Yakın dönem gelişmeleri ışığında Türk sanayisine ilişkin küresel riskler ve beklentiler
Küresel ekonominin 1950'lerden bu yana en güçlü büyümeyi göstermesi, pandemi ve jeopolitik gelişmelere bağlı olarak tedarik merkezlerindeki değişimin Türk imalat sanayine ciddi bir fırsat yaratması ve Türk sanayinin bu fırsatı kullanacak güçte olması karlılıktaki bu artışın en önemli nedeni olarak görünüyor.
2021 yılında yüzde 11 büyüyen Türkiye ekonomisi, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi oldu. Bu büyümenin lokomotifi büyük oranda ihracat ve ihracatın yüzde 95'inden fazlasını oluşturan sanayi sektörüdür. Sanayi sektörünün büyüme hızı 2021 yılında yüzde 16,6 olarak gerçekleşti. 170 milyar dolar civarında dolaşan ihracat rakamı 225,3 milyar dolara çıktı. Bu çerçevede Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu (İSO 500) çalışmasının 2021 yılı sonuçlarına baktığımızda da, özel sektör sanayi kuruluşlarının toplam üretimden satışlar içerisindeki payını bir önceki yıla göre 0,5 puan arttırarak yüzde 97,6'ya getirdiğini izliyoruz. Tüm kuruluşlar için üretimden satışların bir önceki yıla göre yüzde 73,8 arttığı görülüyor.
Yıllık TÜFE enflasyonunun yüzde 36,08 olduğu bir yılda, enflasyondan arındırılmış reel artışın yüzde 27,7 civarında olduğu anlaşılıyor. Reel artışların 2019 ve 2020 yıllarında da sırasıyla yüzde 4,1 ve yüzde 0,6 olduğunu düşünecek olursak, 2021 yılı reel artışının çok güçlü olduğunu görebiliyoruz. Kârlılıkta da güçlü bir artış izliyoruz. İSO 500'ün faiz, amortisman ve vergi öncesi kârı (FAVÖK) önceki yıla göre yüzde 119,7 artış göstermiş bulunuyor. Bu veri reel olarak yüzde 61,5 bir artış anlamına geliyor. Bir önceki yıl nominal ve reel artış sırasıyla yüzde 43,1 ve yüzde 24,9 olarak gerçekleşmişti. Benzer şekilde vergi öncesi dönem kâr ve zarar toplamının yüzde 137,2 gibi çok güçlü oranda arttığını görüyoruz. Buradaki reel artış yaklaşık yüzde 75 olmuş durumda. Bir önceki yıl reel artış yüzde 31 seviyesindeydi.
Küresel ekonominin 1950'lerden bu yana en güçlü büyümeyi göstermesi, pandemi ve jeopolitik gelişmelere bağlı olarak tedarik merkezlerindeki değişimin Türk imalat sanayine ciddi bir fırsat yaratması ve Türk sanayinin bu fırsatı kullanacak güçte olması karlılıktaki bu artışın en önemli nedeni olarak görünüyor. Hammadde üreticilerinin artan uluslararası fiyatlardan olumlu etkilenmesi de kârlılığa katkı yapan bir diğer önemli faktörü oluşturuyor. Bu gelişmelerin firmaların özkaynaklarına da olumlu yansımasını izliyoruz. Özkaynak artığı bir önceki yıla göre nominal yüzde 53,2; reel olarak ise yüzde 12,6 olarak gerçekleşmiş durumda. Bir önceki yıl reel artış yüzde 7,5 oranındaydı. Diğer taraftan İSO 500'ün borçluluğundaki artışın devam ettiği görülüyor. Toplam borçlarda nominal yüzde 71,1; reel olarak ise yüzde 25,7 artış gerçekleşmiş durumda. Kısa vadeli borçlanmanın daha hızlı arttığı gözleniyor. Kısa vadeli borçlar nominal yüzde 81 artarken, uzun vadeli borçlar yüzde 56,1 artmış. Kısa vadeli borcun reel artış oranı ise yüzde 33 olarak gerçekleşiyor.
Vadesi bir yıla kadar olan kısa vadeli borçların artması hem şirketler hem de ülkenin makroekonomik görünümü açısından olumsuz bir gelişmedir. Bilindiği gibi Türkiye ekonomisinin vadesi bir yıldan az olan toplam kısa vadeli dış borcu 2020 yılında 139 milyar dolarken, en son verilere göre bu rakam 181 milyar doları geçmiş durumda. Dolayısıyla cari işlemler açığı ile beraber kısa vadeli dış borçların yükselmesi rezerv yeterliliği açısından dikkatle izlenmesi gereken bir veridir.
Yüksek enflasyon ortamında, firmalar kısa vadeli borçluluğu azaltmayı maalesef gerçekleştiremiyorlar, tam tersine artmaya devam ediyor. Bu çerçevede, 2021 yılında firmaların toplam borçlarının toplam aktiflerine oranı yüzde 68,4 iken bu oran 2021 yılında yüzde 70,7 şeklinde gerçekleşmiş durumda. Toplam borçların özkaynaklara oranı da bir önceki yıla göre 25,1 puan artarak yüzde 241,5 seviyesine gelmiş bulunuyor. Firmaların aktif büyüklüğündeki artışa baktığımızda, 2021 yılında nominal artışın yüzde 65,4, reel artışın yüzde 21,6 olduğunu görüyoruz. Önemli bir artış olmasına rağmen borçluluk artışının altında kaldığı görülüyor. Bununla birlikte, dönen varlıkların yüzde 73,6 olan artış hızının daha olumlu ve borçluluk artışına yakın olduğunu izliyoruz.
İstihdam tarafındaki gelişmelere baktığımızda, İSO 500’de ücretle çalışan sayısının yüzde 5,6 arttığını görüyoruz. TÜİK verilerine göre, sanayideki istihdam artışı 2021 yılında yaklaşık yüzde 12 olarak gerçekleşti. Veriler, istihdam artışının ağırlıklı olarak daha küçük işletmeler ve kamuda olduğunu, İSO 500’ün verimlilik artışının güçlü olduğunu gösteriyor. Bu veri aynı zamanda karlılıktaki yüksek artışı da destekliyor.
TÜİK verilerine göre ülke genelinde ihracat 2021 yılında yüzde 32,8 artarak 225,2 milyar dolara ulaşmış durumda. İSO 500'ün ihracat artışı da bu oranın hafif üzerinde yüzde 33,9 olarak gerçekleşmiş görünüyor. Önceki yıllara göre çok güçlü ve dolar bazında olan bu artışlar hem küresel gelişmelerin yansıması hem de Türk sanayinin tarihi bir yılda rekabet gücünü göstermesi açısından son derece olumlu ve önemlidir. İSO 500 verileri oldukça güçlü bir performansa işaret ediyor. Yukarıda belirtildiği gibi bu durum Türk sanayinin gücünü gösterdiği kadar küresel ekonomideki tarihi gelişmelerin de bir sonucu olarak görünüyor. Bu çerçevede, Türk sanayinin önündeki riskler ve fırsatları görme açısından küresel gelişmeler önemli bir belirleyen olmaya devam edecektir.