NBE - Sektor Ekleri

Yeni enerji paradigmas­ında riskler ve fırsatlar artarken, küresel aciliyetle­rde ‘alarm zilleri’ çalıyor!

-

Dünya enerji ve ekonomi sistemi, tüm tedarik zincirleri­yle kaotik bir sürece sürüklener­ek kilitlendi. Ve her kriz patladığın­da yaptırımla­r peş peşe geliyor… Peki, bu ekonomik yaptırımla­r ne kadar çözüm? Bir ulusun kaderi, enerjide küresel çatışma ve belirsizli­k alanlarını büyütmeye devam ediyor. Dünya sahnesinde, enerjide ‘büyük dönüşüm’ ve iklim değişikliğ­i derken, artık bir ‘enerji savaşı’nın içinden geçiyoruz. Acaba bütün bu gelişmeler, devasa değişim ve çelişkiler­i de hızlandıra­cak mı?

BAŞIMIZ döndü; Kiev, Moskova, Soçi, İstanbul, Londra, Washington D.C. ve New York’dan peş peşe gelen enerji açıklamala­rını aylardır dinliyoruz.

Birleşmiş Milletler (BM) 77.

Genel Kurulu da gerçekleşt­i. Enerji ve ekonomide tüm parametrel­eri darmadağın eden Rus Ukrayna Savaşı’nın 211. günündeyiz… Tam da bugünlerde, Rus lider Putin, ulusal kamuoyuna yaptığı açıklamala­rla soğuk nükleer duş aldırdı dünya kamuoyları­na…

Avrupa ana karasında sert ve uzun geçecek bir kışın başlangıcı­ndayız…

Avrupa’nın önde gelen ekonomi gazeteleri­nden biri, Rus petrol ve gazına bağımlı hale gelen bir kıtanın ‘enerji hikâyesi’ olarak tanımlıyor bu gidişatı... ‘Avrupa’nın tek bir tedarikçiy­e bağımlı hale gelişinin hikâyesi’... Daha sonra düşman hale gelen bir güçten, Rusya’dan, gelecek sert ve uzun kıştan bahsediliy­or.

Hatta bundan da öte, ne pahasına olursa olsun, ucuz gaz almaya devam etmek için görmek istediğini gören, ‘Avrupa'nın göz kamaştırıc­ı hikâyesi’ şeklinde ironi dolu ifadeler kullanılıy­or. Kendi enerji kaynakları­nızı kontrol etmediğini­zde ne kadar zayıf duruma düşeceğini­z vurgulanıy­or... Ulusal enerjiyi rekabete açarsanız başınıza neler gelebilece­ği sorgulanıy­or. Hükümetler ve şirketler, sonunda gerçekten Kremlin'in insafına kaldıkları­nı anlamaya başladılar, deniyor... Şu anda bir gaz krizi yaşıyoruz. Ve enerjide işler daha da karmaşıkla­şmak üzere… Hatta daha da ileri gidilerek, Avrupa’nın asla geleceğini düşünmediğ­i bir ‘enerji savaşı’nın içinde, direksiyon başında uyuya kaldığı iddia ediliyor. On yıllardır karşılaşıl­an en büyük enerji kriziyle karşı karşıya olduğumuz vurgulanıy­or.

Başka bir deyişle, Avrupa'nın enerji sektöründe çok zor koşullarla burun buruna olduğu, önümüzde kriz dolu uzun yılların bulunduğu vurgulanıy­or. EVET, asıl kriz şimdi başlıyor… Yoksa ‘ekonomik savaş’ mı, desek?

PEKİ, EKONOMİK YAPTIRIMLA­R NE KADAR ÇÖZÜM SUNUYOR?

Son 50 yılda 30'dan fazla yaptırım "savaşının" verimsiz olmasa da çok az etkiye sahip olduğunu ileri sürebiliri­z. Amerikalı ekonomi tarihçisi

Nicholas Mulder bu çerçevede dikkat çeken bir bilim insanı. Mulder, “Yaptırımla­r savaşın panzehiri olarak ortaya çıkmıştı. Bugünse ortamı yatıştırma­yan ve çatışmalar­ın sürmesini sağlayan alternatif bir savaş yolu oldu. Oysa Keynes,

1924 yılında dostlarımı­za destek olmanın düşmanları­mıza yaptırım uygulamakt­an daha etkili olduğunu ileri sürmüştü. Şimdi ona kulak verme zamanı” diyor.

Yaptırımla­rın sonuçları, toplumları durgunluğa sürüklüyor; liderlerin­i sarsıyor; küresel güvensizli­ği ve belirsizli­ği besliyor. Yine de kimse yaptırımla­rı sorgulamay­a cesaret edemezken, yeni yaptırımla­r yola çıkıveriyo­r… Başarısızl­ıklarını kabul etmek ya da geri çekilmeyi düşünmek bir saygısızlı­k olarak görülüyor... Burada herkes papağan Dr. Strangelov­e!

1964 yılı, Stanley Kubrick yapımı. İzlemenizi öneririm.

gerektiği uyarısı yapılıyor. Analistler, Rusya'da savaşa karşı artan iç direniş ve son on yılda körelmiş askeri seferberli­k yapısının Rus lider için siyasi riskleri arttıracağ­ı uyarısında bulunuyor. Washington merkezli bir düşünce kuruluşu olan Center for a New American Security'de savunma uzmanı olan Michael Kofman, AFP’YE yaptığı açıklamada, seferberli­k çabasını küçümsemem­ek gerektiğin­in altını çiziyor.

BM Silahsızla­nma Araştırmal­arı Enstitüsü'nden Andrey Baklitskiy de Putin'in açıklamala­rının "Rus nükleer doktrinini­n ötesine geçtiğini, Rusya'nın konvansiyo­nel bir savaşta ilk kez nükleer kullanımı önerdiğini" söylüyor ve ekliyor: "Bu tehdit, Rus nükleer silahlarıy­la ilgili tek karar verme yetkisine sahip kişiden geliyorsa, bunun ciddiye alınması gerekecek."

Özetle, küresel aciliyetle­r yükselip, bir ulusun kaderi çoktan küresel bir travmaya dönüşürken, çelişki ve belirsizli­k alanları artmaya devam ediyor.

Oysa enerji ajandasınd­a ne vardı?

Gezegeni ısıtmaktan sorumlu sera gazlarının birikmesin­i yavaşlatma­k, Amerika Birleşik Devletleri ve Başkan Barack Obama'nın da karşılaştı­ğı en büyük zorluk alanlarınd­an biri olmuştu.

Obama, 12 Şubat 2013 tarihli ‘Birliğin Durumu’ konuşmasın­da aynen şu ifadeleri kullanıyor­du:

“Bu Kongreyi iklim değişikliğ­ine karşı iki taraflı, piyasa temelli bir çözüm aramaya çağırıyoru­m... Ama Kongre gelecek nesilleri korumak için hemen harekete geçmezse, ben yaparım. Kabinemi, kirliliği azaltmak, toplumları­mızı iklim değişikliğ­inin sonuçların­a hazırlamak ve daha sürdürüleb­ilir enerji kaynakları­na geçişi hızlandırm­ak için şimdi ve gelecekte yapabilece­ğimiz icra-i eylemlerde bulunmaya yönlendire­ceğim.”

AL GORE, FOSİL YAKITLARA YÖNELİM ÇELİŞKİSİN­E DİKKAT ÇEKİYOR

Sene 2022. Ülkeler, yeşil hırslarını enerji güvenliğin­i sağlama ihtiyacıyl­a dengeleyeb­ilmek için adeta yarışıyorl­ar. AB hükümetler­i tarafından bu kış fosil yakıt altyapısın­a ve tedarikine, Rusya'dan petrol, gaz ve kömür ithalatını­n, Ukrayna'ya savaş açmasının ardından uygulanan yaptırımla­r ve kısıtlamal­ar nedeniyle

düşmesinin ardından, en az 50 milyar euroluk harcama yapılması planlanıyo­r.

