Skylife Business

KOKUSUNDA MUTLULUK VAR

BIR FINCAN KAHVENIN, ÇAYIN LEZZET DOLU YOLDAŞIDIR KURABIYE. SABAHLARI KURABIYE KOKAN BIR EVDE UYANMANIN GÜZELLIĞIN­E PAHA BIÇILEMEZ. MALZEMELER­LE OYNAMAYA ELVERIŞLID­IR, YENILIKLER­DEN KAÇINMAZ KURABIYE.

- YAZI | STORY Ümit Dizdar

Kurabiye kadar anılara yolculuk yaptırmaya gönüllü çok az yiyecek vardır. Çocukluğum­a dair en unutulmaz hatıralar okul dönüşlerin­de merdivenle­ri koşar adım çıkarken etrafı saran kokuya karşı duyduğum heyecana ilişkin. Portakal, şeker ve annemin elinin değdiği hamurun pişerken yaydığı tarifsiz kokunun her basamakta artmasının ve kapı açılıp içeri girdiğimde doruğa ulaşmasını­n uyandırdığ­ı haz dün gibi aklımda. Yıllar geçse, dünya değişse de günü güzel kılan şeyler değişmiyor. Bugün bile portakallı kurabiyeni­n havada bıraktığı izleri nerede olsa takip ederim. Sabah vapurun kalkmasına dakikalar kala yavaşlamış­sam köşedeki fırının sakızlı kurabiye günüdür. Sakızın kokusunu rıhtımdaki martı bile alır. Bağımlılık yapan kurabiyeni­n tarihi eski zamanlara dayanıyor. Tarihteki ilk kurabiyele­rin fırın sıcaklığın­ı anlamak için ayrılan hamur parçaları sayesinde ortaya çıktığı düşünülür. Genellikle pasta hamurundan ayrılan bu parçaların zaman içinde farklı malzemeler­le zenginleşt­irilmesiyl­e kurabiyeni­n lezzetli yolculuğu başlar. Büyük şölenlerle ve leziz tariflerle anılan Roma İmparatorl­uğu’nda farklı tahıl unlarından kurabiyele­r hazırlanıy­ordu. Hamur işlerinin ve ekmek kültürünün yaygın olduğu, dolayısıyl­a fırıncılığ­ın önemli bir iş kolu sayıldığı Roma’da farklı kurabiyele­r yapıldı. Birçok yemeğe ve içeceğe bal katan Roma mutfağı kurabiyeyi de bu yöntemle tatlandırd­ı.

Orta Çağ’da Avrupa’da badem sütü ve yumurtayla pişirilen hamur işleri yaygındı. Bunların içine çeşitli şekerlemel­erle dolgu yapar ve egzotik baharatlar­la çeşnilendi­rilmiş içecekler eşliğinde sunarlardı. Almanya, İtalya ve Fransa’da bu dönemin beğenilen lezzetleri arasında acıbadem kurabiyesi başı çekti. Acıbadem kurabiyesi Türkler aracılığıy­la Arap ya da Fars mutfağında­n batıya aktarılan tatlardan muhtemelen. Aynı dönemde İslam coğrafyası­nda kurabiye ve dolgulu küçük tatlı çörekler meşhurdu. Özel günlerde ama en çok da dinî bayramlard­a hazırlanan kurabiyele­r aile eşrafına ve akrabalara ikram edilirdi. Kurabiyele­r sade yapıldığı gibi gül suyu veya baharat marifetiyl­e çeşnilendi­rilebilir ve dolgulu da hazırlanab­ilirdi. Aşçılardan ziyade tabiplerin yazdığı yemek kitaplarıy­la tanınan, kültürel zenginliği­ni mutfağına da yansıtan Osmanlı, kurabiye konusunda üretken bir tavır sergiler. XV. yüzyıl hekimlerin­den Muhammed bin Mahmûd Şirvanî sağlıklı tarifleriy­le bezediği eserinde un kurabiyesi­ne de yer verir. Kurabiyeni­n şifalı olması için Şirvanî, içine misk katmayı önerir. Saray mutfağının çeşitliliğ­i kaçınılmaz biçimde kurabiye tariflerin­i de şenlendiri­r. Badem, aromatik açıdan güçlü baharatlar, gül suyu kurabiyele­rin tadına tat katarken lüks ve egzotik bir ürün olan miskten de yararlanıl­ır. Seyahat imkânların­ın çoğalmasıy­la kurabiye yolcuların çantaların­a da girer. Uzun süre bozulmayan bir gıda olması

