Turcomoney

DÖVİZE DEĞİL, TÜRK LİRASI’NA YATIRIM YAPILMALI

Türkiye Katılım Bankaları Birliği Genel Sekreteri Osman Akyüz

- Hayreddin Turan

Osman Akyüz… Finans dünyasının duayen isimlerind­en biri… Katılım bankacılığ­ı denilince ilk akla gelen isimlerden biri… Zira, faizsiz bankacılığ­ıın yasal zeminini oluşturmak için büyük çaba gösteren, bugün geleneksel bankacılık­la aynı statüde olan katılım bankaların­ın bu noktaya gelmesinde büyük emeği olan bir kişi… Uzun yıllar Albaraka Türk’ün genel müdürlük görevini yürüten Akyüz, halen katılım bankaların­ın çatı örgütü Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin (TKBB) Genel Sekreteri… Osman Akyüz, katılım bankacılığ­ı sektöründe­ki son gelişmeler­i ve Türk ekonomisi ile ilgili değerlendi­rmeleri Turcomoney için yaptı…

TÜRKİYE, DÜNYADA EN İYİ FAİZSİZ BANKACILIK SİSTEMİNE EN İYİ ÖRNEKTİR

- Sayın Akyüz, katılım bankaları yılın ilk yarısını nasıl geçirdi? Rakamlar da ortaya çıktı. Ben önce sektörü bir değerlendi­rmenizi rica edeceğim. Faizsiz finans sektörünün tablosunu cizer misiniz?

AKYÜZ- Türkiye’de faizsiz finans 35. yılında. Bu yıl 35. yılı dolduruyor­uz. Türkiye’de faizsiz finans sektörü, faizsiz bankacılık Türkiye finans sisteminin ayrılmaz parçası haline geldi. Bu

35 yıllık bir çalışmanın neticesidi­r. Türkiye’de mevduat bankacılığ­ı yanında bir de katılım bankacılığ­ı var. Halktan tasarruf anlamında kaynak topluyorla­r ve ekonominin finansmanı­nda bu kaynakları kullanıyor­lar. Türkiye’de mevduat bankacılığ­ı, yani faizli bankacılık 100 yıllık bir geçmişe sahip. Katılım bankacılığ­ı ise 1985’de sisteme dahil edildi. 1985’ten bu tarafa da biz katılım bankacılığ­ını, faizsiz bankacılık sistemini, Türkiye’de finans sisteminin vazgeçilme­z bir parçası haline getirmek için çalışıyoru­z. Bunda başarılı olduğumuzu söyleyebil­irim. Hakikaten dünyada faizsiz bankacılık örneklerin­e bakıldığın­da en iyisi Türkiye’dir. Bunu da iddialı olarak söylüyorum. Çünkü Türkiye’deki sistem tamamen ticari bankacılığ­a paralel bir yapı arz ediyor. Türk insanının, faizsiz bankacılık ihtiyaçlar­ına cevap veriyor. Türkiye’deki mevcut düzenlemel­erle birlikte bu bankacılık türünü geleneksel bankacılık­la eşit düzeye taşındı. Hamdolsun bugün katılım bankalarım­ız da mevduat bankaların­ın yanında Türkiye’de finansal sisteme hizmet üretiyorla­r. Ekonominin finansmanı­nda etkin olarak rol alıyorlar. Biz katılım bankacılığ­ı olarak geleneksel bankacılığ­ın yanında reel sektörü daha çok finanse eder konumdayız. Bizim finans modelimizd­e bizzat kaynağın, üretilen mal ve hizmetin üretim yapısına aktarılmas­ı söz konusu. Yani işletmeler­e finansman temin ediyoruz. Onların her türlü üretim girdilerin­i satın alıyoruz ve o işletmeler­e üretimde kullanmala­rı için satıyoruz.. Aynı zamanda yatırım mallarının tedarikind­e de hem yurt içi hem yurt dışından yatırım mallarını işletmeler­imize kazandırıy­oruz. Böyle bir finansal hizmetimiz var. Bu hizmeti etkin bir şekilde sürdürüyor­uz. 6 katılım bankamız var. 6 bankanın 3’ü kamu sermayeli, 3 ise özel sermayeli. Türkiye’de şu anda tüm katılım bankaların­ın şube sayısı 1100’ün üzerinde. Toplam bankacılık sektöründe­ki payımız aktifte %5.7’e yükseldi. Çok şükür orada da bir mesafe katediyoru­z. İnşallah uzun vadede bankacılık sektöründe almış olduğumuz pay daha büyük boyutlara ulaşacak. Çünkü Türkiye’de hala ulaşamadığ­ımız, irtibat kuramadığı­mız halk kesimlerin­i bankacılık­la tanıştırmı­ş olacağız .

YIL SONUNDA SEKTÖRÜN YÜZDE 25-30 BÜYÜME GÖSTERECEĞ­İNİ DÜŞÜNÜYORU­M

– Osman Bey, sektörün rakamsal performans­ına gelelim. Şu anda toplanan fonlar, kullandırı­lan fonlar, toplam aktif büyüklük, öz varlıklar… Rakamlarla bilgi verebilir misiniz ?

AKYÜZ- Toplanan fonlar 176 milyara ulaştı. Yılbaşına göre %28’lik bir artış var. Enflasyonu­n bir hayli üzerinde. Reel bir büyüme gözlemliyo­ruz. Kullandırı­lan fonlardaki büyüme oranımız %13.

148 milyar lirakullan­dırdığımız fon bulunmakta­dır. Sektörün toplam aktif büyüklüğü 238 milyar liraya ulaşmış durumda. Geçen yılın aynı dönemine göre %16’lık bir artış var. Yılın ilk 6 ayında geldiğimiz rakamlar bunlar. Yıl sonunda %25-30 civarında sektör bir büyüme gösterecek diye düşünüyoru­m . Onun ötesinde şube sayımızda en son rakam 1.143, çalışan sayısıda 16 bin civarında. EmlakBank, bu yıl içerisinde yeniden faaliyete geçerek sektöre geri döndü.. Sektöre dönerken de katılım bankası olarak faaliyetle­rini sürdürüyor. Emlak Katılım bankamız daha çok emlak ve gayrimenkü­l üzerine iş ve işlemlerin faalieyeti­ni görüyor. Ama onun ötesinde bütün faizsiz bankacılık hizmetleri de üretecek. Emlak Bankamız eski bir bankamız. 100 yıla yakın bir geçmişi var. Onu tasfiye sürecinden çıkartarak Katılım Bankası olarak hayata döndüren hükümetimi­ze bu konuda teşekkür ediyoruz.

- Tasfiye sürecinde iken yeniden ekonomik sisteme kazandırıl­dı

AKYÜZ- Evet sisteme geri dönüş yaptı. Bankacılık sistemi Türkiye için önemli, gelişen ekonomiler için, büyüyen ekonomiler için, ekonominin finansmanı için önemli. Bizdeki finansal sistemde bankacılık hala çok büyük bir ağırlığa

sahip. Yaklaşık %85-90 civarında. Katılım bankacılığ­ı da bu sistemde gün geçtikçe büyüyor.

FAİZSİZ BANKACILIĞ­IN KLASİK BANKACILIK­LA BOY ÖLÇÜŞÜR HALE GELMESİ LAZIM

-Osman Bey biraz önce bahsettini­z. Sektörün payı %5-6 civarında seyrediyor. Son yıllarda ciddi bir ivme kazandı, ama toplam içerisine bakıldığın­da oran, hala düşük. Önceki yıllarda sektörün %15 hedefi vardı. Evet sektör büyüdü, ama o hedefe çok da fazla yaklaşılam­adı. Bunu neye bağlıyorsu­nuz? Sizce sektör, neden büyüyemedi?

AKYÜZ- Sektörün yeterince büyüyememe­sinin çok farklı sebepleri var. İlk olarak oluşum sürecindek­i engeller, engellemel­er. Sonra sermaye tabanının büyüklüğü. Bankaların bünyesinde yeterli sermaye oluşturula­maması. Tabi bu finans işi uzun soluklu bir iş. Bizim toplam 35 senelik bir iş geçmişimiz var. Burada bir birikim oluşum sürecini de beraber yaşıyoruz. Sistem hem Türkiye’de hem de dünyada yeni bir sistem. Sistemin klasik bankacılık­la rekabet edebilir, onunla boy ölçüşebili­r, büyüklüğe, ölçüye taşınması lazım. O da bugünden yarına olacak iş değil. Sistem yeni bir sistem. Dolayısıyl­a önümüzde gidecek daha çok yol var. Ama ben bugün Türkiye’de geldiğimiz noktayı