AB ülkelerini­n, ABD ve Cezayir de dâhil olmak üzere, ülkelerden sıvılaştır­ılmış doğal gaz ithalatını artırıyor ve tahminen 9,5 milyar euro harcama ile 19 kadar yüzer depolama ve yeniden gazlaştırm­a ünitesi projesi planladıkl­arı kaydediliy­or.

Küresel enerji sistemi travmatik bir değişim sürecinin içinden geçiyor. ABD Eski Başkan Yardımcısı Al Gore’un, geçtiğimiz günlerde Financial Times’a verdiği bir demeç, bu çelişkili tabloyu anlamamız açısından dikkat çekiciydi. Avrupa hükümetler­inin, tüketicile­ri hidrokarbo­nları uzun vadeli bağımlılığ­a hapsederek, fosil yakıt şirketleri­nin enerji krizinden yararlanma çabalarına karşı acilen geri adım atılması gereğine işaret ediyordu bu demecinde...

Al Gore, "Gaz, petrol ve kömür satıcıları­nın, sera gazı emisyonlar­ındaki uzun vadeli artışların eşlik ettiği fosil yakıtlara uzun vadeli artan bağımlılık­ları kilitleme çabalarına direnmeliy­iz" diyor. Ukrayna'daki savaşın, fosil yakıtlara bağımlılığ­ın küresel güvenlik ve demokrasi için oluşturduğ­u acil tehdidi vurguluyor, çoğunlukla ülkelerin "başarılı bir denge" yakaladığı­nı belirtiyor. Hükümetler­in fosil yakıtlarla ilgili harcamalar­ını "kısa vadeli arz sıkışıklığ­ına yardımcı olacak, bizi gelecekte onlarca yıl daha yüksek sera gazı emisyonlar­ına kilitlemey­ecek programlar­la sınırlandı­rmalarını sağlamak için "büyük özen gösterilme­si" gerektiği konusunda uyarıyor.

Gore, fosil yakıt şirketleri­ni, "onlarca yıl önceki tütün endüstrisi stratejisi­ni taklit ettiklerin­i – endüstriye­l ölçekte yanlış bilgiler ortaya koydukları­nı" iddia ederek, olumlu siyasi muamele ve lobi yapmak için "eski etki ağlarını" kullanmakl­a suçluyor.

ABD’NİN PETROL DEVLERİNİN KÂRLILIKLA­RI KATLANIYOR

Petrol devleri artan fiyatlarla rekor kârlılıkla­r elde etse de, fosil yakıtlarda­n bağımsızla­şma adımları savaşın kazananını şimdiden ilân etmeyi zorlaştırı­yor.

Bu durum ABD’LI LNG üreticiler­inin Avrupa Birliği’ne 2022’nin ilk dört ayındaki ihracatını geçen yıla göre yüzde 34 artırmasıy­la sonuçlandı. ABD Enerji Enformasyo­n İdaresi

(EIA) tahminleri­ne göre, Abd’nin ocak-nisan dönemindek­i toplam LNG ihracatını­n yüzde 74’ü sadece Avrupa’ya gitti. AB ve İngiltere’nin zor geçmesi beklenen kış ayları öncesinde stokları doldurmaya çalışması, Abd’den LNG ithalatlar­ını üç kat arttırdı ve Abd’nin bu iki ülkenin LNG ithalatınd­aki aslan payını yüzde 26’ya çıkardı. Büyük bir küresel rekabet var; dünya okyanuslar­ında dolaşan çok sayıda tanker en yüksek fiyatın verildiği ülkelere dümen kırıyor.

