Kırılganlıkları azaltacak program lazım
Bu yazının kaleme alındığı 25 Mayıs günü dolar kuru 16,3 liranın üzerine çıktı.
Yazının yazıldığı gün ile İSO dergisinde boy gösterdiği gün arasında geçen sürede yeni ve sürdürülemezliğe ‘katkı’ yapacak bir finansal araç devreye sokulup döviz kuru düşürülebilir. Olabilir. Olabilir de olmamalı. Sorun finansman mühendisliği değil. Sorun, mevcut kırılganlıkları en aza indirecek bir ekonomik programın ortada olmaması. Nasıl bir program gerekiyor?
Para politikası: Merkez Bankası sadece enflasyona odaklanmalı. Başka bir işle uğraşmamalı. Bunu açıkça ilan etmeli. Merkez Bankası yeniden bağımsız olmalı. Bağımsızlığa ilişkin çoğu düzenleme zaten mevcut kanunda var. Gereken ek şu: Başkan ve diğer üst düzey yöneticilerin görevden alınması (yeniden) son derece zorlaştırılmalı.
Maliye politikası: Döviz cinsinden ya da dövize endeksli borçlanma son derece azaltılmalı. Kur korumalı mevduat kademeli olarak sonlandırılmalı. Döviz cinsinden gelir garantisi verilen tüm projeler gözden geçirilmeli. Özellikle, bu gelir garantilerine yol açan yapılabilirlik raporları (fizibiliteler) ele alınmalı:
Yolcu sayısına, taşıt sayısına ve benzeri talep unsurlarına ilişkin projeksiyonların ne ölçüde gerçekçi olduklarına odaklanılmalı. Kamu bankalarına çok sık sermaye desteğine yol açan ve dolayısıyla Hazine’nin borç stokunun artması ile sonuçlanan düşük faizli kredi uygulamaları mercek altına alınmalı.
Finansal istikrar: Sermaye yeterlik oranları uluslararası standartlarda ölçülmeli. Stres testleri yapılmalı ve şeffaf biçimde sonuçları açıklanmalı.
Az sayıda temel yapısal reform: Olmazsa olmaz: Adil bir hukuk sistemi. Düzgün bir ihale yasası (mesela 2002 krizinden sonra yapılan yasa). Arazi rantını ciddi biçimde vergilendiren bir düzenleme. Özellikle öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin niteliklerinin yükseltilmesi. Mevcut öğretmenler için hizmet içi eğitimler. Yeni öğretmen adayları için daha nitelikli Eğitim Fakülteleri. Çoğu doktora programının kapatılması. İklim değişikliğine ilişkin alınacak önlemler için gerçekçi bir takvim; yol haritası. Bütün bunlar yapılabilirse, Merkez Bankası'nın yüzde 14 olan faizini mevcut enflasyona uygun bir düzeye (göge) sıçratarak ekonomiye şok vermesine gerek kalmaz. Zira buna benzer bir program, Türkiye'nin riskini düşürür. Beraberinde döviz kuru da düşer. Keza enflasyon ve enflasyon bekleyişleri de. Merkez Bankası da bu olası gelişmelere vurgu yaparak faizi daha sınırlı bir ölçüde yükseltir.