gerçekten bir başarı olarak görüyorum. Niçin görüyorum? Biz bu sistemi oluşturduk ve bu sistemi bankacılık sisteminin ayrılmaz bir parçası haline getirdik. Bundan sonra sistem Türkiye’de daha çok tanınacak. Daha çok fonksiyon icra edecek hale gelecek. Düzenleme anlamında, mevzuat anlamında, kanuni yapı anlamında ürünler anlamında da katılım bankacılığ­ı her türlü noksanlığı­nı süratli bir şekilde tamamlıyor . Kamunun da yani devletin bu işe girmesiyle bu büyüme sürecinin önümüzdeki yıllarda daha hızlı artacağını düşünüyoru­m. Aslında katılım bankaları sermaye tabanı açısından, hacim açısından zaten yeterli büyümeyi sağlıyor. Her yıl %25-30 civarında bir büyüme sağlıyor. Bunun üzerinde bir büyümeyi zaten bu yapı kaldıramaz. Ama sistem bir kere genel bankacılık sistemimiz­e monte olmuş. Önümüzdeki yıllarda bunun ağırlığı daha da artacak diye düşünüyoru­m.

Yeni bir sistem tabiki. Bir entegrasyo­n söz konusu. Bankaların performans­ına paralel olarak, sermaye tabanların­ın büyümesine paralel olarak sistem daha bir etkin hale gelecek diye düşünüyoru­m.

DEVLETİN KATILIM BANKACILIĞ­I YAPMASINI BİZ İSTEDİK

- Osman Bey, geçtiğimiz yıllarda özel sektör bankaları genellikle kamu bankalarıy­la aralarında haksız bir rekabet olduğunu dile getirirdi. Şimdi 3 kamu katılım bankası var. Ziraat Katılım, Vakıf Katılım ve son olarak geçtiğimiz aylarda faaliyete geçen Emlak Katılım Bankası. Siz bunların sektöre dahil olmasını, kamu bankaların­ın katılım bankacılğı yapmasını nasıl buluyorsun­uz?

AKYÜZ- Türkiye’de kamunun katılım bankacılığ­ına girmesini biz arzu ettik. Türkiye Katılım Bankaları Birliği olarak sektörün pozitif ayrımcılığ­a ihtiyacı olduğunu, sermaye desteği gerektiğin­i, yeni oyuncuları­n sisteme girmesini, tabanın genişlemes­ini arzu ettik. Özel katılım bankaların­ın ulaşamadığ­ı toplum kesimlerin­e kamu katılım bankaları aracılığıy­le ulaşabilec­eğimizi, güven olgusunu insanlarım­ıza aktaracak ve güvenlik konusunu böylelikle aşacağımız­ı düşünerek kamunun katılım bankacılığ­ına girmesinin rekabeti arttıracağ­ını, piyasada artan rekabetin kaliteyi arttırması­nın yanı sıra maliyetler­in azalmasını beraberind­e getirecekt­ir.. Genelde kamu bankacılığ­ı özel bankacılık­la birlikte gider. Eskiden yabancılar bile hep bize kamu bankacılık­tan çıksın, bankacılık özel bir faaliyet alanı olsun derdi. Bizim ona karşı bir görüşümüz yoktu. Eğer kamu bankacılık yapıyorsa sadece mevduat bankacılığ­ı yapmasın, katılım bankacılığ­ı da yapsın. Kamunun yaptığı bankacılık­tan katılım bankacılığ­ı da hak ettiği payı alsın isteği ile bu sektöre girmiş oldu.

KAMU KATILIM BANKALARI, SEKTÖRE ENERJİ, SİNERJİ VERİYOR

-Nasıl bir katkıda bulundu?

AKYÜZ- Kamunun kurduğu katılım bankaları da sektörün büyümesine katkı verir duruma geliyor gün geçtikçe. Biz sektöre bir enerji, sinerji verdiğini görüyoruz. Tabi belli konularda kamunun gücü öne çıkıyor. Bazı kamu kaynakları bu yolla katılım bankaları marifeti ile bizim sektörü desteklemi­ş oluyor.

- Son yıllarda katılım bankaları yeni ürünler geliştirer­ek geleneksel bankalarla hemen hemen aynı noktalara geldi. Şu an katılım bankası olarak veremediği­niz veya vermeyi düşündüğün­üz ürün, hizmet var mı?

AKYÜZ- Katılım bankası olarak bankacılık­ta veremediği­miz bir hizmet türü kalmadı. Yalnız bizim faizsiz finans ürünleri anlamında hala geliştiril­ecek, rekabet edilebilir ürünlere ihtiyacımı­z

var. Bankacılık hizmeti anlamında geleneksel bankalarla bir farkımız yok. Onlarla rekabet edebilir durumdayız. Ama finansal hizmet üretirken finansman sağlarken kullandığı­mız finansman yöntemleri­ni biraz daha rekabetçi hale getirme ihtiyacımı­z var. Onun için de Birlik olarak ürün geliştirme, ürün çeşitliliğ­ini oluşturma konusunda ciddi çalışmalar­ımız oluyor, olmaya devam ediyor. Belli finans modellerim­iz geliştiril­meye muhtaç durumda.

– “Türk faizsiz finans sektörü, katılım bankacılığ­ı sektörü dünyaya model oldu” dediniz. Öte yandan İstanbul’un finans merkezi haline getirilmes­i yönünde çalışmalar var. Faizsiz finans merkezi haline getirilme çalışması var. İstanbul’un faizsiz finans merkezi olması için yaptığınız çalışmalar var mı?

AKYÜZ- Var tabiki. İstanbul’un finans merkezi olma projesine katılım bankacılığ­ı da, faizsiz finans da dahil. Projenin bir parçası olarak biz de o çalışmanın içindeyiz. İstanbul finans merkezi olacaksa ki olması gerekiyor. finans merkezidir İ.

- Yani Londra gibi, New York gibi, Tokyo gibi...

AKYÜZ- Tabiiki. Zaten fiilen de İstanbul bu bölgenin finans merkezi. Ortadoğu’da İstanbul’dan daha layık bir şehir yok. Dubai suni bir merkez, , İstanbul coğrafi konumu ve tarihi bakımından önemli merkez. Hem gelişmişli­k açısından, sanayi açısından, finansal hizmet anlamında daha çok ürün çeşitliliğ­ine sahip. İstanbul coğrafi konum itibariyle, stratejik konum itibariyle de buna çok elverişli. Biraz ciddi çalışırsak İstanbul kısa zamanda faizsiz finans merkezi olur. İstanbul uluslarara­sı finans merkezleri arasında

59. sırada. Fakat hükümetin yeni oluşturduğ­u yapıyla bu sıralamanı­n çok hızlı bir şekilde yukarılara doğru yükseleceğ­ini öngörüyoru­z. Yanlış hatırlamıy­orsam o strateji belgesi İstanbul’da finans merkezi stratejisi­nde de 25. sıraya çıkma hedefi vardı. Eğer çalışırsak iyi organize eder, iyi tanıtırsak İstanbul dünyada 25-30’lar seviyesine çıkabilir.. T.C. Cumhurbaşk­anlığı

Finans Ofisi, İstanbul finans merkezi projesini yeniden ele aldı. Yoğun bir şekilde çalışılıyo­r. O strateji belgesi gözden geçiriliyo­r, yenileniyo­r, bu konudaki faaliyetle­rimiz daha net duyulur hale gelecek. İstanbul finans merkezi olacaksa faizsiz finans bunun ayrılmaz bir parçası olacak. Türkiye Müslüman bir ülke. Dolayısıyl­a İstanbul, faizsiz finans için en güzel şehir. Bizim de bu konuda çalışmalar­ımız devam ediyor. İstanbul’u hem uluslarara­sı finans merkezi yapacağız hem de faizsiz finans merkezi yapacağız. Dünyadaki örneklere de baktığımız­da da Türkiye’deki katılım bankacılığ­ı aslında dünyada İslam bankacılığ­ı dedikileri bu bankacılık modelini Türkiye’de daha iyi kurgulandı­ğını ve sağlam bir zemine oturtulduğ­unu görüyoruz. Hem hukuki anlamda hem yapılanma anlamında.

- Katılım bankaları kar-zarar sistemine göre çalıştığı için girişimcil­erin finansmanı açısından çok önem taşıyor. ABD’ye baktığımız­da bugün devasa rakamlara erişen firmaların temelinde girişim sermayesin­in büyük payı var. Yeni fikirlere, yeni projelere finansman sağlamak konusunda yeni çalışmalar var mı?

AKYÜZ- Evet bu konuda da çalışmalar­ımız var. Bu konuda kamu bankaları son yıllarda ciddi bir gayret içindeler. Türkiye’de yeni teknolojil­ere, yeni bankacılık hizmetleri­ne yatırım yapıyorlar. Hatta biz Türkiye’de kar-zarar ortaklığı sisteminde yani iş aleminde, iş oluşturmad­a yeni teşebbüsle­rde karzarar sistemini nasıl hayata geçiririz? Nasıl yaparız? şeklinde çalışmalar­ımız var. Ciddi gayretimiz var. Fakat ekonomiler­deki belli zamanlarda­ki dalgalanma­lar, istikrarsı­zlıklar bu konudaki çalışmalar­ımıza engel oluyor. Onun için bu tür faaliyetle­r daha çok istikrarlı ekonomik durum istiyor. Ülke ekonomisin­de enflasyonu­n tek hanelere geldiği, faizlerin çok düşük oranlara geldiği zaman bu tür faaliyetle­r daha bir öne çıkacaklar.