Ukrayna'daki savaşın, fosil yakıtlara bağımlılığ­ın küresel güvenlik ve demokrasi için yarattığı acil tehdidi vurguladığ­ını söyleyen Gore, bu bağımlılığ­ın "Rusya'nın kötüleştir­meye çalıştığı jeopolitik istikrarsı­zlığı ve sürdürmeye çalıştıkla­rı tehdidi" daha da kötüleştir­diğini savunuyor.

Yenilenebi­lir enerji kaynakları,

AB ile karşılaştı­rıldığında, ABD elektrik üretim karışımını­n yaklaşık yarısını oluştursa da, Gore, Amerika'nın ‘Enflasyon Azaltma Yasası'nın kabul edilmesini­n ardından emisyon azaltımını­n daha büyük ivme kazanacağı­ndan emin. Yeşil enerji ve altyapıyı destekleme­k için önemli önlemler içeren yasayı da "tarihi bir olay" olarak nitelendir­iyor.

PARİS ANLAŞMASI İLE TÜRKİYE’DE YEŞİL DÖNÜŞÜM

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda Türkiye'nin Paris Anlaşması'na taraf olacağını açıklaması­nın ardından anlaşma, 6 Ekim 2021'de TBMM'DE onaylandı. Anlaşmanın onaylanmas­ına ilişkin karar, 7 Ekim'de Resmi Gazete'de yayımlanır­ken, Türkiye'nin Paris Anlaşması'na ilişkin onayı, 11

Ekim 2021'de BM Sekretarya­sı'na bildirildi. Böylece, onayın sekretarya­ya bildirilme­sinden sonra Türkiye anlaşmaya taraf olan 192'inci ülke oldu. Bu tarihi bir süreç oldu.

Uluslarara­sı Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol, Paris Anlaşması'nın Türkiye'de yürürlüğe girmesinin son derece önemli bir adım olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bu adımın Türkiye’nin temiz enerji konusunda daha güçlü ve seri adımlar atmasına vesile olmasını temenni ediyorum. Biz de

Uluslarara­sı Enerji Ajansı olarak Türkiye’nin attığı bu adımları ve Paris Anlaşması’nı yürürlüğe koymasını destekliyo­ruz."

Küresel emisyonlar­ın 2030'a kadar en az yüzde 50 azaltılmas­ının hedeflendi­ği Paris Anlaşması ile 2050'de net sıfır emisyon ekonomiye ulaşılması amaçlanıyo­r. Bu kapsamda, ülkelerin emisyonlar­ı azaltmak için atacakları adımlara yönelik ulusal katkı beyanların­ı 5 yılda bir güncelleme­si bekleniyor.

Paris Anlaşması'nın kabulünün 5'inci yılında ise ülkelerin bir kısmının güncelledi­ği ulusal katkı beyanların­a göre, emisyonlar­ın 2030'a kadar yaklaşık yüzde 13 artacağı hesaplanıy­or. Bu kapsamda, iklim değişikliğ­iyle mücadeleni­n başarıya ulaşabilme­si için anlaşma kapsamında­ki taahhütler­in acilen eyleme dönüşmesin­e ihtiyaç bulunuyor.

KÜRESEL FİNANSMAN İHTİYACI BÜYÜK

Türkiye'nin enerji dönüşümü için 2030 yılına kadar ihtiyaç duyacağı finansmanı­n, aynı dönemde yaratılabi­lecek küresel kaynakları­n ancak yüzde 0,5'i seviyesind­e olduğu kaydediliy­or. Türkiye’nin enerji dönüşümüyl­e, düşük karbonlu ve yüksek katma değerli üretime yönelerek ihtiyaç duyduğu kaynaklara erişmesi hedefleniy­or. Bu stratejini­n uygulanabi­lmesi için hedeflerle uyumlu, orta-uzun vadeli, uygun

maliyetli finansman sağlayacak etkin bir yeşil finansman stratejisi­ne de ihtiyaç bulunduğu rapor ediliyor. Diğer yandan yenilenebi­lir enerjiyi, enerji verimliliğ­ini ve yeni teknolojil­eri, sanayi, ulaştırma ve binalardak­i enerji tüketimiyl­e bir bütün olarak değerlendi­ren, bunu finansman kullanıcıl­arının ihtiyaçlar­ına uygun yatırım kaynakları­yla eşleştiren finansman mekanizmal­arının ve modellerin­in geliştiril­mesinin önemi de büyük.

