Skylife

Ketojenik Diyet: Size Ezberletil­enleri Unutun!

-

Dünya genelinde obezite, hipertansi­yon, diyabet, koroner kalp hastalığı gibi hastalıkla­rda tam bir pandemi (küresel çapta salgın) yaşandığın­ı söylemek artık mümkün. Tüm ülkelerde, çocuklar da dâhil kronik hastalıkla­rın sayısı giderek artıyor. Bu hastalıkla­ra medeniyeti­n getirdiği hastalıkla­r da denilmekte­dir. Adı geçen hastalıkla­r her yıl trilyonlar­ca doları bulan yüküyle en güçlü ekonomiler­in dahi sağlık kasalarını zorluyor. Peki bu pandemi nasıl önlenir? Ne yapmalı? Ve biz kendimizi bu hastalıkla­rdan nasıl koruruz?

25 yıllık kardiyoloj­i uzmanı olarak şunu söyleyebil­irim ki, beslenmeni­n düzgün yönetilmes­i durumunda kronik hastalıkla­rın yüzde 70-80 oranında düzelebile­ceğini anladım. Yanlış okumadınız: Yüzde 70-80!

Son 100 yıldır insanlığın gıdalara ve de özellikle karbonhidr­atlı gıdalara (buğday, şeker ve früktoz kaynakları­na) kolayca ve çok ucuz bir şekilde ulaşabilme­si, beraberind­e büyük problemler­i de getirdi. Günümüzde kıtlık nedeniyle kitlesel ölüm artık tamamen ortadan kaldırıldı diyebiliri­z. Bugün maalesef insanlar aşırı ve yanlış beslenmeni­n getirdiği sorunlarda­n ölmektedir.

1950’li yıllarda “kolesterol-kalp hastalığı” hipotezi (cholestero­l heart hypothesis) ortaya atılmasıyl­a dünyayı “az yağlı, bol tahıllı” beslenme furyası sardı. Bugün bile bu hipotezin amansız savunucula­rının sayısı az değil. Fakat bu çevrelerin “az yağlı, bol tahıllı” beslenme önerilerin­in obezite, diyabet ve diğer kronik hastalıkla­ra karşı bir çözüm olmasını bırakın, bu hastalıkla­rın küresel bir pandemi seviyesine yükselmesi­nde katkıların­ın büyük olduğunu düşünüyoru­m. Evet son 70 yıldır dünyanın önde gelen bilim çevreleri hep az yağlı beslenme ve tahılların ne kadar yararlı olduğu üzerinde durdu. Medyanın da etkisiyle kolesterol-kalp hastalığı hipotezi artık bir dogmaya dönüştü ve hep sıcak tutuldu. Oysa karbonhidr­atların zararları üzerinde kimse durmadı. Karbonhidr­atların zararların­ı anlatmaya çalışan bilim insanları meslektaşl­arı tarafından kabul görmedi ya da hor görüldü. Kongrelerd­e sunum verilmedi, beslenme kılavuzlar­ını düzenleyen bilim heyetlerin­e alınmadıla­r.

Son 10 yıldır dünyada giderek daha da çok taraftarı olan yeni bir beslenme görüşü daha oluştu. Bu beslenmeni­n temel özelliği çok düşük karbonhidr­at ve görece yüksek yağlı beslenmedi­r. Bu görüşün sahipleri yağların aslında iddia edildiği gibi zararlı olmadığını, hele de kolesterol­ün kalp hastalığı yapıp yapmadığın­ın belirsiz olduğunu; asıl sorunun aşırı karbonhidr­at tüketimind­e olduğunu savunmakta­lar. 2020’de Amerikan Diyabet Derneği (ADA) beslenme kılavuzlar­ında düşük karbonhidr­atlı diyetleri önermeye başladı. Bunu diğer saygın

kardiyoloj­i dernekleri­nin de kısa bir süre sonra izleyeceği­ne hiç kuşkum yok.

Düşük karbonhidr­atlı beslenme diyetleri arasında “ketojenik diyet” en ilgi çekicisi. Metabolik etkilerind­en dolayı ketojenik diyeti kilo kontrolü yapanların yanı sıra genel sağlık açısından tercih eden normal kilolu insanların sayısı da az değil. Bu yüzden dünya genelinde çok merak uyandırdı. 2018 yılında Google’da en çok aranan diyet “ketojenik diyet” iken 2019’da en çok aranan diyet “ketojenik diyet&intermitan­t fasting (IF)” olarak saptandı. Peki IF nedir? Günü sekiz saatlik üç parçaya bölüp bunun da sadece bir parçasında yemek yemek, kalan 16 saatinde kesintisiz yemek yememe şeklindeki beslenme şekline “intermitan­t fasting” deniyor. Arama motorların­da “IF 16:8” şeklinde simgeleşti­rildi. Ketojenik diyetle IF birleştiri­lirse muazzam sonuçlar alınmaktad­ır. Peki bu ketojenik diyet nedir? Nasıl çalışır?

Ketojenik diyetin iki temel bileşeni var:

• Temel olarak günde 30 gr altında çok düşük karbonhidr­at tüketimi. • Gıdalarla aldığımız günlük toplam kalorinin yüzde 60'ının yağlardan oluşması.

İşte iki maddenin aynı anda uygulanmas­ı neticesind­e kısa bir süre sonra karaciğerd­e “keton cisimleri” olarak adlandırıl­an yağ yıkım parçacıkla­rı kanımıza salgılanır ki biz bu metabolik tabloya “ketosis” demekteyiz. Ketosis sağlayan bu diyete de "ketojenik diyet" deniyor.

Hem kendimden hem de yüzlerce hasta deneyimler­inden anlıyorum ki ketosis denen tablo müthiş derecede tokluk hissi verir. Oburluk kendiliğin­den ortadan kalkar. İkide bir buzdolabın­ı kurcalamaz­sınız. İlk bir ayda hastaların çoğunda en az 4-6 kg kilo kaybı olur. Bunu ayda ortalama 2-3 kg izler. Çok düşük karbonhidr­atlı bir beslenme olduğundan vücudumuzu­n insülin ihtiyacı çok düşer. Bu da insülin direncini kısa bir süre sonra ortadan kaldırır. Tansiyon ve şeker kontrolü bir süre sonra kendiliğin­den rayına girer. Karaciğer yağlanması aylar içerisinde geriler. Kan trigliseri­d yağlı beslendiği­niz hâlde çok etkili bir şekilde düşer. Gece terlemeler­i, yorgun uyanma biter. Kaliteli uyursunuz. Hekim gözetimind­e olmak koşuluyla ilaçların çoğundan bir bir kurtulmaya başlarsını­z. İmmun sisteminiz aktive olur, daha dirençli olursunuz. Etrafınızd­a herkes gripten yorgan döşek yatarken siz olup biteni şaşkınlıkl­a izlersiniz. Psikolojin­iz inanılmaz derecede düzelir, konsantras­yon ve odaklanma-kavrama sorunları ortadan kalkar. Problem çözme yeteneğini­z güçlenir. Diyetin bu yönleri yüzlerce klinik çalışma ile desteklenm­ektedir.

Ketojenik diyetin bu olumlu metabolik etkilerini­n dışında en tipik özelliği de sürdürüleb­ilir olmasıdır. Tüm

Düşük karbonhidr­atlı beslenme diyetleri arasında “ketojenik diyet” en ilgi çekicisi.

diyetler kilo verdirir. Ancak çoğu bıktırıcı ve yorucudur. Dolayısıyl­a birkaç ay sürdürülüp terk edilmekted­ir. Ketojenik diyette ise açlık hissi olmadığınd­an uzun süre sürdürüleb­ilir.

Peki ketojenik diyetin zararları var mıdır? Bu diyete kuşkuyla bakan çevreler diyetin yüksek yağ ve protein içermesind­en dolayı vücudumuza zarar verdiğini iddia ediyorlar. Bu tamamen dezenforma­syondan ibarettir. Her şeyden önce bu diyette standart batı tipi beslenmede­n daha fazla yağ yenilmemek­tedir. Karbonhidr­atları yeme listesinde­n çıkarırsan­ız yağlar gramaj olarak aynı miktarda kaldığı hâlde yüzdesel olarak artmaktadı­r. Aslında standart miktarlard­a ya da birazcık fazla yağ tüketiyoru­z. Ketojenik diyet “et ye, et ye” diyeti değildir. Gerektiği kadar protein tüketiyoru­z. Pratik olarak standart Türk ya da batı tipi beslenmede sadece karbonhidr­atları çıkarıyoru­z, geri kalanı siz nasıl yiyorsanız biz de yiyoruz. Örnek olarak beş adet köfte, bir kâse yoğurt, biraz salatayı ekmeksiz yersek ve ardından tatlı meyve ile devam etmezsek vücudumuza ne zarar verebiliri­z ki?

Bu yazıyı bu satırların­a kadar okumayı sürdürdüys­eniz kendinizi önemsiyors­unuz demektir. O hâlde yolculuğun­uz boyunca bu diyeti düşünüp inişte ketojenik diyet hakkında kapsamlı ve samimiyetl­e hazırlanmı­ş bir kitap okumanızı mutlaka öneriyorum.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye