AB ve ABD yaptırımları, Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?
Türkiye’ye ilişkin AB yaptırım kararı ve ABD’nin uygulayacağı yaptırım ikazları, güncel durumda döviz ve para piyasalarının iştahını pek de kaçırmadı. Aynı şekilde Türk varlıklarına yönelik fiyatlarda da bozulma yaşanmadı.
Avrupa Birliği (AB), KKTC sahanlığında Türkiye’nin doğal gaz arama faaliyetlerinin “uluslararası hukuka aykırı olduğu” iddiasıyla Türkiye’ye karşı uygulamaya aldığı yaptırım kararları ne kadar etkilidir? Türkiye’ye ilişkin AB yaptırım kararı ve ABD’nin uygulayacağı yaptırım ikazları, güncel durumda döviz ve para piyasalarının iştahını pek de kaçırmadı. Aynı şekilde Türk varlıklarına yönelik fiyatlarda da bozulma yaşanmadı. Ancak orta ve uzun vadede Türkiye ile Batı’nın ilişkilerinin daha da bozulacağı beklentisi hemen hemen tüm yatırımcılar nezdinde devam ediyor. Daha çok gerek yurt içinde ve gerekse ABD’de gerçekleşecek faiz kararları, yurtiçi piyasaları hareketlendirecek gibi duruyor.
Piyasaların dış dünyanın yaptırım kararları nedeniyle kısa vadede olumsuz etkilenmemesinin en önemli nedeni, hiç bir şekilde yurt içi piyasaların kendi içsel direnç gücü değildir. Tamamen Donald Trump’ın G-20 Toplantısı’nda Türkiye’ye yönelik yaptığı yumuşak ve olumlu açıklamalarıdır. Ayrıca yine Trump’ın
F-35 programından Türkiye’nin çıkarılması sonrasında Türkiye’ye yaptırım konusuna bakıyoruz gibi konuyu zamana yayacağının sinyalini vermesi, “Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” (CAATSA) yaptırımları konusunda tedirgin olan piyasaları sakinleştirdi. Zira, piyasalar ve bizler de ABD Kongresi’nde Türkiye’ye CAATSA yaptırım kararlarının alınacağını ve ancak Trump’ın bu yaptırımları 180 gün erteleme hakkını kullanacağını daha mantıklı ve daha olası buluyoruz.
YATIRIMCILAR, MEVCUT GİDİŞATTAN RAHATSIZ OLMADI, AMA…
S-400 ve Doğu Akdeniz gerilimine ilişkin olarak şu aşamada karşılıklı ticareti sınırlayacak yaptırım kararlarının olmaması ve daha çok askeri alanda yoğunlaşması, piyasaların tepkisini şimdilik olumlu yönde besliyor. Ancak, şimdilik, yani kısa vadede ortaya çıkmış olan yumuşak tepkilere dayanarak yatırımcılar mevcut gidişattan rahatsız olmasalar da, AB ve ABD ile kötü ve sorunlu ilişkileri olan bir Türkiye’nin uzun vadede daha fazla yol alamayacağını, ekonomik durgunluktan çıkamayacağını zaten biliyorlardır.
Dışa bağımlı ekonomisinin ihtiyaç duyacağı sermaye akımlarını AB ve ABD dışındaki piyasalardan temin etmesi, Türkiye açısından fiilen ve teknik olarak imkansızdır. İlişkilerdeki stres ve bozulmuşluk hali devam ettiği müddetçe, işsizlik giderek daha da büyüyecek, gelir-kaynak-faktör dağılımı sorunları artacaktır. Yine aynı şekilde ilişkilerdeki stres ve bozulmuşluk hali devam ettiği müddetçe, TL’nin dış değeri üzerindeki negatif baskılar aratarak devam edecek ve enflasyonun birincil nedeni olan döviz fiyat geçişkenliği tekrar