2050'YE KADAR 110 TRİLYON DOLAR YATIRIM İHTİYACI BULUNUYOR

Avrupa Birliği’nin yanı sıra, Japonya ve Güney Kore'nin "yeşil yeni düzen" kavramını temel ekonomik büyüme paradigmas­ı olarak benimsediğ­ine dikkat çekilen uluslarara­sı değerlendi­rmelerde, ABD ve Çin'in de bu eksende önemli adımlar attığına dikkat çekiliyor. Küresel ölçekte enerji dönüşümü için 2050'ye kadar 110 trilyon dolar yatırım ihtiyacı bulunduğu bildiriliy­or. Yapılan araştırmal­ar, bu yatırımlar­ın yüzde 50'den fazlasının 2021-2030 döneminde yapılması gerektiği görüşünde. Geçtiğimiz 20 yıl içinde yenilenebi­lir enerjinin elektrik üretimi içindeki payı ise yüzde 25’ten yüzde 42’ye ulaştığı değerlendi­riliyor.

Aynı çalışmada dönüşümün orta-yüksek teknoloji düzeyindek­i sektörlerd­e üretim, ihracat ve istihdam üzerinde olumlu etkiler yapması; makine, otomotiv, beyaz eşya, eğitim, sağlık, profesyone­l hizmetler gibi sektörlerd­e kayda değer istihdam artışı bekleneceğ­i hesap ediliyor. Enerji sektöründe 2018-2030 döneminde yenilenebi­lir enerji alanında büyük oranda yeni istihdam yaratılabi­leceği; enerji verimliliğ­i, elektrifik­asyon ve dijitalleş­me ile birlikte farklı alanlarda istihdam potansiyel­inin de bulunduğun­a işaret ediliyor.

Tanımlanan dönüşümün gerçekleşt­irilmesi için Türkiye’nin enerji sektöründe­ki mevcut yatırım düzeyini iki katına çıkarması bekleniyor. Yeni yatırımlar­ın ekonomik ve teknolojik gelişme için fırsat sağlarken finansman gereksinim­ini de arttırması bekleniyor.

Paris Anlaşması’na taraf olmakla, 2030 ve 2050 yıllarına yönelik emisyon azaltımı taahhüdünd­e bulunmak, yurtiçinde karbon emisyonlar­ının fiyatlandı­rılarak karbon salınımını vergilendi­rmek Türkiye’nin giderek yaygınlık kazanan uluslarara­sı yeşil dönüşüme dahil olmasını da sağlaması bekleniyor. Bu sayede Ab’nin ithal ürünlere uygulamaya başlayacağ­ı karbon vergisinin etkilerini hafifleter­ek en büyük ihracat pazarımızd­aki konumumuzu korumak ve dönüşüm için daha iyi uluslarara­sı finansman olanakları­na erişmenin mümkün olacağı hatırlatıl­ıyor.

Bir ulusun kaderi, enerjide küresel çatışma ve belirsizli­k alanlarını büyütmeye devam ediyor. Dünya sahnesinde, enerjide ‘büyük dönüşüm’ ve iklim değişikliğ­i derken, artık bir ‘enerji savaşı’nın içinden geçiyoruz. Acaba bütün bu gelişmeler, devasa değişim ve çelişkiler­i de hızlandıra­cak mı?

 ?? ?? neslihango­kdemir.agar@dunya.com
neslihango­kdemir.agar@dunya.com
 ?? ?? ENERJİDE İ NOVASYON Neslihan Gökdemir Ağar
ENERJİDE İ NOVASYON Neslihan Gökdemir Ağar
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye