BEN KRİPTO PARALARA YATIRIM YAPMAM
İMKB eski Başkanı, eski Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner, Turcomoney’e çok konuşulacak değerlendirmelerde bulundu… Türkiye’de Merkez Bankası, tam anlamıyla özerk değil. Görevden alınan Merkez Bankası Başkanı’na, “İstifa et” denilseydi ederdi. Bu daha şık olurdu. Türkiye’de faizler çok yüksek. Cumhurbaşkanı’nın müdahalesi doğru. Merkez Bankası’nın faizleri daha da indirmesi lazım. Türkiye’de bir faiz lobisi yok, ama dışarıda var. ABD Doları’nın tahtı sarsıldı. ABD ekonomisi darboğaza girebilir. Dünyada bir kriz meydana gelebilir. Türkiye’de ekonomik darboğaz var. Türkiye, yapısal reformları yaparsa, dünyanın en zengin ülkelerinden biri olabilir. Ben kripto paralara yatırım yapmam.
Yaman Törüner… “Paranın patronu” denilince ilk akla gelen kişilerin başında gelen isim… Merkez Bankası’nda çekirdekten yetişti… Para Piyasaları ve Fon Yönetimi Genel Müdürlüğü yaptı. Merkez Bankası’na birçok yeniliği kazandırdı. Ardından o zamanki adıyla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanlığı görevine getirildi. Bugünkü modern borsanın temelini Törüner attı… Koyun pazarını andıran tahta sistemini, bilgisayarlı sisteme geçirdi. Karaköy’de ilkel şartlarda hizmet veren İMKB binasını, Yeniköy’deki muhteşem binasına taşıdı. Törüner, ardından Merkez Bankası Başkanlığı görevine getirildi. Törüner, 1994 yılında krize giren ekonomiyi düzlüğe çıkaran isimlerden biri oldu. Törüner, ardından siyasete atıldı. Tansu Çiller başbakanlığındaki hükümette Dış Ticaret, Gümrükler ve Eximbank’tan Sorumlu Devlet Bakanı Bakanı oldu. Törüner, halen Akbank’ta Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor, Milliyet Gazetesi’nde günlük ekonomi yorumları yapıyor…
Yaman Törüner, Türk ekonomisindeki son gelişmeleri ve Merkez Bankası ile ilgili son tartışmaları Turcomoney için değerlendirdi…
TÜRKİYE’DE MERKEZ BANKASI, TAM ANLAMIYLA ÖZERK DEĞİL
-Siz bankacılığı, merkez bankacılığını en iyi bilen üstadlardan birisiniz. Bu sebeple güncel tartışmaların odağında yer alan Merkez Bankası’ndan başlayalım. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, yayınladığı bir kararnameyle Merkez Bankası Başkanı’nı süresi bitmeden görevden aldı. Bunu çok eleştrenler oldu. “Merkez Bankası’nın bağımsızlığına, özerkliğine müdahale edildi” denildi. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Hükümetler böyle şeyler yapabilir mi? Bu tür operasyonlar, normal karşılanabilir mi? Değerlendirmenizi rica ediyorum…
TÖRÜNER
Merkez Bankası’nın bir özerkliği vardır. Fakat Türkiye’de Merkez Bankası tam anlamıyla özerk değil. Zaten bankanın hisselerinin %50’den fazlası Hazine’ye ait. Bu sebeple Hazine doğrudan doğruya Banka Meclisi üyelerini atadığı için ve Merkez Bankası Başkanı da sonuçta kararnameyle atandığı için ciddi bir özerkliği yok. Çünkü Merkez Bankası Başkanı şimdi Cumhurbaşkanı kararıyla atanıyor. Bu sebeple Merkez Bankası’nın ciddi bir özerkliği yok Türkiye’de. Merkez Bankası başkanları belli bir süre için seçiliyor. Başkanların bu görev süresinde alnımaması, özerklik kabul ediliyor. Burada yapılan şey görev süresi dolmadan Merkez Bankası Başkan’ını
görevden almak olmuştur. Dışarıya görünüşü, biraz şık olmadı. Oysa bu durum, Merkez Bankası Başkanı’na söylenseydi, yani “biz seni görevden alabiliriz, bunun yerine sen istifa etsen iyi olur” denseydi daha iyi bir sonuç alınırdı. Zaten o zaman Merkez Bankası Başkanı istifa ederdi. Benim eleştirim bu yönden.
MERKEZ BANKASI’NIN YÜKSEK FAİZ POLİTİKASINI DOĞRU BULMUYORUM
Diğer yönden ben Merkez Bankası Başkanı’nın yüksek faiz politakasını doğru görmüyorum Şu anda Sayın Cumhurbaşkanı da söyledi. Faizlerin düşürülmesi operasyonu yerinde olmuştur. Zaten benim Milliyet Gazetesi’ndeki köşemde de, yazımda da o var. Faizlerin daha da düşürülmesi gerekiyor. Bunun gerekçesi şu: Şimdi yüksek faizlerde carry trade olasılığı vardı. Carry trade olasılığı şu demek. Yani siz Türk lirasına döner de paranızı Türk lirasıyla yatırırsanız bir süre sonra daha ucuz dolar alabilirsiniz. Bu yüzden gelin Türk lirasıyla paranızı yatırın demek. Şimdi bu olasılık dünyada en yüksek mertebelerde bizim Merkez Bankası’ndaydı, Türkiye’mizdeydi. Şimdi bu 1.51’den 1.12 seviyelerine düşmesine rağmen hala dünyada carry trade, yani Türk lirasına dönüp, bir süre sonra tekrar Türk lirasına dönmek sonra tekrar dövize dönme olayı hala en karlı olan para Türk lirası gözüküyor. Merkez Bankası arbitrajlara müsaade etmemeli. Diğer bir konu, Fredman ekolü der ki, “faiz enflasyona karşı bir silahtır. Faizi yükseltirseniz enflasyon düşer. Bunun adı da sıkı para politikası olur.” Bu, gelişmiş ülkeler için geçerlidir. ABD için, Avrupa, Avrupa Merkez Bankası için geçerlidir. Fakat bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için geçerli bir şey değildir. Çünkü bizde Merkez Bankası’nın yalnız Türk lirasını değil, döviz fiyatını da belli bir kontrol etmesi lazım. Dolayısıyla Merkez Bankası faiz üzerinden değil, miktar üzerinden para politikası gütmek zorundadır. Yani istiyorsa faizleri aynı seviyede tutup piyasaya verdiği parayı düşürerek, yani para miktarını azaltarak piyasaya verdiği
aynı etkiyi elde edebilir. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın yeni başkanının faiz indirimi kararı doğrudur. Ve bu kararı da devam ettirmek durumundadır. Nereye kadar devam ettireceği de, o anki ekonomik duruma bağlıdır. Ama şu anda devam edeceğini ümit ediyorum. Şu anki faiz seviyesi yeterli değildir. Biraz daha düşmesi lazım.
-Getirilen eleştirilerden biri de bu faiz kararının Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesiyle gerçekleştirilmiş olması. Deniliyor ki, “faizler düşürülecekse bunu Merkez Bankası yönetimi kararlaştırmalı.” Bu konuda ne diyorsunuz?
TÖRÜNER- Ekonomi yönetimi sadece Merkez Bankası değildir. Devletin bütçesi vardır. Siz gelirler elde edersiniz ve harcamalar yaparsınız. Gelirleri maliye politikası ile elde edersiniz, harcamaları hazine politikası ile yaparsınız. Ekonomideki istikrarı da Merkez Bankası sayesinde sağlarsınız. Bu bir bütündür. Bütçe dengesi, bunlardan en önemli olan şeydir. Bütçe dengesini tutturabildiğiniz zaman zaten kendiliğinden istikrar raya oturur. Merkez Bankası’nın yapacağı çok fazla bir şey kalmaz. Biraz önce söylediğim gibi müdahele, şık olmadı. Ama belki de bir mecburiyetti. O yönünü bilmiyorum. Merkez Bankası Başkanı direndi mi, ne gibi diyaloglar geçti? O konuda bir fikrim yok.
-Eski başkan Murat Çetinkaya’nın yetkinliği konusunda ne diyorsunuz ?
TÖRÜNER- Ben kendisini tanımıyorum. Yetkin bir kişi olabilir, fakat bir Fredman ekolü, faiz silahını bir numaralı silah haline getirmiştir.
Ben ona inanmıyorum. Olması gereken şey, miktar silahının kullanılması idi. O yönden bir eleştri getirebilirm .
-Siz de Merkez Bankası Başkanlığı yaptınız. Kriz döneminde geldiniz, o krizi de sonra atlattık. Bu konuda iki sorum var. Birincisi o dönemde hükümet, size hiç müdahele etti mi? Merkez Bankası Başkanı oarak kararları siz mi aldınız, yoksa müdaheleler geldi mi?
TÖRÜNER- Müdahelelerden müdahalelere fark var. Fikir söylemek biçiminde müdaheleler vardır, doğrudan yapılan müdaheleler vardır. Fikir söylemek biçiminde müdaheleler olmuştur. Ama doğrudan baskı kurmak yönünde bir müdahale olmamıştır.
-Krizin aşılmasında Merkez Bankası Başkanı olarak siz o zaman ne yaptınız? Nasıl bir strateji izlediniz?
TÖRÜNER- Her krizin kendi içinde dinamiği vardır. Bu 94 krizi başkadır, 2001 krizi başkadır, şimdiki kriz başkadır. O zamanki dinamiğe göre ben hareket ettim. Ve o zaman döviz fiyatının yükseltilmesi lazımdı. Ve ondan sonra da tasarruf mevduatlarına garanti verilmesi lazımdı. O zamanki alınabilecek tedbirler bunlardı. Döviz fiyatının yükseltilmesi aşamasından sonra biraz aşırı yükseltip düşürme seviyesini beklemek gerekiyordu. Ben onu yaptım. Döviz fiyatının olması gerekenin üstüne çıkardım. Merkez Bankası yöneticileri bilirler, döviz fiyatının ne olmasını gerektiğini. Dolayısıyla biz fiyatı biliyoruz. Onun üstüne çıkardığımız zaman ben dövizi kontrol ederim. Onu yaptım. Ardından Türk lirasına garanti verince olay, 6 ay içinde çözüldü. Ben zaten kriz devam ederken geldim.
-1990 yılından bu yana Türkiye, sürekli krizlerle karşı karşıya kalıyor. 1990’da Körfez krizi patlak verdi, Türkiye ekonomisi etkilendi. Sonra 94 krizi oldu, ardından 97’da Uzakdoğu’da, Rusya’da kriz yaşandı, 99’da Marmara Depremi oldu, sonra 2001 krizini yaşadık. En sarsıcı krizlerden biri de 2007’de küresel ekonomide, finansal kriz yaşandı. Türkiye olarak biz de etkilendik. Şimdi de yaşadığımız bu durumu kriz olarak değerlendirenler
ve “hayır kriz değil, bir durgunluk var” diyenler var. Size göre içinde yaşadığımız durum bir kriz durumu mudur?
TÖRÜNER- İçinde yaşadığımız durumu üç ayrı kategoride incelemek lazım. Bunlardan birincisi ekonomilerdeki durgunluk. İkincisi, dünya ticaretinin daralması. Üçüncüsü de siyasi belirsizlikler. Şimdi ekonomideki durgunlukları şöyle alalım. Avrupa Birliği ekonomileri arasında en iyisi Almanya olmasına rağmen çok ciddi sıkıntılar var. Almanya büyüme zorluğu çekiyor. İtalya ve Yunanistan’da borç sıkıntısı var. Dolayısıyla büyüyemeyen, fakat enflasyon da üretemeyen bir ekonomi var. Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişleme yapması gerekirken onun baskı yaptığı bir durumdayız.
Yani Avrupa ekonomileri büyüyemiyor. Avrupa’nın sıkıntısı bu. ABD ekonomisi içe kapanıyor. ABD ekonomisinin en büyük çıkarı, globalizasyon olmasına rağmen ABD ekonomisinin milliyetçi bir yapıya dönüştüğü ve gümrük tarifeleri altında kendi pazarına kendi satış yaparak dönüştüğü ekonomik bir ortam yaşanıyor. ABD için durum böyle. Öte yandan Çin’in büyük devlet borçları var. Çin büyük bir borçlarla uğraşıyor. Tabii bu diğer ülkelerle de ilişkiler bu hale geldiği için Çin ekonomisi büyüyemiyor, büyüme düşüyor. Çin ekonomisi yüzde 9 büyürken şimdi yüzde 6 oranında büyüyor. Tabii bir de ABD’nin koyduğu ambargolar. Türkiye’ye yaptırım koyuyor, Çin’e yaptırım koyuyor, Rusya’ya yaptırım uyguluyor, İran’a yaptırım uyguluyor.
Yani ABD, her tarafa yaptırım koyuyor. Bu ne biçim iş, anlamak zor. Halbuki özgür ekonomi, ABD’nin çıkarınadır. Çünkü en büyük şirketler ABD’de, yani kendisinde. Bu şirketler ne kadar özgür olarak dünyaya yayılmışsa o kadar kar ederler. Dolayısıyla birincisi ekonomilerdeki kötüleşme. İkincisi, ekonomilerdeki bu kötüleşmenin de nedeni olarak ticaret bariyerleri, yani ticaretin zorlaştırılması ve gümrük duvarları. ABD, birçok ülke ile yaptığı
anlaşmayı iptal etti. Büyük bir ülkenin tek taraflı olarak anlaşmaları iptal etmesi, bu ülkelerle hiç görüşmeler yapmadan, mesela Meksika ile Kanada ile yaptığı büyük anlaşmaları iptal etti. Doğu Asya ile yaptığı anlaşmayı iptal etti. NATO’ya vermek durumunda olhduğu yandımları iptal etti. İran’la sözleşmeyi iptal etti.
Yani ABD tek taraflı olarak güçlü devlet olduğu için herşeyi iptal edip daha iyi şartlarla bir takım şeyler yapacağını düşünüyor. Fakat uluslararası engeller bu şekilde devam etmiyor. Yani Rusya ya da Çin ABD bir şey yaptı diye o da bir şey yapmak durumunda kalıyor. Dolayısıyla dünya ticareti daralıyor. Dünya ticaretinin daraldığı bir ortamda, en büyük zararı gelişmekte olan ülkeler çeker. Çünkü hem ülkeler hem içe kapanık durumda hem de daralma yaşanıyor. Böyle bir durumda normal olarak ABD ekonomisi bir genişleme yaşıyor. Çünkü ABD ekonomisinde hem vergiler düşürüldü hem de içe dönük bir ekonomi olduğu için bazı fabrikalar sökülüp içeride yapılmaya başlandı. Bundan dolayı ABD ekonomi iyi gibi görünüyor. Ve borsalar yükseldi. Bütün hisse senetleri piyasasındaki hisse senetleri değeri yükseldi. Bundan dolayı şirketler daha karlı ve oturaklı noktaya geldiler. Ama bu durum, sürdürelemez olduğu için çünkü bu şirketler de dışarıya bağlı şirketler.
ABD EKONOMİSİ DARBOGAZA GİREBİLİR
Gelecek sene içinde ABD ekonomisinde de darboğazlar yaşanabileceğini gösteriyor. Zaten
ABD başkanı donald Trump da ne yapıyor? Baskı kuruyor FED üzerinde. “Faizleri düşürün baskısı” kuruyor.
Şimdi bütün bunlar bir arada olduğu zaman normal olarak paranın, bizim gibi yüksek faiz veren ülkelere yönelmesi lazım. Normalde sıcak paranın bu şartlardaç ülkemize gelmesi lazım.
Fakat gelmiyor. Doğrudan yatırım da gelmiyor. Sıcak para da gelmiyon. Hiç gelmiyor. Gelmemesinin şu sebebi var. Bir kere ABD ambargo koyduğu veya gizli ambargo koyduğu (biz gizli ambargo koyduğu ülkelerden birisi sayılabiliriz) ülkelere sermaye transferini durdurdu. Şu an ABD’li bir yatırımcı, parayı Türkiye’ye getirip rahatça yatırım yapamıyor. Dolayısıyla sıfırcı hocalar, rating şirketleri Türkiye’yi riskli bir ülke olarak gösteriyor. Bu yüzden hiç Türkiye çok karlı ve şimdiye kadar bütün borçlarını ödemiş bir ülke olduğu halde hiç kimse dışarıdan Türkiye’ye ucuz para getirmiyor. Biz çok yüksek faizlerle para buluyoruz. Zaten bu faiz indiriminde de darboğaz, burada. Merkez Bankası faizleri inidiriyor ama döviz faizleri iniyor mu? Döviz faizi inmiyor, mevduat faizi iniyor, kredi faizi bir miktar iniyor. Çünkü Türkiye’de ekonominin büyümemesi nedeniyle şirketler zor durumda. Bu sebeple hem şirketler bankalardan kredi talebinde bulunmuyor hem de bankalar kredi vermekte temkinli davranıyor. Bu durumda dışarıdan Türkiye’ye veya Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere para akımı durdu. Dışarıdan gelen para akımı şu demek. Senin iç tasarruflarınla birlikte yabancı tasarrufların başka ülkelere gitmesi.Yani başka ülkelerde daha karlı olduğu için paranın başka ülkelere gitmesi demek. Çünkü birçok şey yasaklanmış vaziyette. Bugün sen kendi paranı bile serbestçe Amerika’dan, İngiltere’den ülkeye gönderemezsin.
