TICARETIN VE LOJISTIĞIN ANAHTARI TÜRKIYE
TÜRKIYE SON 15 YILDA ULAŞTIRMA ALTYAPISINI GÜÇLENDIRMEK IÇIN 362 MILYAR DOLARIN ÜZERINDE YATIRIM GERÇEKLEŞTIRDI. BU YATIRIMLARIN EN BÜYÜK ÖZELLIĞI KOMBINE TAŞIMACILIĞI GELIŞTIRMEK VE TAŞIMA MODLARINI DENGELEMEK.
Son yıllarda üretimin batıdan doğuya kayması ile birlikte ticaret savaşları hızlanırken dünya üzerindeki yük hareketi de yön değiştirdi. Günümüzün büyük üreticisi Çin’in Tek Kuşak Tek Yol (One Road One Belt) girişimi ile batıya daha kısa sürede ve daha ekonomik şartlarda ulaşarak ihracat ürün gamını genişletmeyi ve ihracatını büyütmeyi hedeflemesiyle zaten önemli bir transit konumda olan Türkiye’nin jeostratejik önemi de giderek artıyor. Ticarette teslim süresi ve taşıma maliyetleri sebebiyle lojistik artık uluslararası rekabetin temelinde önemli bir faktör olarak yer alıyor. Üretimin kolaylaşması, ucuzlaması ve artmasıyla birlikte en büyük farkın lojistikte ortaya çıkarılabileceğini gören ülkeler ve şirketler stratejilerini lojistiğe göre planlıyor. Bu noktada Türkiye, eşsiz fırsatlar sunan merkezî konumuyla bir cazibe noktası olarak parlıyor. Lojistik kolaylıklar ve ulaşılabilirlik ülkenin yatırım cazibesini arttırmaya devam ediyor. Son 10 yılda yapılan 1,9 milyar dolarlık yabancı yatırım da bunun önemli göstergelerinden sadece biri. Yapılan bu yatırımlar, yapılacak daha büyük yatırımların habercisi.
ULAŞTIRMA ALTYAPISI GÜÇLENİYOR
Ulaştırma altyapılarına yapılan yatırımlarla Türkiye’nin jeolojistik konumu destekleniyor. Yeni otoyollar, köprüler, demiryolları
yapılırken, Türkiye’nin transit ülke konumunu güçlendirecek Avrasya Marmaray tünelleri, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu, İstanbul Havalimanı gibi dev projeler de hayata geçti. Bütün bu yatırımlar belirli bir stratejik hedef doğrultusunda gerçekleştiriliyor. Gelecekte ticaret akışına en etkin ve en hızlı şekilde cevap verebilmek için doğu-batı ve kuzey-güney koridoru geliştiriliyor. Yine bu kapsamda Asya, Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Kafkasya ve Kuzey Karadeniz ülkeleri arasında uluslararası koridor oluşturuluyor. Türkiye son 15 yılda ulaştırma altyapısını güçlendirmek için 362 milyar doların üzerinde yatırım gerçekleştirdi. Bu yatırımların en büyük özelliği kombine taşımacılığı geliştirmek ve taşıma modlarını dengelemektir. Türkiye’yi bir üretim, dağıtım ve depolama merkezi yapmak için yapılan yatırımlar hızla devam ediyor ve ülke genelinde hedeflenen 21 lojistik merkezi hayata geçirmek için de çalışmalar sürüyor. Türk lojistik sektörünün büyüklüğü 150 milyar dolara çıkarken, kargo kapasitesi 10 yılda dört katına çıktı. 1,6 milyar dolarlık yatırımla bütün gümrük kapıları yenilenirken, teknik altyapının geliştirilmesi için Tek Pencere Sistemi devreye girdi. Türkiye gümrüklerde dijitalleşmeyi sağlayan ilk ülke olmak için de düğmeye bastı. Bu sayede işlemler ve süreçler kısalırken güvenlik pekişecek.
TAŞIMA MODLARININ EN ETKİN KULLANILABİLDİĞİ ÜLKE
Türkiye, konumundan güç alan bir ülke olmakla kalmayıp bu eşsiz konumuna güç katacak yatırımları da gerçekleştiriyor. Uluslararası ticarette; karayolu, denizyolu, demiryolu ve havayolu modlarının en etkin şekilde kullanılabileceği ülke Türkiye’dir. Yapılan yatırımlar, iyileştirmeler ve düzenlemelerin katkısıyla Türkiye 5 trilyon dolarlık dünya lojistik pastasından daha büyük pay almayı hedefliyor. Türkiye’den 70 ülkeye karayolu ile direkt taşıma yapılabilirken, havayolu ile üç saatlik bir uçuş ile 1,5 milyarlık bir nüfusa ulaşılabiliyor; Çin’den başlayıp Avrupa’ya uzanan demiryolu hattında kesintisiz ve en hızlı hizmet Türkiye üzerinden gerçekleştirilebiliyor; ülke mevcut konteyner ve Ro-ro limanları ile her türlü denizyolu taşımacılığına hizmet verebiliyor.
