Yüksek enflasyon ve kur artışlarının gölgesinde kalan büyüme
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO), Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2021 Araştırması bize Türkiye ekonomisinin ve sanayisinin iyi bir resmini sunuyor. Karlarda ve cirolarda artış var ama tablo yüksek enflasyon ve yüksek kur artışlarının fırça izlerini taşıyor.
Bu yıl 54’üncüsü yapılan İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2021 Araştırması bize Türkiye ekonomisinin ve sanayisinin iyi bir resmini sunuyor. Karlarda ve cirolarda artış var ama tablo yüksek enflasyon ve yüksek kur artışlarının fırça izlerini taşıyor.
Pandemi nedeniyle oldukça durgun geçen 2020’nin ardından geçen yıl iktisadi ve sosyal faaliyetlerde kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılması ve buna bağlı olarak iç talebin canlanması önemliydi. Ancak ekonominin yüzde 11 ile son 10 yılın en güçlü performansını gösterdiği 2021’e dış talep daha doğrusu yüzde 32.8 artan ihracat damgasını vurdu. Geçen yıl İSO 500’ün ihracatı da yüzde 33,9’luk artışla 85,8 milyar dolara ulaşırken, ilk 500’deki firmalardan 464’ü ihracat yapmış.
Tl’nin değer kaybı ihracat performansında etkili olmuş olabilir ama İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın sunum konuşmasında işaret ettiği gibi ihracatta yüksek artışı sağlayan ana unsur, Türk sanayisinin dünya genelindeki alıcılar için önemli bir alternatif üretici olarak öne çıkması sonucu ortaya çıkan ilave tedarik talebi oldu. İhracattaki ivmenin devamı için bu talebin sürmesi gerekiyor.
Sonuçta geçen yıl hem sanayi sektöründe hem de imalat sanayiinde yüzde 17 dolayında büyüme gerçekleşti.
Bunlar bardağın dolu tarafı. Bir de boş taraf var.
Üretimden satışlar yüzde 73.8 artmış. İyi haber ama hemen sevinemiyoruz çünkü üretimden satışlarda bundan daha yüksek oranlı artışlar son olarak 1992-1997 döneminde gerçekleşmiş. O dönem ile bu dönemin ortak özelliği ise ikisinin de yüksek enflasyon dönemleri olması. Satışlarda enflasyonla gelen canlanma arzuladığımız bir şey değil. Nitekim enflasyondan arındırılarak bakıldığında artış oranı yüzde 28’e iniyor. Eğer arındırmayı TÜFE ile değil de üretici fiyatları enflasyonu ile yaparsanız o zaman reel büyüme negatife geçiyor. TÜFE yılı yüzde 36 ile kapatırken üretici enflasyonunun yüzde 80 olması bile başlı başına bir sorun.
İSO 500’ün karları yüzde 139 ile oldukça yüksek oranda artmış. Kârlılığın bir kısmı ise net kambiyo kârlarından kaynaklanmış.
Bu noktada akla hemen finansman tarafı geliyor. Orada da ihtiyatlı olmayı gerektiren bir görüntü var. İSO 500’ün finansman giderleri Türk Lirası’ndaki değer kaybı, enflasyondaki artış ve faiz oranlarındaki yükselişin etkisiyle yüzde 135 artmış. Buradaki bir diğer mesele finansman giderlerinin faaliyet kârına oranının yüzde 60 üzerinde seyretmeye devam etmesi.
İSO 500’ün aktif toplamı ise 2.1 trilyon liraya ulaşmış. Aktif içinde dönen varlıkların payı yükselmiş ki; bu durum sanayi kuruluşlarının işletme sermayesi ihtiyacının arttığının bir işareti olarak yorumlanıyor. Nitekim İSO Başkanı Bahçıvan “Artan işletme sermayesi ihtiyacı dönen varlıkların artışını desteklerken duran varlıklardaki artış daha sınırlı kaldı… Bilançonun kaynak yapısındaki değişimleri ele aldığımızda ise aktiflerdeki büyümenin özkaynaklardan çok borçlanma yoluyla finanse edildiğini görüyoruz” diyor. Bu arada devreden KDV yükü de yüzde 91 gibi yüksek bir oranda artarak 24 milyar liraya yaklaşmış. Yani sanayi kuruluşlarının işletme sermayesi ihtiyacı artarken devlete fiilen sıfır faizle kaynak kullandırmaya devam etmişler.
İSO 500 araştırmasındaki tablolar son yıllarda kaynak yapısının özkaynaklar aleyhine bozulduğunu gösteriyor. 2021’de toplam borçlar yüzde 71 büyürken, özkaynaklar yüzde 53 ile daha yavaş artmışlar. Toplam kaynaklar içerisinde borçlar şimdiye kadarki en yüksek, özkaynaklar ise en düşük payını almış. Bu da üzerinde ayrıca durulması ve tedbir alınması gereken bir gelişmedir.
Kısacası, Türkiye ekonomisinin ve sanayisinin bir “check-up”ı olarak görülen İSO 500 Araştırması ekonomideki hastalıklara dair sinyaller veriyor.