TÜRKİYE DE DARBOĞAZA GİRMİŞ GÖRÜNÜYOR
Bütün bu darboğazlar yaşanınca, kaçınılmaz olunca Türkiye de bu darboğaza girmiş görünüyor.
Üçüncü neden siyasi sıkıntılar. Şimdi Ortadoğu’da bir siyasi sıkıntı var. Trump, herkesle siyasi sıkıntı çıkarıyor. Sıkıntı çazırmadığı adam kalmadı. Sıkıntı çıkarmadığı adam kalmadı nerdeyse. Üstelik verdiği sözlerde durmuyor. Durmadan karar değiştiriyor. Bir de ABD gibi bir ülke, imzaladığı antlaşmaları tek taraflı iptal ediyor. Dünyada kendi içinde güven kalmamış. ABD’deki CEO’lar arasında yapılan CEO Beklenti Anketi’nde, ABD’de gelecek yılın çok kötü bir yıl olacağı bekleniyor. CEO’lar “Bu iş böyle gitmez” diyor. Çok ciddi, bir türlü netice alınmayan siyasi sorunlar var. Bu sorunları, yalnız Amerika’ya bağlamak mümkün değil. Biz de siyasi sorunlar var, birçok ülkeyle bir iyiyiz, bir kötüyüz. Bir şöyle yapıyoruz bir böyle yapıyoruz. Bizde de istikrarlı bir dış politika olmadığı için bütün bunlar bir araya geldiğinde bu durumlar yaşanıyor.
BİR DÜNYA KRİZİ OLABİLİR
Şimdi gelmekte olan bir Dünya krizi olabilir. Ama ne zaman gelebilir ne kadar büyük gelebilir onu bilmiyorum. Bunu küçük kriz olarak nitelendirebilenler olabilir. Türkiye için de aynısını söyleyebilirsiniz. Çünkü Türkiye’nin şu anki ekonomik dinamiklerinde beklentiler, büyümüye hazır şekilde. Şimdi enflasyon önümüzdeki aylarda düşecek. Çünkü göstergeler bunu gösteriyor. Yıllık enflasyondan bahsediyorum. Geçen sene Ağustos’ta, Eylül’de enflasyonlar çok yüksek çıktığı için bu sefer daha düşük çıkacağı için normal olarak enflasyonlar düşecek. Bu oran, Eylül-Ekim’de de düşük olabilir. Bizim hem kışa girmek nedeniyle üretimin düşmesi ve turizmin azalması nedeniyle normal olarak biz KasımAralık’ta biraz daha enflasyonsit baskı hissederiz. Eğer hükümet ilave tedbir almaz ise. Ama şimdi görönüyor ki faizleri düşürerek enflasyon beklentilerini de aşağı doğru çekerek önümüzdeki
2-3 ayda daha iyi bir netice alacağız. Ancak Türkiye’nin bu noktadaki sıkıntısı büyüme noktasında. Türkiye büyüyemiyor. Büyümek için yeni yatırım gerekir. Türk yatırımcıları da yeni yatırım yapmıyor. Yabancı yatırımcılar da yatırım yapmıyor.
YURT DIŞINA HEM BEYİN GÖÇÜ VAR HEM DE YATIRIM GÖÇÜ
-Türk yatırımcılar yatırım yapmadığı gibi, bazı yatırımcılar da yurt dışına yöneliyor, yatırımlarını yurt dışına kaydırıyor… TÖRÜNER- Enteresan bir istatistik söyleyeyim o zaman. Cumhuriyet tarihinde ilk kez geçen ay yurt dışına göç edenlerin artışı, yurt dışından göç edenlerden fazla oldu. Yurt dışına hem beyin göçü var hem de yatırım göçü var. Herkes bir an önce yurtdışına gitmek peşinde.
-Geçenlerde Almanya’ya gittiğimde bunu gözlemledim. Oradaki emlakçıların belirttiğine göre son dönemlerde hiç görülmediği kadar Almanya’da konut almaya giden, işyeri kuran, yatırım yapan Türkler var.
TÖRÜNER- Tabi tabi ABD’ de de, İngiltere’de de durum öyle. Diğer gelişmiş ülkelerde de öyle. Hepsi bir an önce yurt dışına gitme peşinde. Bu yüzden emlak fiyatları da düşüyor. Mesela emlak üretim fiyatları geçen yıldan bu yıla %24 artmış. Yani emlaklerin maliyeti. Buna rağmen emlak fiyatları düşüyor. Büyük bir birikim var. Bu birikim de hiç yatırım yapılmasa da ancak 2-3 senede ancak giderilebileceği söyleniyor. Emlak sektörü bizim lokomotif sektörümüz. Dolayısıyla emlak sektöründeki daralma bütün ekonomiyi dalga dalga etkiler.
TÜRKİYE’DE FAİZ LOBİSİ VAR MI?
-Biraz önce faize değindiniz. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın zaman zaman faiz hakkında sert sözleri, eleştirileri var: “Türkiye’de bir faiz lobisi var, bizim faizleri indirmemizi istemiyorlar. Faiz lobisi var mı? Siz ne düşünüyorsunuz?
TÖRÜNER- Türkiye’de faiz yobisi olduğunu zannetmiyorum. Türkiye’de yanlış karar var. Bunu bir lobi olarak nitelendirmemek lazım. Yanlış alınan kararlar var. Bu kararları da Merkez Bankası almış oldu. Fakat Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapması, faizlerin düşmesi için yeterli değil. Merkez Bankas’ının birkaç türlü faizi var. Gösterge faizi var, bankalara borç verme faizi var, bir de bankaların mevduat faizi var. Şimdi bunları aşağı doğru çekti. Bundan önceki Merkez Bankası Başkanı bazı oyunlar oynadı. Faizleri indiriyorum dedi, halbuki borç verme faizlerini düşürmedi. Fakat faizler biraz aşağıya indi. Faizlerin aşağı inmesi belli bir seviyedeki durum tespitidir. Bugün faiz oranı yüzde 19.75’tir, yarın yüzde 15.75’ indirebilirsiniz. Ama o zaman insanlar şu değerlendirmeyi yapacaklar. Diyecekler ki, “ben dövizde mi durayım?” Çünkü döviz iyi faiz getiriyor. Yoksa Türk Lirası’nda mı durayım? Geçiş noktasını iyi bilmek lazım. Şimdi böyle bir darboğaz var.
FAİZLERİN DAHA DA İNMESİ LAZIM
-Sizce indirim oranı oran yeterli miydi? 475 baz puan yeterli oldu mu?
TÖRÜNER- Yeterli değil. Çok daha inmesi lazım. Onun hesabı var. Onu Merkez Bankası da hesaplar. Ama bana göre %3-4 daha inebilir. İyi bir yönetim gösterirse daha da iner. Bu biraz da beklentilerin yönetimiyle gerçekleşecek bir durum. Yabancılarda bir faiz lobisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü o da çıkar lobisi. Çıkar lobisi, parayı ne kadar Türkiye’ye pahalı verirlerse çıkarları
o kadar iyidir onlar için. Bu para yabancılara bedavaya gelir. Sıfır faizle
Bugün Almanya’da faizler yüzde sıır. Hatta Hatta negatif faizli tahviller 19.5 trilyonu bulmuş tahviller. Orada negatif faiz varken, Türkiye’ye gelip %7-8’e parasını yatırabiliyor. Şimdi bu mamayı kaçırmak istemezler. Faiz lobisi budur yani. Bunlarla ancak uluslararası pratiği iyi uygulayarak, yakın bunlarla diyaloğa girerek, bunların sistemlerinin aynısını yerleştirirek, mesela af yasası gibi, bütün dünyada uygulanan kapitalist sisteme uygun olan yargı reformunu yaparak, güçler ayrılığı, hukuki ve siyasi reformlar gibi yapmamız lazım. Ama bu iki konuda bizim bir girişim yapmamız lazım. Bu girişimleri de yabancılarla beraber yapmamız lazım. O zaman bir güven gelecek ve asıl faiz düşüşü o zaman olacak. Ve Türkiye’ye büyük bir döviz girişiyle karşılaşacağız. Türkiye o kadar hazır ki bu büyümeye. Bunun yapılması halinde 95 milyar Dolar olan Merkez Bankası rezervleri 3 ayda 200 milyar doları bulur. Yani birkaç kararla dışarıdan gelecek yatırımı patlama derecesinde arttırabiliriz. Bir de yurt dışına giden kaçan sermayenin geri getirilmesi gerekiyor. İşler düzelirse onlar da zaten dönecekler.
TÜRKİYE’YE ABD TARZINDA BAŞKANLIK SİSTEMİ LAZIM
-Yapısal reformlardan söz ettiniz. Güçler ayrılığının sağlanması, hukukun üstünlüğünün sağlanması, yargı kurumlarının bağımsız hale getirilmesi gibi. Fakat yaşadığımız problemlerin en önemli sebeplerinden biri, geçen yıl geçtiğimiz başkanlık sistemidir diye yorumlayanlar var. Mevcut sistem içinde bu yapısal reformlar yapılabilir mi? TÖRÜNER- Bana göre yapılabilir. Çünkü ben başkanlık sisteminin kötü bir sistem olduğunu düşünmüyorum. Fakat güçler ayrılığının başkanlık sistemi ile birlikte yerleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Parlementoyu güçlendirmek lazım.
-Yani ABD sistemi tarzında mı?
TÖRÜNER- Evet ABD sistemi tarzında bir başkanlık sistemi, güçler ayrılığı olan bir başkanlık sistemi işi çözecektir diye düşünüyorum. Biz başkanlık sistemine çok zor geldik. Şimdi olduğu gibi geri dönmenin geçerli bir nedeni olmadığını düşünüyorum. Aksaklıklarının giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.
-Emniyet subaplarının devreye sokulması lazım…
TÖRÜNER- Evet. DOLARIN TAHTI SARSILDI
-Son dönemlerde çok tartışılan konulardan biri de kur meselesi. Döviz krizinin yaşanması sebebiyle yerel parayla ticaret yapılması gerektiği belirtiliyor. Hatta Türkiye- Rusya
İran bu konuda anlaşma yaptı. Ne diyorsunuz? Yerel parayla ticaret başarılı olabilir mi? Bu durum, doların hakimiyetine son verebilir mi?
TÖRÜNER- Zaten ABD’nin yaptığı bu çıkışlar, özellikle Trump’ın yaptığı bu çıkışlar, doların tahtını sarsmaya başladı. Şimdi dünya doların yerine yeni para birimi arayışı içinde. Fakat bunu sağlayabilecek bir ortam, bir aday
yok. Bir durum yok. Yani bir takım sanal paralar, kripto paralar ortaya çıktı. Bunların kontrol mekanizması olmadığı için, sorumlu biri olmadığı için, bunlar da kara para aklamada çok kullanıldığı için, her an dolandırıcılıkla karşılaşınabileceği için bunların, doların yerini alabilmesi, sorumlusu olmamasından bakımındanbiraz zor görünüyor. Fakat dünya ticaretinde giderek Türk Lirası’na karşı Rus Rublesi’nin uygulanması ki buna takas sistemi diyebiliriz. Takas sistemi uygulamaları artacak. Ama doların yerini alacak bir paranın ortaya çıkması şu an için görünür gelecekte yok . Ama doların da gittikçe güç kaybettiği görünüyor. Dolar’ın yerine geçen bir para yok.
BEN KRİPTO PARALARA YATIRIM YAPMAM
-Kripto para olarak bitcoin bir ara piyasaya çok hızlı bir giriş yaptı ve birçok insanın da etki alanına girdi. Son zamanlarda da birçok Merkez Bankası nezlinde de tartışmalar yapılıyor.
Acaba bu kripto paralarla Merkez Bankaları nasıl entegre edilebilir? Anladığım kadarıyla siz kripto paralara yatırımı son derece yanlış ve tehlikeli görüyorsunuz.
TÖRÜNER- Şu an için öyle. Ben yatırmam.
-Facebook da Libra diye bir sanal para piyasaya süreceğini açıkladı.
TÖRÜNER- Kim sorumlu olacak bundan? Facebook daha yeni kendi sistemi üzerinde manipülasyon yapma durumuna düştü. Bilmiyoruz .
TÜRKİYE, KISA ZAMANDA DÜNYANIN EN ZENGİN ÜLKELERİNDEN BİRİ OLABİLİR
-ABD’nin bu kadar küstahlaşmasının nedenlerinden ülkelerin merkez bankalarının rezerv para olarak
ABD Doları’nı tutması. Dolasıyla kripto paralara geçilirse doların tahtı sarsılabilir. Türkiye’nin bu kur baskısından kurtulması için ne yapması gerekir? Size göre bu işin çaresi var mı?
TÖRÜNER- Türkiye bu kısır döngüden kendini çıkarabilir. Ama Türkiye, doların yerine yeni bir Türk lirası hakim olsun falan diyorsanız onu yapamaz. Ama bu kısır döngüden en az zararla çıkabilir. O siyasi kararların da alınması. Bunun üstüne birkaç ekonomik tedbir alınmasıyla Türkiye şu anda kısa bir zamanda, 6 ay-1 yıl içinde dünyanın en zengin ülkeleri arasına girmek isteyebilir, girmek durumunda olabilir.