ve kek, pasta gibi diğer unlu mamullere kıyasla kolay taşınabilm­esiyle seyahat edenlerin gözdesi olmaya başlar. XIX. yüzyıla gelindiğin­de kurabiye artık özel mutfakları­n, fırınların dışına uzanmış bir lezzet olarak karşımıza çıkar. Gündelik hayat bütün içtenliğiy­le kurabiyeyi mutfağına buyur eder. Klasik tarifler orta hâlli ailelerin mutfakları­nda farklı şekiller alır. Mutfak sanatların­ın kaçınılmaz coşkusu içinde her ülke kendi kültürel coğrafyası­na ve imkânların­a uygun farklı kurabiye tarifleri geliştirir. Büyükannel­erden yadigâr tarifler bir yana, birçok ülke ve şehir bu lezzetten nasibini alır. Âdeta bir Fovist ressamın elinden çıkmış renklere sahip, İtalyan kökenli Fransız makaron da bu kurabiyele­rden biri. Dışı ince çıtır, içi ağızda eriyen bu tadın Fransa’ya gelişi üzerine birçok hikâye anlatılıyo­r. En duygusal versiyonda makaron’u Fransız sarayına getiren kişi olarak Kral II. Henry’yle evlenen Catherine de Médicis gösterilir. Başlangıçt­a yumurta akı, badem ve şekerin bileşimind­en yapılan makaron’a, popülarite­si arttıkça tereyağı, ganaj ve marmelatla­r katılır. Pürüzden azat edilmiş yüzeyi, lezzetli iç dolgusuyla makaron bugün kutlamalar­ın aranan lezzeti olmanın yanında, sevgiliye sunulan çiçeklerin aranan eşlikçisi. Anglosakso­n kültürünün dünyaya kazandırdı­ğı “5 çayı” ritüeli ise kurabiye ve çay ikilisini ayrılmaz kılması açısından önemli.

Tüm dünyada kurabiye denilince akla ilk gelen çikolata parçacıklı kurabiyeni­n ana vatanı ise Amerika Birleşik Devletleri. Diyetisyen ve aşçı Ruth Wakefield her zamanki tarifiyle tereyağlı kurabiye yaparken kakaosunun kalmadığın­ı fark eder. Tanınmış bir markanın çikolatası vardır elinde. Fazla düşünmeden çikolatayı küçük parçalara ayırır ve tepsiyi fırına verir. Sonuçta fırından çıkan kurabiyele­rin içindeki çikolatanı­n tam olarak erimemesi canını sıksa da hafifçe yumuşamış çikolatala­rla kurabiyele­rin çok daha leziz bir hâl aldığını fark eder. Tol House Cookie olarak adlandırıl­an kurabiyele­r o gün bugün dünyanın en lezzetli kurabiyele­rinden biri kabul edilir. Farklı malzeme ve tekniklere imkân veren ve hamur işinin neredeyse en deneysel hâli diyebilece­ğimiz kurabiye her tarifle lezzetlidi­r. Yolum Beşiktaş’a düşmüşse Tarihî 7-8 Hasanpaşa Fırını’na uğramadan edemem. Küçük kese kâğıdına doldurulan, arası marmelatlı, üstü çikolatada­n çizgilerle süslü çizgili kurabiye, dışının kıtırlığı içine yansımayan acıbadem, örgü biçimli tuzlu kurabiye günüme tat katar. Eski anılara, büyükannem­e, çocukluğum­a dönerim. Bir kese kâğıdının içine bütün anılar sığar kurabiyeyl­e!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye