Gümrük vergileri ve dış ticaret politikasıyla iç piyasa korunmalı
Küresel çelik talebi, gelişmiş ülkelerde yatırım faaliyetlerindeki toparlanmaya ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin artan performansına bağlı olarak artmaya devam ediyor. 2017 yılında başlayan ve bu yıl da devam eden küresel çelik talebindeki toparlanma, ciddi risklerle de karşı karşıya bulunuyor. Abd’nin başlattığı ve başta AB olmak üzere, Kanada’nın ve diğer ülkelerin de katıldığı korumacı politikalar, küresel talepteki toparlanmanın, küresel çelik piyasalarına yönelmesini sınırlayıcı rol oynuyor. Global çelik ticaretindeki korumacı yaklaşımların ticaret savaşlarına dönüşmesi, küresel çelik ticaretinde gerilemeye yol açıyor. 2017 yılında 37 ila 39 milyon ton seviyelerinde seyreden aylık global çelik ihracatı, bu yılın ilk çeyreğinde 35 ila 36 milyon ton seviyelerine geriledi. Ortalama yüzde 9’a tekabül eden söz konu- su gerilemenin, Çin’de yüzde 27’ye, Hindistan’da ise yüzde 35’e ulaştığı gözleniyor.
Türkiye’nin ihracatı da bu gelişmelerden olumsuz yönde etkileniyor. Ocak ayında miktar yönünden yüzde 11.6 oranında artan ihracatın, bu tarihten sonra; Haziran ayına kadar aylık ortalama yüzde 7 oranında gerilediği gözleniyor. Haziran ayından sonra kurlardaki dalgalanmanın ve yurtiçi talepteki daralmanın etkisi ile ihracatın yeniden artış eğilimine girmesi ve miktar yönünden son dört ayda ortalama yüzde 42.5 oranında artış göstermesi dikkat çekiyor.
2017 yılında çelik üretimi 37.5 milyon tona ulaştı
Demir-çelik sektörünün, 2017 yılında ekonomik büyümeye paralel bir şekilde üretim artışı devam ederken, ham çelik üretimi bir önceki yıla kı- yasla yüzde 13.2 oranında artarak, 37.5 milyon ton seviyesine ulaştı. Aynı yıl ihracat, miktar olarak yüzde 8.4 artarken, ithalat yüzde 6.8 oranında geriledi. Bu yılın Haziran ayına kadar, aylık ortalama yüzde 18.9 oranında artan Türkiye’nin çelik tüketimi, bu tarihten sonra gerilemeye başlayarak, dokuz aylık ortalamada yüzde 4.6 oranında azaldı. Özellikle son üç aydır gözlenen tüketimdeki yüksek oranlı gerilemenin yıl sonuna doğru kademeli bir şekilde gevşemesi bekleniyor. Eylül ayı yassı mamul üretimindeki yüzde 9.8 oranındaki artış, bu beklentiyi teyit ediyor.
Yurtiçi talepteki daralmaya ve ABD’YE yönelik ihracattaki keskin düşüşe rağmen, yılın ilk dokuz ayı itibarıyla ham çelik üretiminin yüzde 0.9 artış seviyesinde tutunması, gelecek açısından ümit veriyor.
2018 yılının geri kalan aylarında, yurtiçi talepteki kayıpların ihracat yolu ile dengelenmesi, üretimin 2017 yılı seviyelerinin altına düşmemesi ve ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 130 seviyelerine ulaşması, çelik sektörümüzü uluslararası korumacı politikalar karşısında sahipsiz bırakmama yaklaşımının ısrarla sürdürülmesine bağlı görünüyor.
Ab’ye yapılan ihracat, 2017’ye göre yüzde 53 arttı
Abd’nin aldığı korumacı tedbirler, yılın başından bu yana ihracatta gerilemeye yol açtı. Buna karşılık Ab’nin aldığı tedbirlerin kotaya bağlı olması, ihracatı hareketlendirerek AB ülkelerine yaptığımız ihracatın, 2017 yılının ilk dokuz ayına göre yüzde 53 oranında artmasına imkan sağladı. Kota uygulamasının, 200 günlük sürenin son aylarında, AB ülkelerine yönelik ihracatı yavaşlatması bekleniyor. Diğer taraftan, yılın ikinci yarısında döviz kurlarında görülen yüksek oranlı artış, son üç aylık dönemde ithalatta yüzde 6.2 gerilemeye neden oldu. Bütün bu olumsuz şartlara rağmen, Türkiye çelik sektörü kendine yeni pazarlar buldu ve 2017 yılının OcakEylül döneminde yüzde 109 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, bu yılın aynı döneminde yüzde 121 seviyesine çıktı.
Bu yılın Ocak-eylül döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4.7 artış gösteren global ham çelik üretimi, 1 milyar 347 milyon 45 bin ton olarak gerçekleşti. Söz konusu dönemde, ilk sırada yer alan Çin, yüzde 6.1 üretim artışı kaydederek, 699.4 milyon ton üretim miktarına ulaşırken, 79.7 milyon tonluk üretim miktarı ve yüzde 6.1 artış oranıyla Hindistan ikinci, Japonya ise yüzde 0.4 artış oranı ve 78.6 milyon ton üretim ile üçüncü sırada yer aldı. Aynı dönemde Türkiye yüzde 0.9 artış oranı kaydederek, 28 milyon ton ham çelik üretti ve sekizinci sıradaki yerini korudu.
Demir-çelik sektörü kendi dinamikleriyle büyüyor
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) anlaşmasıyla devlet teşviklerinden ve Ar-ge desteklerinden çok kısıtlı olarak yararlanabilen sektör, yatırımlarını kendi imkânları ve kredi kullanmak suretiyle gerçekleştiriyor. Bu bakımdan sektörün üretim ve ihracat potansiyelinin devamlılığı büyük önem arz ediyor. Sektörün gelişmesini kısıtlayan yapısı ile AKÇT Serbest Ticaret Anlaşması, devlet destekli üretim ve ihracat yapan ülkelerle rekabet gücünü olumsuz yönde etkiliyor. Söz konusu serbest ticaret anlaşmasının günün şartlarına göre yenilenmesi ve görüşmelere çelik sektörünün de dâhil edilmesi gerekiyor.
Devlet destekli üretim yapan ve üretiminin büyük kısmını ihraç eden çelik üreticisi Güney Kore ile imzalanan, Ukrayna ve Japonya ile görüşmeleri devam eden serbest ticaret anlaşmaları, Türkiye’yi gereğinden fazla ithalata yönlendiriyor. Bu durum da Türkiye çelik sektörünün kendi üretim kapasitesini kullanmasına olanak vermiyor. Bu sebeple gelişmiş ve aktif devlet desteği alan söz konusu ülkelerle yapılacak olan serbest ticaret anlaşmalarında, çelik sektörünün kapsam dışında tutulması gerekiyor.
İthalatın önlenmesine yönelik tedbirler gerekiyor
ABD Başkanı Trump, 232. Madde kapsamında çelik sektörünün stratejik bir sektör olduğu ve artan ithalatın Abd’nin çelik üretimine zarar verdiği gerekçesiyle çelik ithalatı üzerine yüzde 25 oranında ek vergi getirdi. Ardından yaptığı bir açıklama ile Türkiye’den yapılan alüminyum ithalatında gümrük vergisini yüzde 20’ye, çelikte ise yüzde 50’ye yükseltti. Bu oran, ABD’YE olan ihracatımızın yılın ilk dokuz ayında, miktar bazında yüzde 36.3, değer bazında yüzde 20.3 oranında gerilemesine yol açtı.
Gelinen bu aşamada çelik sektörü- nün üretimini devam ettirebilmesi için AB ülkelerinden Türkiye’ye yapılacak ihracatın yanında, ABD ve AB bölgesine ihracat yapmakta zorlanacak olan ülkelerin Türkiye’ye yönlendirmesi riskine karşı gümrük vergileri ve dış ticaret politikası araçları ile iç piyasanın korunması gerekiyor. Rusya, Ukrayna ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi bazı ülkelerin devlet destekli dampingli fiyatlar üzerine kurulu ihracat politikaları, uluslararası piyasalarda rekabeti bozuyor, bu durum dış ticarette kayda değer açıkların oluşmasına yol açıyor. Bu tür ithalatın önlenmesine yönelik vergi ve koruyucu tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyuluyor.
Öte yandan sektörün kullanmakta olduğu hurda, cevher, elektrot, ferro alyaj gibi üretim girdileri büyük ölçüde ithal ediliyor. Fiyatların devamlı artmasının yanında navlun giderleri de önemli maliyet etkisi yapıyor. 2016 yılında tonu 2 bin 500 dolar üzerinden ithal edilen grafit elektrot fiyatı, 2017 yılı başlarından itibaren 25 bin dolar seviyesini gördü, hâlihazırda tonu 18 bin dolar seviyesinden ithal ediliyor. Bu yönü ile elektrot ve ferro alyaj üzerindeki yüzde 2 ile 5.7 aralığındaki gümrük vergilerinin kaldırılması önem taşıyor.
Yurtiçi talep, yerli üretimle karşılanmalı
Türkiye çelik sektörü, Endüstri 4.0 ve globaldeki diğer gelişmeleri yakından takip ediyor. Aksi takdirde küresel pazarda rekabet gücünü koruyamayacak. Yeni teknolojilerin takibi konusunda son derece ileri adımlar atan sektör, son iki yılda önemli mesafe kaydetti. Ar-ge merkezleri sayısını 25’e ulaştıran sektör, katma değerli ürünlerle rekabet gücünü de artıracak. Türkiye’de çelik üretimi artarak devam ediyor. Son zamanlarda gerek döviz kuru gerekse fon uygulamaları etkisiyle görülen ithalattaki düşüş nedeniyle yurtiçi talebin, yurtiçi üretimle karşılanması gerekiyor. Bu durum, orta vadede iç talepte oluşan daralmanın giderilmesi halinde ilave yatırımlar yapılmasını zorunlu kılıyor. Bu yönüyle ihracat artışından kaynaklanan üretim artışının yurtiçi talep ile desteklenmesi, sektörün uzun vadede üretim, istihdam ve dış ticaret açığının azaltılmasında önemli katkısı olacak.