-Peki bireysel veya kurumsal yatırımcılara hangi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
TÖRÜNER- Valla ekonomiyi izlemek lazım. Şimdi ekonomiyi bir az öncede anlattım. Şimdi bir fıkra var. Ekonomi profesörüne bir öğrencisi hocaya sormuş, “Hocam 4 senedir aynı soruları soruyorsunuz. Bu nasıl iştir anlamadım demiş. Hoca da, “Valla bu sorular aynı ama cevapları farklı” demiş. Dolayısıyla bundan 3 ay sonra belki başka cevaplarla karşılaşabilir. Belki yeni sorunlar ortaya çıkmış olacak. Dolayısıyla durumu ona göre halletmek lazım. Tedbirleri de öyle değerlendirmek lazım. Ben size bir şey söylersem 3 ay sonra hatalı olabilir. Ben bunu bir röportajda söyledim. Bütün ülkede Türk Lirası kullanılmalı. Herşey Türk Lirası üzerinden uygulanmalı. Türk Lirası, turizmden kiralara kadar bütün sektörlere kadar her alanda uygulanması lazım. Nitekim bunu da uyguladılar. Ama yanlış uyguladılar. Eksik. Bu tip şeylerin uygulamasına bakmak lazım. Söylenen şeyin nasıl olduğu da önemlidir
-Nasıl olmalıydı sizce?
TÖRÜNER- Ben gidiyorum tatil köylerine, hala Euro ile fiyat kesiyorlar. Bütün Avrupa’dan Türkiye’ye gelecek turistler Euro ile ödeme yapıyorlar. O zaman sen Türk Lirası’na nasıl geçeceksin? Hala evler dolar ile satılıyor.
-Mega projelere hala dolar ile ödeme yapılıyor. TÖRÜNER- Şimdi burada başka darboğaz da var. Yatırımcıya yaptırdığın
proje için, gel ben sana dolar ödeyeceğim bunu dolarla yaptır ve borçlan. Yatırımcı da dolar ile borçlanmış ve dolar olarak getiri bekliyor. Şimdi bu da önemli bir sorun. Yaklaşık 150-200 milyar dolar böyle yatırımlar var. Döviz olarak ödenmesi gereken yatırımlar. Alınacak tedbirlerden biri de bir şekilde dövizle ödenmesi.
-Bu durum, döviz fiyatlarını da arttırmaz mı? Dövize talebini yükseltmez mi?
TÖRÜNER- Arttırabilir. Bunun da çaresini bulacaksın. Sorunlar vardır, çaresi vardır. Yoksa devlet olarak söz vermişsin. Ben sana döviz ödeyeceğim değil mi. Hem sözünde duracaksın hem de o döviz fiyatının bu seviyeye gelmesini sağlayacaksın. Çaresini bulacaksın, ama gerçekçi çare bulacaksın.
-Döviz cinsinden geliri olmayanlar için, geçen yıl dövizle borçlanmak yasaklandı…
TÖRÜNER- Şimdi bu dövizin artmaması için yapılmış bir şey. Ama Türk Lirası ile borçlanamıyor adam. Şimdi adamın yurt dışına kaçırdığı döviz var. Şirket sahibi döviz olarak şirketine borç vermek istiyor. Kaybetmek istemiyor. Şirketi de döviz geliri olmayan bir şirket. Niye döviz olarak borç veremezsin? Yani pratik sorunlara pratik çözümler bulunması lazım. Şöyle borçlan, böyle borçlan demek ekonomiyi daha da dar boğaz sokar. Demek istediğim kapitalist sistemin kurallarının dışına çıkan çözümler ekonomiyi bozar. Ya tamamen dışına çıkacaksın. Rusya gibi olacaksın, ama kimse sana para vermez, ne üretiyorsan onunla devam edersin. Biz işi karıştırdık. Ya müdaheleci ekonomi ya da serbest piyasa olacaksın.
-Varlık barışına nasıl bakıyorsunuz?
TÖRÜNER- İyi bakıyorum. Bu konunun daha olumlu yapılabileceğini düşünüyorum.
-Nasıl daha olumlu yapılabilir?
TÖRÜNER- O da bu müzakereler ile yapılmalı. Ben tüyo veriyim. Ben olsam hiç bir şey istemem, direkt getirsinler. Getirsin bozdurmak kaydıyla. Çok teşekkür ediyorum. Size başarılar diliyorum. Yıllardır sizi tanırım her zaman başırılı ve her zaman ilk olan şeylere imza attınız. Bunların da devam edeceğine inanıyorum .
-Çok teşekkür ederim.