LOJİSTİK İÇİN ÇİZİLMİŞ ROL
Bir ülkede tüm modların uluslararası taşımacılığın içine direkt girdiği ve transit hizmet verebildiği başka bir örnek yoktur. Bu anlamda Türkiye lojistik için özel olarak çizilmiş bir ülke gibidir. Doğu-batı yönlü dünya ticaretinde Türkiye’yi tamamen bypass edebilecek bir koridor yoktur. Oluşturulmaya çalışılan bütün koridorlar içinde Türkiye mutlaka yer alıyor. Bunların en önemlisi Çin’in başlattığı girişim olan One Belt One Road’dur. Üç kolu bulunan bu yeni İpek Yolu Projesi’nin orta koridoru Türkiye’den geçiyor. Türkiye bu koridora 2018’de devreye giren Bakü-tiflis
Kars demiryolu hattı ile katkı sağladı. Halkalı-gebze demiryolu hattı, Çin’den gelen bir trenin kesintisiz olarak Avrupa’ya kadar gidebilmesini sağlıyor. Ayrıca İstanbul Boğazı’na yapılan köprü üzerindeki demiryolu hattı da önümüzdeki yıllarda devreye girdiğinde doğu-batı ticareti için yeni bir alternatif de oluşmuş olacak. Türkiye’de demiryollarının özelleştirilmesi ile birlikte özel sektörün bu alana doğrudan yatırım yapmasının önü açıldı ve isteyen firmalar kendi lokomotif yatırımlarını yaparak hizmet verebilir duruma geldi. Türkiye, Trans-asya orta koridorunu destekleyecek şekilde doğu-batı ve kuzey-güney ekseninde çift hatlı demiryolu koridorunu oluşturma hedefinden hareketle uzunluğu 1.213 km olan yüksek hızlı demiryolu hattının 12 bin 915 km’ye, 11 bin 319 kilometrelik konvansiyonel demiryolu hattının ise 11 bin 319 km’den 12 bin 115 km’ye yükseltilmesini ve böylece 2023 yılında toplam 25 bin 30 kilometrelik demiryolu uzunluğuna ulaşılmasını hedefliyor. Avrupa’nın uluslararası yollarda çalışan en genç filolarından birine sahip olan Türkiye’den karayolu ile 70 ülkeye direkt taşıma yapılırken ülke ihracatının 50 milyar dolarlık kısmı müşterilerine bu yolla ulaşıyor. Rakiplerine kıyasla kaliteli ve verimli hizmetleriyle öne çıkan Türk taşımacılar yeni yatırımlarıyla kendilerini geleceğe hazırlıyor. AB taşıma mevzuatına tamamen uyumlu olan sektör, kara sınır kapılarındaki yenileme ve iyileştirme süreçleri tamamlandığında çok daha etkin ve verimli hizmet sunmayı planlıyor.
Türkiye’nin büyük avantajlar sunduğu bir diğer alan da havayolu taşımacılığı. Üç saatlik bir uçuşla 1,5 milyar insana erişilebilen bir coğrafi konumda yer alan Türkiye, transit uçuşlara imkân tanıyan coğrafi avantaja sahipken aynı zamanda dünyada havayolu ulaşımında talebin en çok arttığı bölgeye de yakın. 60’ın üzerinde ülkenin başkentine doğrudan ulaşma imkânı sunan Türkiye’de havacılıkta özel sektörün ve dolayısıyla rekabetin önünü açan düzenlemeler ve kamu-özel sektör iş birliği ile gerçekleştirilen yatırımlarla birlikte bu avantajların somut kazanımları ortaya çıktı. Yakın zamanda hizmete giren İstanbul Havalimanı 2,5 milyon tonluk kargo elleçleme kapasitesine sahip, ikinci faz devreye girdiğinde ise bu rakam 6 milyon tona ulaşacak ve Türkiye hava kargoda dünyanın en büyük iki ülkesinden biri olacak. Denizyolu taşımacılığı sürekli gelişen Türkiye, konteyner ve Ro-ro limanları ile her türlü gemi ve yüke hizmet verecek bir altyapıya sahip. Her yıl 500 milyon tona yakın yükün elleçlendiği Türk limanları ticaret akışı içerisinde önemli bir noktada yer alıyor ve uluslararası karayolu ve demiryolu taşımacılığında önemli iş birliği avantajları sunuyor. Ro-ro ile yurt dışına bağlanan toplam 29 hatta yılda 400 bine yakın araca hizmet verilebilmesi sayesinde Türkiye dünyada Ro-ro’yu en çok kullanan ülkelerin başında geliyor ve filosunu her geçen yıl biraz daha büyütüyor. Üç kıtanın kavşağındaki Türkiye hammadde kaynaklarına ve çok geniş bir pazara yakın olması yanında genç ve kalifiye iş gücü ile bölgenin üretim üssü. Lojistik alanında yapılan son yatırımlarla çok daha büyük bir potansiyeli barındırır hâle geldi. Bu da hem lojistiğe hem de lojistikle büyüyecek sektörlere yeni yatırımlar için yeni fırsatlar sunuyor.