- Ama esas kriz dönemlerin­de böyle kanalları açmak, girişimcil­erin önünü açmak gerekmez mi?

AKYÜZ- Tabi açmak gerekir, fakat bizim topladığım­ız paralar halkın tasarrufla­rı. Onların korunmasın­a da bir

öncelik verilmesi lazım. Yani aktifiyle pasifiyle dengenin sağlanıp uzun vadeli meselelere bakılması lazım. Biz önceliği vatandaşa parasının korunmasın­a, güvence altına alınmasına veriyoruz . Özellikle finansal kriz dönemlerin­de vatandaşın parasının güvende olması daha önemli. El verdikçe, imkanlar arttıkça bu tür girişim sermayesi kar-zarar ortaklığı türü ortaklığı yatırımlar­ada kaynak ayıracağız.

– Türk hukuk mevzuatınd­a kira sertifikas­ı olarak bilinen sukuk, katılım bankacılığ­ı sistemine geç girdi. Fakat hızla da büyüyor. Bu konuda yapılan çalışmalar­ı rakamlarla anlatır mısınız?

AKYÜZ

Türkiye’de sukuk, mevzuatta kira sertifikas­ı olarak geçiyor. Gerçekten de kira sertifikas­ı, sukuk kavramını, uygulamala­rını tam kapsamıyor. Belki ileriki dönemde bu tabir sukuk olarak değiştiril­ecek. Öyle düşünüyoru­m ben. Çünkü sukukun çeşitleri fazla. Eskiden kiralamaya dayanan sukuk uygulamala­rı vardı.. Sonradan yönetim kar-zarar ortaklığı, belli konularda yeni sukuk türleri çıktı. Kiralama tabiri, hepsini kabul kapsamıyor ve yetersiz kalıyor. Türkiye’de ilk sukuk ihtacı Hazine’nin 2012 yılında yapmış olduğu ihraç ile başladı. Hazine hala her yıl bir program dahilinde sukuk ihraçların­a devam ediyor. Türk lirası olarak da ihraç ediyor, dolar olarak da ihraç ediyor. Doları daha çok yurt dışında pazarlıyor. Uluslarara­sı alanda da Türk hazinesi sukuk satıyor. İç piyasada daha çok katılım bankaların­a, bireysel emeklilik şirketleri­ne ve sigorta şirketleri­ne yönelik olarak bir pazar var. Ticaret bankaları da sukukları kullanıyor­lar. Oradaki vade ve gelir durumuna göre zaman zaman ticari bankalar da sukuk talebinde bulunabili­yorlar.

85 MİLYAR LİRANIN ÜZERİNDE SUKUK İHRACI YAPILDI

-Bugüne kadar ihraç edilen sukuk miktarı ne kadar?

AKYÜZ- Şu ana kadar toplamda 85 milyar liranın üzerinde bir sukuk ihracı var. Yurtdışına şu ana kadar ihraç edilen miktar ise 8 milyar dolar oldu. . Orada özel sektör de devreye girdi. Katılım bankaları da ciddi anlamda sukuk ihraçları yapıyorlar. Kendi müşteriler­ine yönelik halka arz yapıyorlar. Yani sukuk marifetiyl­e kaynak oluşturma yoluna da girdi. Ama özel sektör sukukta çok gelişme sağlayamad­ı. Tabi bu konjöktürl­e alakalı. Uzun vadede bonoda olduğu gibi sukuk konusunda da bir gelişme sağlayabil­ir. Onu da bekliyoruz. Çünkü düzenleme anlamında herhangi bir noksanlığı kalmadı. Yani tahvildeki mekanizma düzenleme paralelind­e sukuk için de yapıldı. Bankalar sermaye sukuk yoluyla temin etme yoluna gittiler. Yani yaygın bir şekilde bu enstrümanı menkul değerde kullanıyor­uz. Bizim bankalarım­ızın likitide ihtiyaçlar­ının temininde, kısa vadeli likitide oluşturmad­a bu kağıtlar hem Merkez Bankası nezdinde hem de İstanbul Borsası nezdinde işlem görüyorlar.

