Özel Sayı’nın “Teknoloji Faaliyetleri” bölümündeki göstergeler neyi anlatıyor?..
Osmanlı dönemindeki sanayi dallarının tarihi hakkında birinci elden bilgi sahibi olmak isteyenler geçen yüzyılın ikinci yarısında arşivlerdeki belgelerden yararlanma imkânını buldu. Bu belgelerden elde edilen bilgilerin ilk açıklandığı yayın organlarından biri de İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) dergileriydi. Edebiyatçı ve tarihçi Adnan Giz’in, bu dergiye 60’lı yılların ikinci yarısında yazdığı makaleler, genç iktisatçı ve sanayi tarihçileri için vazgeçilmez bir kaynak olmuştu.
Cumhuriyet’in ilk 25 yılındaki sanayi tesisleri konusunda çok sayıda yüksek lisans ve doktora tezleri yayınlandı. 1950 sonrasındaki girişimci kuşağı hakkındaki bazı bilgiler İso'nun yayınladığı iki kitapta yer aldı. 50’li yıllarda kurulan yeni sanayi tesisleri kısa sürede gelişti ve bunlardan 20 kadar şirket 60’lı yılların sonunda Iso’nun ilk kez açıklamaya başladığı 100 büyük şirket sıralamasına girmeyi başardı.
Gelecek yıllarda, 1970 sonrasındaki on yıllarda sanayi tarihi konusunda araştırma yapmak isteyenlerin ilk başvuracakları kaynak yine İso’nun yayınları ve artık kurumlaşmış bir nitelik kazanan “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” adına taşıyan çalışmaları olacaktı. Bu çalışmaları yıl yıl izleyenler, ekonominin ve sanayinin gelişme çizgisi hakkında fikir edinecek, şirketlerin yükseliş ve düşüş öykülerinin sayısal kanıtları, 500 Büyük Şirket listelerindeki göstergeler ve analizler olacaktı.
İSO Dergisi’nin Mayıs ayında açıkladığı Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2021 adlı özel sayısını ve önceki yayınları inceleyenler, yalnız geçmişle ilgili bilgilere değil, sanayinin hatta ekonominin geleceği hakkındaki bazı ipuçlarına da ulaşabilecek.
TEKNOLOJİK YOĞUNLUĞA GÖRE SEKTÖR LİGLERİ
Özel Sayı’nın “Teknoloji Faaliyetleri” başlığını taşıyan bölümünde AR-GE harcamalarının, üretimden satışlara oranı ve AR-GE yapan kuruluşların sayısı konusunda bilgiler ve veriler bulunuyor. Aynı bölümde yer alan sektörlerin teknolojik yoğunluklarına göre dağılımı ise sanayideki ana eğilimlerin yönünü gösteriyor.
Teknolojik yoğunluk hesaplamasında, sektörlerdeki AR-GE harcamalarının ortalama düzeyi dikkate alınıyor. Dörtlü sınıflamada sektörler “yüksek”, “orta-yüksek” (ortanın üstü). “orta-düşük” (ortanın altı) ve “düşük” teknolojik yoğunluk gruplarından birinde yer alıyor. Örneğin tekstil ve kâğıt sanayileri düşük teknolojik yoğunluk grubunda bulunurken, bilgisayar üretimi ve elektronik sanayileri, sanayinin “süper” liginde, yüksek teknolojik yoğunluk grubunda faaliyet gösteriyor. Bir zamanların en gözde “ağır” sanayi dalları olan demir-çelik tesisleri ve petrol rafinerileri ancak sanayinin üçüncü liginde ve “ortanın altı” denen grupta yer bulabiliyor.
ORTANIN ÜSTÜNDE OLUMLU SEYİR
Özel Sayı’daki teknolojik yoğunlukla ilgili göstergelerin 2012 başı ile 2021 arasındaki 10 yıl içindeki değişiminin ve diğer resmi ekonomik yayınlardaki verilerin incelenmesi sonrasında şu tespitleri yapmak mümkün oluyor:
- 500 Büyük şirket listesinde otomotiv, makine-teçhizat, elektrikli makinalar ve kimya sanayilerinin yer aldığı orta-yüksek (ortanın üstü) teknolojik yoğunluğa sahip sektörlerde yaratılan katma değerin, katma değer toplamına oranı 10 yılda istikrarlı bir şekilde arttı. 2012’de yüzde 17.6 olan bu oran, 2020’de yüzde 24.8’e, 2021’de ise yüzde 28.3’e yükseldi. Strateji ve Bütçe Başkanlığı uzmanlarının 2022 Programı için sanayinin bütününü dikkate alarak hesapladığı söz konusu oran ise yüzde 29.3 oldu. 500 büyük şirkette katma değer oranının sanayinin genelindeki orandan daha düşük olması, büyük şirketlerin inovasyona,
katma değerli üretime ve verimliliğe daha fazla önem vermelerini gerektiğini düşündürüyor.
- TÜİK’IN verilerine göre orta-yüksek grubunda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 74’de kalıyor Bu düşük oran son yıllarda hızını kaybeden AR-GE çalışmalarında yeni bir atılıma ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.
- Düşük teknolojik yoğunluğa sahip sektörlerde yaratılan katma değerin, toplam katma değer oranı, 2013-2019 döneminde, yüzde 37 ile yüzde 40 arasındaki iniş-çıkışlardan sonra 2021’de yüzde 33.3’e indi. Ancak bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 20 dolayında bulunduğu için gıda, tekstil, kâğıt ve basın yayın gibi sektörlerde katma değerli üretime ağırlık verilmesi gerekiyor. Tekstil sektöründeki sermaye birikiminin bir bölümünün teknik tekstile yönelmesi de sektör içi teknolojik yoğunluğun yükselmesi olarak değerlendiriliyor.
- Orta-düşük teknoloji grubunun katma değer performansı ise henüz istikrar kazanamadı. 2012’den 2019’a kadar düşen bu oran 2020 ve 2021’de yükselme eğilimine girdi.
YÜKSEK TEKNOLOJİ NOTUMUZ “ZAYIF”
İlaç sanayisi, havacılık araçları üretimi ve bilgisayar ile ileri elektronik sektörlerini kapsayan yüksek teknoloji grubunda yaratılan katma değerin, toplam katma değere oranı yüzde 6.1’de kalıyor, TÜİK aynı oranı yüzde 6.2 olarak hesaplıyor. Özel sayıların incelenmesi, 2018 ve 2019’da artış gösteren bu oranın sonraki iki yılda gerileme eğilimine girdiğini gösteriyor. Diğer bir endişe kaynağını da 500 Büyük Şirket listesinde yer alan yüksek teknolojik yoğunluğa sahip şirket sayısının 2020’deki 16’dan, 2021’de 14’e inmesi oluşturuyor.
Yüksek teknolojik yoğunluğa sahip sektörlerin üretiminin, toplam sanayi üretimine oranı yüzde 3.6 olarak hesaplanıyor. Yüksek teknolojili sektörlerin ihracatının toplam ihracata oranı, yıllardır yüzde 3 ile yüzde 4 arasındaki dar alandan kurtulamıyor. Bu oran, Endonezya’da yüzde 7.6, Brezilya’da yüzde 13.0, Tayland’da yüzde 23.6, Güney Kore’de yüzde 32.4 ve Malezya’da yüzde 51.9 düzeyinde bulunuyor.
Yüksek teknolojideki zayıflığın en önemli zararı, diğer sektörlerin ithalata bağımlılığını artırması oluyor. Otomotiv, beyaz eşya, torna ve planya gibi takım tezgahları üretiminde yarıiletken malzemelerin ve tümleşik devrelerin giderek daha fazla kullanılması ithalatı ve dolayısıyla dış ticaret açığını yükseltiyor. Ekonominin öncü kolu olan yüksek teknoloji sektörlerinde yeterince güçlü olunmayınca diğer sektörlerin rekabet gücünü yükseltmek de zorlaşıyor.
GELİŞMİŞ ÜLKELERDE YARIİLETKEN ALARMI
Bugüne kadar yarıiletken malzeme üretiminin ağırlık merkezi Tayvan, Güney Kore, Çin ve Japonya, gibi Uzakdoğu ülkeleri oldu. Avrupa ülkelerinde ekonomi yönetimleri, yalnız 1965 ile 2015 arasında geçerli olan Moore Yasası’nın ve bu yasanın getirdiği ucuzlamanın her dönemde etkili olacağını düşündükleri için yarıiletken yatırımlarını ihmal etti. Pandemi döneminde yarıiletken üretimi kapanmalar nedeniyle azalınca ve tedarik zinciri yer yer kopunca çok sayıda sektördeki üretim aksadı. Bu gelişmeleri dikkate alan Avrupa ülkelerinde, yılın ilk yarısında devletlerin yönlendirdiği ve gerekli kaynakların önemli bir bölümünü sağladığı yarıiletken üretim projeleri hazırlandı.
Bu yatırım seferberliğinde başı çeken ülkeler ise otomotiv, makine-teçhizat ve beyaz eşya sanayilerindeki güçleri bilinen Almanya. İspanya ve İtalya oldu. Almanya, 17 milyar Euro değerindeki yarıiletken üretimi projesini desteklemesi için ABD’LI Intel şirketine 5 milyar Euro değerinde kaynak sağlamayı taahhüt etti. Yarıiletken projeleri için İspanya 11 milyar Euro, İtalya 4.4 milyar Euro değerinde kaynak tahsis etti.
ABD ise dizaynını kendi ülkesinde yapıp, Uzakdoğu’da fason olarak ürettirdikleri elektronik ürün ve parçaları, kendi ülkesinde üretmek için önlemler almaya başladı. En önemli ihracat sektörleri arasında otomotiv ve beyaz eşya ve makine-teçhizat sektörleri bulunan Türkiye’nin de ne yapıp yapıp, ileri elektronik sanayisinin belirli dallarında kök salması ve araştırmalarda dev adımlarla aşama kaydetmesi gerekiyor.
Bu adımlar atılmadığı takdirde katma değeri yüksek ihracat ürünlerinde rakip ülkelerin yükselen rekabet güçlerine karşı koymak giderek zorlaşacak. İSO Dergisi’nin özel sayısında bu tür risklere şöyle dikkat çekiliyor. “Türkiye’de sanayinin yüksek katma değerli ve yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlere dönüşüm ihtiyacı sürmektedir... İleri teknoloji yönünde yapısal değişim için halen yeni girişimlere ihtiyaç duyulmaktadır.”