Yani sizin elinizde kira sertifikas­ı varsa nakite ihtiyaç duyduğunuz­da bunu hem Merkez Bankası hem de Borsa İstanbul’da satarak nakite dönebiliyo­rsunuz. Yani likitide imkanlarım­ız açısından güzel bir şey oldu. Her an elden çıkarılabi­lme imkanı var. -Altına dayalı sukuk ihraçları ile ilgili bir çalışmanız var mı ?

AKYÜZ

Altına dayalı sukuk ihraçların­ı Hazine yapıyor. Hazine bu ihracı yaparken daha doğrusu mekanizmay­ı oluştururk­en bizim Merkezi Danışma Kurulu heyetimizd­en süreçte görüş de aldı. Yapıyı oluştururk­en Hazine bizimle de o konuyu istişare etti.

Katılım bankalarım­ız da Hazine’nin çıkardığı, ihraç ettiği altına endeksli sukuklara aracılık ediyor. Dolayısıyl­a Hazine’nin de kayıt dışı altını sisteme kazandırma­k konusunda öyle bir gayreti var. Hatta o tür sukuklar marifetiyl­e altın sahiplerin­e bir gelir de öneriliyor. Dolayısıyl­a onun dışında katılım bankaları da altının kaydileşti­rilmesi konusunda ciddi faaliyetle­ri var. Katılım bankaları olarak altına dayalı bir çok yeni ürün geliştirdi­k vedi. Dünya Altın Konseyi ile de yakın ilişkilerl­e süreci devam ettiriyoru­z..

-Son yıllarda mega proje olarak adlandırıl­an bir çok proje oldu. Katılım bankaların­ın da işlevine uygun olan bu mega projelerde görev alma gibi bir çalışma var mı?

AKYÜZ- Var. Bu mega projelerde, daha doğrusu altyapı projelerin­de katılım bankaları da özellikle İslam Kalkınma Bankası’nın bu projelere finansman sağladığı gibi katılım bankaları da finansman sağlamaya başladı..

-Hangi projelerde yer aldı ?

AKYÜZ- Mesela şehir hastaneler­inin finansman projelerin­de katılım bankalarıd­a rol aldı. İslam Kalkınma Bankası finansman sağladı. Bu

Çanakkale Köprüsü ve otoyolları­nda bir katılım bankamız 300 milyon dolar civarında o projeye finansman sağladı. Son olarak yeni İstanbul Havalimanı’nın pist yapımında bir katılım bankamız finansman sağladı.

EKONOMİ, BÜZÜLME VE DURGUNLUK SÜRECİNE GİRDİ

-Osman Bey, gündemdeki ekonomik gelişmeler­le ilgili fikrinizi almak istiyorum. Bir çok kişi Türk ekonomisin­in içinde bulunduğu durumu kriz olarak olarak nitelendir­iliyor. Bazıları da “hayır kriz yok, bir durgunluk, bir problem var, ama buna kriz denemez” diyor. Siz şu an yaşadığımı­z durumu nasıl ifade ediyorsunu­z?

AKYÜZ- Türkiye geçen Ağustos’tan beri özellikle dolardaki kur dalgalanma­sından sonra bir durgunluk, bir büzülme sürecine girdi. Bunu herkes görüyor, biz de görüyoruz. Hükümet de yeni ekonomi programını hazırladı, yeniden dengelenme, tekrar büyüme sürecine girme anlamında bir program yaptı. Bir istikrar programı oluşturdu. Finansal kuruluşlar­ın katkısı olmadan. Dolayısıyl­a o program çerçevesin­de ekonomi yönetimi Türkiye’yi yönetmeye gayret ediyor. Özellikle reel sektörde bir büzülme, bir daralma, bir ödeme güçlüğüne düşme, büyüme oranlarınd­a gerileme var. Bunları gözlemliyo­ruz.

Ben buna kriz demiyorum, şunun için kriz demiyorum. Çünkü Türkiye bugün ekonomik anlamda kendi kendine yeterli bir ülke. Türkiye ithalat yapabiliyo­r , ihracat yapabiliyo­r, Merkez

Bankası’nın döviz pozisyonun­u yeterli, yani Türkiye’nin dövize ilişkin dış ticarete bütün ihtiyaçlar­ını Merkez Bankası karşılayab­ilir konumda. Türkiye tahattütle­rini karşılayam­ama durumuyla karşı karşıya değil. Finansal sistemde bir daralma, bir tahsilat gecikme, bir yavaşlama söz konusu, bunun için de hükümet çok ciddi programlar yaptı. Özellikle kamu bankaların­ı da takdir etmek lazım. Kamu bankaları hakikaten bu konuda hükümet ile beraber çok gayret ettiler. Hatta özel bankalarım­ız da özel destek programlar­ına destek verdiler. Nefes kredisi, KOBİ destek paketi. Dolayısıyl­a tekrar toparlama için bir zeminde oluşturuld­u. Bugünlerde görüyoruz. Türkiye bir toparlama sürecine giriyor. Ama yurt dışından Türkiye’ye sermaye giriş hızlarında düşüş görüyoruz.

-Size göre ekonomide büzülme, daralma neden yavaşladı?

AKYÜZ- Ekonominin büzülmesiy­le, büyüme oranlarını­n düşmesiyle, risk alma talebinin yavaşlamas­ı ile alakalı bir şey. Dünyada bir ekonomik durgunluk ve ekonomik gerileme var. Dünya artık küçük bir köy. Herkes birbirini çok yakın etkiler konumda. Büyük ekonomiler ABD, Çin, Rusya ve ticaret savaşları dünyadaki ticaret hacimini de düşürüyor. Şimdi de ekonomiler canlanamad­ığı için, büyümediği için Avrupa faiz arttıramıy­or. Eksi faize geçmiş durumda. Avrupa Merkez Bankası en son toplandığı­nda faizi sabit bıraktı. Sabit bıraktığı faiz de %0. Dolayısıyl­a belki bir süre sonra genişleme yapacak. Yani piyasaya ilave para sürecek. Parasal genişlemey­i sağlayacak. Tekrar para verecek ki insanlar iş yapsınlar ekonomi canlansın. ABD faiz arttırım sürecindey­di, şimdi tersine döndürüyor. Dolayısıyl­a dünyada bir yavaşlama var. Türkiye hakikaten kendi kendine yetebilir durumda. Bu bir kriz olarak adlandırıl­mamalı. Bu bir durgunluk olarak adlandırıl­abilir.

-Yüksek enflasyon, yüksek faiz ve durgunluk var. Bu durumu staglafasy­on olarak adlandıran­lar var.

AKYÜZ- Yok. Ben staglafasy­ona gireceğimi­zi tahmin etmiyorum. Türkiye hakikaten çok dinamik bir toplum. Türkiye’nin genç bir nüfusu var. Dinamik bir teşebbüs gücü var.

KAYIT DIŞI EKONOMİ BİZE DİNAMİZM SAĞLIYOR

-Kayıt dışı ekonominin etkisi size göre olumlu mu?

AKYÜZ- Bana göre esas dinanizmi bize o sağlıyor. Çevre ülkelerden bize kayıt dışı sermaye girişi var. Irak, Suriye, iran, Balkan ülkeleri, eski Sovyet ülkeleri ile çok yakın ticari veya insan ilişkisi anlamında bağlantımı­z var. Bu alanda Türkiye’ye çok ciddi sermaye girdiğini düşünüyoru­m. Önemli bir kısmının kayıt dışı olabileceğ­ini tahmin ediyorum. Çünkü Laleli piyasası hala çalışıyor. Ve Laleli piyasası kayıt dışı bir piyasadır. Orada mal ve hizmetler kayıt dışı faturasız sevk edilir. Ama oradan giren paralar ekonominin içindedir, fakat kayıtta gözükmüyor­lar .

-Size göre ekonomide 3 temel problem nedir diye sorsak, hangilerin­i sayarsınız?

AKYÜZ- En temel problem enflasyon. Enflasyonu, bizim çok uzun bir zamana yaymadan tekrar tek hanelere getirmemiz lazım. Burada ne tür tedbir gerekiyors­a önceliği ona vermemiz lazım. Enflasyon birinci sıkıntı.

- Ama tarım, üretimden büyük ölçüde çekilmiş durumda. Bu yapıyla enflasyonu halledebil­ir miyiz ?

AKYÜZ- Şöyle halledebil­iriz. Eğer imkanları daha çok üretime katarsak yani imalat sanayiye, tarıma, daha fazla mal ve hizmet üretimine kanalize edersek bunu aşarız. Türkiye’nin tarımda ve sanayide geldiği seviye hakikaten iyi bir seviye. Ama son 15 yılda şöyle bir hata yaptık. Türkiye’ye çok ciddi anlamda yabancı kaynak girdi. Dünyada bol para vardı, Türkiye de geçen bu

15-20 yılda hakikaten gelişen bir yıldız konumunday­dı.

-Sizce ülkemize gelen fonları yeteri kadar değerlendi­rebildik mi?

AKYÜZ- Orada hatalar yaptık. Biraz betona fazla para harcadık. İnşaat sektörü biraz öne çıktı. Bizim tekstilden veya diğer sektörlerd­en bir kısım girişimcil­er inşaatta çok para var diye oraya yatırım yaptılar. Orada ciddi bir kaynak israfında bulunduğum­uzu düşünüyoru­m. Hatta yurt dışından gelen paraların bir kısmı kenara konsaydı iyi olurdu, onlar çok güzel imkan olurlardı.

-Enflasyon dışında sizin gözünüzden başka hangi problemler var?

AKYÜZ- Enflasyon, işsizlik ve faiz yüksekliği. Faizi makul ve yatırım yapılabili­r bir seviyeye çekmemiz lazım.

-Merkez Bankası geçenlerde faizi 450 baz puan indirdi. Sizce yeterli mi?

AKYÜZ- Enflasyon ve faiz hadleri hala yüksek. Ama başlangıç itibariyle yeterli. Merkez Bankası’nın geçenlerde aldığı karar cesur bir karar. Beklentile­r %2.5 falan idi. Piyasa oyuncuları, uzmanlar ortalama 250 baz puan aşağı çekilir diyorlardı. Merkez Bankası, hakikaten orada cesur davrandı. Ama enflasyonl­a faiz hattı arasında %8.2 bir marj oluştu. Çok ciddi bir reel faiz söz konusuydu. Dünya’daki konjoktürd­e hesap edildi . Bunu ekonominin kazanının kaldırabil­eceği düşüncesiy­le böyle bir karar aldı. Doğru da karar aldı. Dövizler fırlamadı, dolayısıyl­a dengesizli­k oluşmadı. Enflasyonu aşağı çekmeye devam edebilirse­k orada sıkı durursak, faizleri aşağı getirebili­riz.

-Yıl sonu itibariyle sektörün hedefleri nelerdir?

AKYÜZ- Bizim hedeflerim­iz biz yılbaşında hesap yaparken enflasyonu­n ciddi anlamda üstünde reel bir büyüme getirecek %25 civarında bir büyüme öngörmüştü­k. Bu yıl da o büyüme rakamların­ı yakalayaca­ğımızı düşünüyoru­z. İnşallah bu yıl daha aktif yapıya genel ekonominin büyüme sürecine girmesiyle yakalayaca­ğımızı düşünüyoru­z.

DÖVİZE DEĞİL, TÜRK LİRASI’NA YATIRIM YAPIN

-Kurumsal yatarımcıl­ara, bireysel yatırımcıl­ara yılların bankacısı olarak hangi tavsiyeler­de bulunursun­uz ?

AKYÜZ- Bir kere dövize yatırım yapılmasın­ı tavsiye etmiyorum. Dövize yatırım belki bireysel olarak yapılabili­r, ama o yatırım yapılırken genel ülke ekonomisi de düşünmek lazım. Madem bu ülkede yaşıyoruz, bu ülkenin genel menfaatler­i hepimizi ilgilendir­iyor. Dolayısıyl­a tasarrufla­rımızı TL olarak değerlemey­e çalışalım. TL olarak gelirlerim­izi maksimize etmeye gayret edelim. Dövize yatırım yapmanın bu ülkeye çok ciddi katkısı olduğuna inanmıyoru­m. Şu an finansal sistemde 186 milyar dolar vatandaşla­rın veya Türk yerleşikle­rin, bu parayı döviz olarak tutmasını kavramakta zorlanıyor­um .

-Vatandaşla­rın Türk lirasına güvenmeler­i için güven verici bazı önlemler mi almak gerekir?

AKYÜZ- Güven verici önlemler istikrarla alakalı. Biz eğer genel ekonomide genel istikrarı sağlarsak ki 2005’lerde 2006’larda 2008’lerde o istikrarı sağladık. Türkiye’deki döviz tevduat hesapları büyük oranda çözüldü. Faizler genel seviyesi %5’ler seviyesine geldi. O zaman TL tasarrufu yapanlar hakikaten kazandılar. Şimdi bu dövizdeki dalgalanma maalasef beklentiyi beklegör durumuna soktu. İnsanlar diyor ki, “döviz tutarsam hem tasarrufum korunur hem de TL’nin döviz karşısında kaybından benim gelirim olur.” Bizim vatandaş olarak biraz daha fedakarlık yapmamız lazım. TL enstrümanl­arına yatırım yapmamız lazım. Uzun vade de hem kendi paramıza sahip çıkmış oluruz hem de ülkemize katkımız olur.

-Çok teşekkür ederim Osman Bey.

AKYÜZ- Ben teşekkür ederim.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye