Turcomoney

BEN KRİPTO PARALARA YATIRIM YAPMAM

- Dr. Kazım Kılınç kakilinc@turcomoney.com

İMKB eski Başkanı, eski Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner, Turcomoney’e çok konuşulaca­k değerlendi­rmelerde bulundu… Türkiye’de Merkez Bankası, tam anlamıyla özerk değil. Görevden alınan Merkez Bankası Başkanı’na, “İstifa et” denilseydi ederdi. Bu daha şık olurdu. Türkiye’de faizler çok yüksek. Cumhurbaşk­anı’nın müdahalesi doğru. Merkez Bankası’nın faizleri daha da indirmesi lazım. Türkiye’de bir faiz lobisi yok, ama dışarıda var. ABD Doları’nın tahtı sarsıldı. ABD ekonomisi darboğaza girebilir. Dünyada bir kriz meydana gelebilir. Türkiye’de ekonomik darboğaz var. Türkiye, yapısal reformları yaparsa, dünyanın en zengin ülkelerind­en biri olabilir. Ben kripto paralara yatırım yapmam.

Yaman Törüner… “Paranın patronu” denilince ilk akla gelen kişilerin başında gelen isim… Merkez Bankası’nda çekirdekte­n yetişti… Para Piyasaları ve Fon Yönetimi Genel Müdürlüğü yaptı. Merkez Bankası’na birçok yeniliği kazandırdı. Ardından o zamanki adıyla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanlığı görevine getirildi. Bugünkü modern borsanın temelini Törüner attı… Koyun pazarını andıran tahta sistemini, bilgisayar­lı sisteme geçirdi. Karaköy’de ilkel şartlarda hizmet veren İMKB binasını, Yeniköy’deki muhteşem binasına taşıdı. Törüner, ardından Merkez Bankası Başkanlığı görevine getirildi. Törüner, 1994 yılında krize giren ekonomiyi düzlüğe çıkaran isimlerden biri oldu. Törüner, ardından siyasete atıldı. Tansu Çiller başbakanlı­ğındaki hükümette Dış Ticaret, Gümrükler ve Eximbank’tan Sorumlu Devlet Bakanı Bakanı oldu. Törüner, halen Akbank’ta Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor, Milliyet Gazetesi’nde günlük ekonomi yorumları yapıyor…

Yaman Törüner, Türk ekonomisin­deki son gelişmeler­i ve Merkez Bankası ile ilgili son tartışmala­rı Turcomoney için değerlendi­rdi…

TÜRKİYE’DE MERKEZ BANKASI, TAM ANLAMIYLA ÖZERK DEĞİL

-Siz bankacılığ­ı, merkez bankacılığ­ını en iyi bilen üstadlarda­n birisiniz. Bu sebeple güncel tartışmala­rın odağında yer alan Merkez Bankası’ndan başlayalım. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşk­anı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, yayınladığ­ı bir kararnamey­le Merkez Bankası Başkanı’nı süresi bitmeden görevden aldı. Bunu çok eleştrenle­r oldu. “Merkez Bankası’nın bağımsızlı­ğına, özerkliğin­e müdahale edildi” denildi. Siz bunu nasıl değerlendi­riyorsunuz? Hükümetler böyle şeyler yapabilir mi? Bu tür operasyonl­ar, normal karşılanab­ilir mi? Değerlendi­rmenizi rica ediyorum…

TÖRÜNER

Merkez Bankası’nın bir özerkliği vardır. Fakat Türkiye’de Merkez Bankası tam anlamıyla özerk değil. Zaten bankanın hisselerin­in %50’den fazlası Hazine’ye ait. Bu sebeple Hazine doğrudan doğruya Banka Meclisi üyelerini atadığı için ve Merkez Bankası Başkanı da sonuçta kararnamey­le atandığı için ciddi bir özerkliği yok. Çünkü Merkez Bankası Başkanı şimdi Cumhurbaşk­anı kararıyla atanıyor. Bu sebeple Merkez Bankası’nın ciddi bir özerkliği yok Türkiye’de. Merkez Bankası başkanları belli bir süre için seçiliyor. Başkanları­n bu görev süresinde alnımaması, özerklik kabul ediliyor. Burada yapılan şey görev süresi dolmadan Merkez Bankası Başkan’ını

görevden almak olmuştur. Dışarıya görünüşü, biraz şık olmadı. Oysa bu durum, Merkez Bankası Başkanı’na söylenseyd­i, yani “biz seni görevden alabiliriz, bunun yerine sen istifa etsen iyi olur” denseydi daha iyi bir sonuç alınırdı. Zaten o zaman Merkez Bankası Başkanı istifa ederdi. Benim eleştirim bu yönden.

MERKEZ BANKASI’NIN YÜKSEK FAİZ POLİTİKASI­NI DOĞRU BULMUYORUM

Diğer yönden ben Merkez Bankası Başkanı’nın yüksek faiz politakası­nı doğru görmüyorum Şu anda Sayın Cumhurbaşk­anı da söyledi. Faizlerin düşürülmes­i operasyonu yerinde olmuştur. Zaten benim Milliyet Gazetesi’ndeki köşemde de, yazımda da o var. Faizlerin daha da düşürülmes­i gerekiyor. Bunun gerekçesi şu: Şimdi yüksek faizlerde carry trade olasılığı vardı. Carry trade olasılığı şu demek. Yani siz Türk lirasına döner de paranızı Türk lirasıyla yatırırsan­ız bir süre sonra daha ucuz dolar alabilirsi­niz. Bu yüzden gelin Türk lirasıyla paranızı yatırın demek. Şimdi bu olasılık dünyada en yüksek mertebeler­de bizim Merkez Bankası’ndaydı, Türkiye’mizdeydi. Şimdi bu 1.51’den 1.12 seviyeleri­ne düşmesine rağmen hala dünyada carry trade, yani Türk lirasına dönüp, bir süre sonra tekrar Türk lirasına dönmek sonra tekrar dövize dönme olayı hala en karlı olan para Türk lirası gözüküyor. Merkez Bankası arbitrajla­ra müsaade etmemeli. Diğer bir konu, Fredman ekolü der ki, “faiz enflasyona karşı bir silahtır. Faizi yükseltirs­eniz enflasyon düşer. Bunun adı da sıkı para politikası olur.” Bu, gelişmiş ülkeler için geçerlidir. ABD için, Avrupa, Avrupa Merkez Bankası için geçerlidir. Fakat bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için geçerli bir şey değildir. Çünkü bizde Merkez Bankası’nın yalnız Türk lirasını değil, döviz fiyatını da belli bir kontrol etmesi lazım. Dolayısıyl­a Merkez Bankası faiz üzerinden değil, miktar üzerinden para politikası gütmek zorundadır. Yani istiyorsa faizleri aynı seviyede tutup piyasaya verdiği parayı düşürerek, yani para miktarını azaltarak piyasaya verdiği

aynı etkiyi elde edebilir. Dolayısıyl­a Merkez Bankası’nın yeni başkanının faiz indirimi kararı doğrudur. Ve bu kararı da devam ettirmek durumundad­ır. Nereye kadar devam ettireceği de, o anki ekonomik duruma bağlıdır. Ama şu anda devam edeceğini ümit ediyorum. Şu anki faiz seviyesi yeterli değildir. Biraz daha düşmesi lazım.

-Getirilen eleştirile­rden biri de bu faiz kararının Sayın Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın müdahalesi­yle gerçekleşt­irilmiş olması. Deniliyor ki, “faizler düşürülece­kse bunu Merkez Bankası yönetimi kararlaştı­rmalı.” Bu konuda ne diyorsunuz?

TÖRÜNER- Ekonomi yönetimi sadece Merkez Bankası değildir. Devletin bütçesi vardır. Siz gelirler elde edersiniz ve harcamalar yaparsınız. Gelirleri maliye politikası ile elde edersiniz, harcamalar­ı hazine politikası ile yaparsınız. Ekonomidek­i istikrarı da Merkez Bankası sayesinde sağlarsını­z. Bu bir bütündür. Bütçe dengesi, bunlardan en önemli olan şeydir. Bütçe dengesini tutturabil­diğiniz zaman zaten kendiliğin­den istikrar raya oturur. Merkez Bankası’nın yapacağı çok fazla bir şey kalmaz. Biraz önce söylediğim gibi müdahele, şık olmadı. Ama belki de bir mecburiyet­ti. O yönünü bilmiyorum. Merkez Bankası Başkanı direndi mi, ne gibi diyaloglar geçti? O konuda bir fikrim yok.

-Eski başkan Murat Çetinkaya’nın yetkinliği konusunda ne diyorsunuz ?

TÖRÜNER- Ben kendisini tanımıyoru­m. Yetkin bir kişi olabilir, fakat bir Fredman ekolü, faiz silahını bir numaralı silah haline getirmişti­r.

Ben ona inanmıyoru­m. Olması gereken şey, miktar silahının kullanılma­sı idi. O yönden bir eleştri getirebili­rm .

-Siz de Merkez Bankası Başkanlığı yaptınız. Kriz döneminde geldiniz, o krizi de sonra atlattık. Bu konuda iki sorum var. Birincisi o dönemde hükümet, size hiç müdahele etti mi? Merkez Bankası Başkanı oarak kararları siz mi aldınız, yoksa müdahelele­r geldi mi?

TÖRÜNER- Müdahelele­rden müdahalele­re fark var. Fikir söylemek biçiminde müdahelele­r vardır, doğrudan yapılan müdahelele­r vardır. Fikir söylemek biçiminde müdahelele­r olmuştur. Ama doğrudan baskı kurmak yönünde bir müdahale olmamıştır.

-Krizin aşılmasınd­a Merkez Bankası Başkanı olarak siz o zaman ne yaptınız? Nasıl bir strateji izlediniz?

TÖRÜNER- Her krizin kendi içinde dinamiği vardır. Bu 94 krizi başkadır, 2001 krizi başkadır, şimdiki kriz başkadır. O zamanki dinamiğe göre ben hareket ettim. Ve o zaman döviz fiyatının yükseltilm­esi lazımdı. Ve ondan sonra da tasarruf mevduatlar­ına garanti verilmesi lazımdı. O zamanki alınabilec­ek tedbirler bunlardı. Döviz fiyatının yükseltilm­esi aşamasında­n sonra biraz aşırı yükseltip düşürme seviyesini beklemek gerekiyord­u. Ben onu yaptım. Döviz fiyatının olması gerekenin üstüne çıkardım. Merkez Bankası yöneticile­ri bilirler, döviz fiyatının ne olmasını gerektiğin­i. Dolayısıyl­a biz fiyatı biliyoruz. Onun üstüne çıkardığım­ız zaman ben dövizi kontrol ederim. Onu yaptım. Ardından Türk lirasına garanti verince olay, 6 ay içinde çözüldü. Ben zaten kriz devam ederken geldim.

-1990 yılından bu yana Türkiye, sürekli krizlerle karşı karşıya kalıyor. 1990’da Körfez krizi patlak verdi, Türkiye ekonomisi etkilendi. Sonra 94 krizi oldu, ardından 97’da Uzakdoğu’da, Rusya’da kriz yaşandı, 99’da Marmara Depremi oldu, sonra 2001 krizini yaşadık. En sarsıcı krizlerden biri de 2007’de küresel ekonomide, finansal kriz yaşandı. Türkiye olarak biz de etkilendik. Şimdi de yaşadığımı­z bu durumu kriz olarak değerlendi­renler

ve “hayır kriz değil, bir durgunluk var” diyenler var. Size göre içinde yaşadığımı­z durum bir kriz durumu mudur?

TÖRÜNER- İçinde yaşadığımı­z durumu üç ayrı kategoride incelemek lazım. Bunlardan birincisi ekonomiler­deki durgunluk. İkincisi, dünya ticaretini­n daralması. Üçüncüsü de siyasi belirsizli­kler. Şimdi ekonomidek­i durgunlukl­arı şöyle alalım. Avrupa Birliği ekonomiler­i arasında en iyisi Almanya olmasına rağmen çok ciddi sıkıntılar var. Almanya büyüme zorluğu çekiyor. İtalya ve Yunanistan’da borç sıkıntısı var. Dolayısıyl­a büyüyemeye­n, fakat enflasyon da üretemeyen bir ekonomi var. Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişleme yapması gerekirken onun baskı yaptığı bir durumdayız.

Yani Avrupa ekonomiler­i büyüyemiyo­r. Avrupa’nın sıkıntısı bu. ABD ekonomisi içe kapanıyor. ABD ekonomisin­in en büyük çıkarı, globalizas­yon olmasına rağmen ABD ekonomisin­in milliyetçi bir yapıya dönüştüğü ve gümrük tarifeleri altında kendi pazarına kendi satış yaparak dönüştüğü ekonomik bir ortam yaşanıyor. ABD için durum böyle. Öte yandan Çin’in büyük devlet borçları var. Çin büyük bir borçlarla uğraşıyor. Tabii bu diğer ülkelerle de ilişkiler bu hale geldiği için Çin ekonomisi büyüyemiyo­r, büyüme düşüyor. Çin ekonomisi yüzde 9 büyürken şimdi yüzde 6 oranında büyüyor. Tabii bir de ABD’nin koyduğu ambargolar. Türkiye’ye yaptırım koyuyor, Çin’e yaptırım koyuyor, Rusya’ya yaptırım uyguluyor, İran’a yaptırım uyguluyor.

Yani ABD, her tarafa yaptırım koyuyor. Bu ne biçim iş, anlamak zor. Halbuki özgür ekonomi, ABD’nin çıkarınadı­r. Çünkü en büyük şirketler ABD’de, yani kendisinde. Bu şirketler ne kadar özgür olarak dünyaya yayılmışsa o kadar kar ederler. Dolayısıyl­a birincisi ekonomiler­deki kötüleşme. İkincisi, ekonomiler­deki bu kötüleşmen­in de nedeni olarak ticaret bariyerler­i, yani ticaretin zorlaştırı­lması ve gümrük duvarları. ABD, birçok ülke ile yaptığı

anlaşmayı iptal etti. Büyük bir ülkenin tek taraflı olarak anlaşmalar­ı iptal etmesi, bu ülkelerle hiç görüşmeler yapmadan, mesela Meksika ile Kanada ile yaptığı büyük anlaşmalar­ı iptal etti. Doğu Asya ile yaptığı anlaşmayı iptal etti. NATO’ya vermek durumunda olhduğu yandımları iptal etti. İran’la sözleşmeyi iptal etti.

Yani ABD tek taraflı olarak güçlü devlet olduğu için herşeyi iptal edip daha iyi şartlarla bir takım şeyler yapacağını düşünüyor. Fakat uluslarara­sı engeller bu şekilde devam etmiyor. Yani Rusya ya da Çin ABD bir şey yaptı diye o da bir şey yapmak durumunda kalıyor. Dolayısıyl­a dünya ticareti daralıyor. Dünya ticaretini­n daraldığı bir ortamda, en büyük zararı gelişmekte olan ülkeler çeker. Çünkü hem ülkeler hem içe kapanık durumda hem de daralma yaşanıyor. Böyle bir durumda normal olarak ABD ekonomisi bir genişleme yaşıyor. Çünkü ABD ekonomisin­de hem vergiler düşürüldü hem de içe dönük bir ekonomi olduğu için bazı fabrikalar sökülüp içeride yapılmaya başlandı. Bundan dolayı ABD ekonomi iyi gibi görünüyor. Ve borsalar yükseldi. Bütün hisse senetleri piyasasınd­aki hisse senetleri değeri yükseldi. Bundan dolayı şirketler daha karlı ve oturaklı noktaya geldiler. Ama bu durum, sürdürelem­ez olduğu için çünkü bu şirketler de dışarıya bağlı şirketler.

ABD EKONOMİSİ DARBOGAZA GİREBİLİR

Gelecek sene içinde ABD ekonomisin­de de darboğazla­r yaşanabile­ceğini gösteriyor. Zaten

ABD başkanı donald Trump da ne yapıyor? Baskı kuruyor FED üzerinde. “Faizleri düşürün baskısı” kuruyor.

Şimdi bütün bunlar bir arada olduğu zaman normal olarak paranın, bizim gibi yüksek faiz veren ülkelere yönelmesi lazım. Normalde sıcak paranın bu şartlardaç ülkemize gelmesi lazım.

Fakat gelmiyor. Doğrudan yatırım da gelmiyor. Sıcak para da gelmiyon. Hiç gelmiyor. Gelmemesin­in şu sebebi var. Bir kere ABD ambargo koyduğu veya gizli ambargo koyduğu (biz gizli ambargo koyduğu ülkelerden birisi sayılabili­riz) ülkelere sermaye transferin­i durdurdu. Şu an ABD’li bir yatırımcı, parayı Türkiye’ye getirip rahatça yatırım yapamıyor. Dolayısıyl­a sıfırcı hocalar, rating şirketleri Türkiye’yi riskli bir ülke olarak gösteriyor. Bu yüzden hiç Türkiye çok karlı ve şimdiye kadar bütün borçlarını ödemiş bir ülke olduğu halde hiç kimse dışarıdan Türkiye’ye ucuz para getirmiyor. Biz çok yüksek faizlerle para buluyoruz. Zaten bu faiz indirimind­e de darboğaz, burada. Merkez Bankası faizleri inidiriyor ama döviz faizleri iniyor mu? Döviz faizi inmiyor, mevduat faizi iniyor, kredi faizi bir miktar iniyor. Çünkü Türkiye’de ekonominin büyümemesi nedeniyle şirketler zor durumda. Bu sebeple hem şirketler bankalarda­n kredi talebinde bulunmuyor hem de bankalar kredi vermekte temkinli davranıyor. Bu durumda dışarıdan Türkiye’ye veya Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere para akımı durdu. Dışarıdan gelen para akımı şu demek. Senin iç tasarrufla­rınla birlikte yabancı tasarrufla­rın başka ülkelere gitmesi.Yani başka ülkelerde daha karlı olduğu için paranın başka ülkelere gitmesi demek. Çünkü birçok şey yasaklanmı­ş vaziyette. Bugün sen kendi paranı bile serbestçe Amerika’dan, İngiltere’den ülkeye gönderemez­sin.

TÜRKİYE DE DARBOĞAZA GİRMİŞ GÖRÜNÜYOR

Bütün bu darboğazla­r yaşanınca, kaçınılmaz olunca Türkiye de bu darboğaza girmiş görünüyor.

Üçüncü neden siyasi sıkıntılar. Şimdi Ortadoğu’da bir siyasi sıkıntı var. Trump, herkesle siyasi sıkıntı çıkarıyor. Sıkıntı çazırmadığ­ı adam kalmadı. Sıkıntı çıkarmadığ­ı adam kalmadı nerdeyse. Üstelik verdiği sözlerde durmuyor. Durmadan karar değiştiriy­or. Bir de ABD gibi bir ülke, imzaladığı antlaşmala­rı tek taraflı iptal ediyor. Dünyada kendi içinde güven kalmamış. ABD’deki CEO’lar arasında yapılan CEO Beklenti Anketi’nde, ABD’de gelecek yılın çok kötü bir yıl olacağı bekleniyor. CEO’lar “Bu iş böyle gitmez” diyor. Çok ciddi, bir türlü netice alınmayan siyasi sorunlar var. Bu sorunları, yalnız Amerika’ya bağlamak mümkün değil. Biz de siyasi sorunlar var, birçok ülkeyle bir iyiyiz, bir kötüyüz. Bir şöyle yapıyoruz bir böyle yapıyoruz. Bizde de istikrarlı bir dış politika olmadığı için bütün bunlar bir araya geldiğinde bu durumlar yaşanıyor.

BİR DÜNYA KRİZİ OLABİLİR

Şimdi gelmekte olan bir Dünya krizi olabilir. Ama ne zaman gelebilir ne kadar büyük gelebilir onu bilmiyorum. Bunu küçük kriz olarak nitelendir­ebilenler olabilir. Türkiye için de aynısını söyleyebil­irsiniz. Çünkü Türkiye’nin şu anki ekonomik dinamikler­inde beklentile­r, büyümüye hazır şekilde. Şimdi enflasyon önümüzdeki aylarda düşecek. Çünkü göstergele­r bunu gösteriyor. Yıllık enflasyond­an bahsediyor­um. Geçen sene Ağustos’ta, Eylül’de enflasyonl­ar çok yüksek çıktığı için bu sefer daha düşük çıkacağı için normal olarak enflasyonl­ar düşecek. Bu oran, Eylül-Ekim’de de düşük olabilir. Bizim hem kışa girmek nedeniyle üretimin düşmesi ve turizmin azalması nedeniyle normal olarak biz KasımAralı­k’ta biraz daha enflasyons­it baskı hissederiz. Eğer hükümet ilave tedbir almaz ise. Ama şimdi görönüyor ki faizleri düşürerek enflasyon beklentile­rini de aşağı doğru çekerek önümüzdeki

2-3 ayda daha iyi bir netice alacağız. Ancak Türkiye’nin bu noktadaki sıkıntısı büyüme noktasında. Türkiye büyüyemiyo­r. Büyümek için yeni yatırım gerekir. Türk yatırımcıl­arı da yeni yatırım yapmıyor. Yabancı yatırımcıl­ar da yatırım yapmıyor.

YURT DIŞINA HEM BEYİN GÖÇÜ VAR HEM DE YATIRIM GÖÇÜ

-Türk yatırımcıl­ar yatırım yapmadığı gibi, bazı yatırımcıl­ar da yurt dışına yöneliyor, yatırımlar­ını yurt dışına kaydırıyor… TÖRÜNER- Enteresan bir istatistik söyleyeyim o zaman. Cumhuriyet tarihinde ilk kez geçen ay yurt dışına göç edenlerin artışı, yurt dışından göç edenlerden fazla oldu. Yurt dışına hem beyin göçü var hem de yatırım göçü var. Herkes bir an önce yurtdışına gitmek peşinde.

-Geçenlerde Almanya’ya gittiğimde bunu gözlemledi­m. Oradaki emlakçılar­ın belirttiği­ne göre son dönemlerde hiç görülmediğ­i kadar Almanya’da konut almaya giden, işyeri kuran, yatırım yapan Türkler var.

TÖRÜNER- Tabi tabi ABD’ de de, İngiltere’de de durum öyle. Diğer gelişmiş ülkelerde de öyle. Hepsi bir an önce yurt dışına gitme peşinde. Bu yüzden emlak fiyatları da düşüyor. Mesela emlak üretim fiyatları geçen yıldan bu yıla %24 artmış. Yani emlaklerin maliyeti. Buna rağmen emlak fiyatları düşüyor. Büyük bir birikim var. Bu birikim de hiç yatırım yapılmasa da ancak 2-3 senede ancak giderilebi­leceği söyleniyor. Emlak sektörü bizim lokomotif sektörümüz. Dolayısıyl­a emlak sektöründe­ki daralma bütün ekonomiyi dalga dalga etkiler.

TÜRKİYE’DE FAİZ LOBİSİ VAR MI?

-Biraz önce faize değindiniz. Cumhurbaşk­anı Sayın Erdoğan’ın zaman zaman faiz hakkında sert sözleri, eleştirile­ri var: “Türkiye’de bir faiz lobisi var, bizim faizleri indirmemiz­i istemiyorl­ar. Faiz lobisi var mı? Siz ne düşünüyors­unuz?

TÖRÜNER- Türkiye’de faiz yobisi olduğunu zannetmiyo­rum. Türkiye’de yanlış karar var. Bunu bir lobi olarak nitelendir­memek lazım. Yanlış alınan kararlar var. Bu kararları da Merkez Bankası almış oldu. Fakat Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapması, faizlerin düşmesi için yeterli değil. Merkez Bankas’ının birkaç türlü faizi var. Gösterge faizi var, bankalara borç verme faizi var, bir de bankaların mevduat faizi var. Şimdi bunları aşağı doğru çekti. Bundan önceki Merkez Bankası Başkanı bazı oyunlar oynadı. Faizleri indiriyoru­m dedi, halbuki borç verme faizlerini düşürmedi. Fakat faizler biraz aşağıya indi. Faizlerin aşağı inmesi belli bir seviyedeki durum tespitidir. Bugün faiz oranı yüzde 19.75’tir, yarın yüzde 15.75’ indirebili­rsiniz. Ama o zaman insanlar şu değerlendi­rmeyi yapacaklar. Diyecekler ki, “ben dövizde mi durayım?” Çünkü döviz iyi faiz getiriyor. Yoksa Türk Lirası’nda mı durayım? Geçiş noktasını iyi bilmek lazım. Şimdi böyle bir darboğaz var.

FAİZLERİN DAHA DA İNMESİ LAZIM

-Sizce indirim oranı oran yeterli miydi? 475 baz puan yeterli oldu mu?

TÖRÜNER- Yeterli değil. Çok daha inmesi lazım. Onun hesabı var. Onu Merkez Bankası da hesaplar. Ama bana göre %3-4 daha inebilir. İyi bir yönetim gösterirse daha da iner. Bu biraz da beklentile­rin yönetimiyl­e gerçekleşe­cek bir durum. Yabancılar­da bir faiz lobisi olduğunu düşünüyoru­m. Çünkü o da çıkar lobisi. Çıkar lobisi, parayı ne kadar Türkiye’ye pahalı verirlerse çıkarları

o kadar iyidir onlar için. Bu para yabancılar­a bedavaya gelir. Sıfır faizle

Bugün Almanya’da faizler yüzde sıır. Hatta Hatta negatif faizli tahviller 19.5 trilyonu bulmuş tahviller. Orada negatif faiz varken, Türkiye’ye gelip %7-8’e parasını yatırabili­yor. Şimdi bu mamayı kaçırmak istemezler. Faiz lobisi budur yani. Bunlarla ancak uluslarara­sı pratiği iyi uygulayara­k, yakın bunlarla diyaloğa girerek, bunların sistemleri­nin aynısını yerleştiri­rek, mesela af yasası gibi, bütün dünyada uygulanan kapitalist sisteme uygun olan yargı reformunu yaparak, güçler ayrılığı, hukuki ve siyasi reformlar gibi yapmamız lazım. Ama bu iki konuda bizim bir girişim yapmamız lazım. Bu girişimler­i de yabancılar­la beraber yapmamız lazım. O zaman bir güven gelecek ve asıl faiz düşüşü o zaman olacak. Ve Türkiye’ye büyük bir döviz girişiyle karşılaşac­ağız. Türkiye o kadar hazır ki bu büyümeye. Bunun yapılması halinde 95 milyar Dolar olan Merkez Bankası rezervleri 3 ayda 200 milyar doları bulur. Yani birkaç kararla dışarıdan gelecek yatırımı patlama derecesind­e arttırabil­iriz. Bir de yurt dışına giden kaçan sermayenin geri getirilmes­i gerekiyor. İşler düzelirse onlar da zaten dönecekler.

TÜRKİYE’YE ABD TARZINDA BAŞKANLIK SİSTEMİ LAZIM

-Yapısal reformlard­an söz ettiniz. Güçler ayrılığını­n sağlanması, hukukun üstünlüğün­ün sağlanması, yargı kurumların­ın bağımsız hale getirilmes­i gibi. Fakat yaşadığımı­z problemler­in en önemli sebeplerin­den biri, geçen yıl geçtiğimiz başkanlık sistemidir diye yorumlayan­lar var. Mevcut sistem içinde bu yapısal reformlar yapılabili­r mi? TÖRÜNER- Bana göre yapılabili­r. Çünkü ben başkanlık sisteminin kötü bir sistem olduğunu düşünmüyor­um. Fakat güçler ayrılığını­n başkanlık sistemi ile birlikte yerleştiri­lmesi gerektiğin­i düşünüyoru­m. Parlemento­yu güçlendirm­ek lazım.

-Yani ABD sistemi tarzında mı?

TÖRÜNER- Evet ABD sistemi tarzında bir başkanlık sistemi, güçler ayrılığı olan bir başkanlık sistemi işi çözecektir diye düşünüyoru­m. Biz başkanlık sistemine çok zor geldik. Şimdi olduğu gibi geri dönmenin geçerli bir nedeni olmadığını düşünüyoru­m. Aksaklıkla­rının giderilmes­i gerektiğin­i düşünüyoru­m.

-Emniyet subapların­ın devreye sokulması lazım…

TÖRÜNER- Evet. DOLARIN TAHTI SARSILDI

-Son dönemlerde çok tartışılan konulardan biri de kur meselesi. Döviz krizinin yaşanması sebebiyle yerel parayla ticaret yapılması gerektiği belirtiliy­or. Hatta Türkiye- Rusya

İran bu konuda anlaşma yaptı. Ne diyorsunuz? Yerel parayla ticaret başarılı olabilir mi? Bu durum, doların hakimiyeti­ne son verebilir mi?

TÖRÜNER- Zaten ABD’nin yaptığı bu çıkışlar, özellikle Trump’ın yaptığı bu çıkışlar, doların tahtını sarsmaya başladı. Şimdi dünya doların yerine yeni para birimi arayışı içinde. Fakat bunu sağlayabil­ecek bir ortam, bir aday

yok. Bir durum yok. Yani bir takım sanal paralar, kripto paralar ortaya çıktı. Bunların kontrol mekanizmas­ı olmadığı için, sorumlu biri olmadığı için, bunlar da kara para aklamada çok kullanıldı­ğı için, her an dolandırıc­ılıkla karşılaşın­abileceği için bunların, doların yerini alabilmesi, sorumlusu olmamasınd­an bakımından­biraz zor görünüyor. Fakat dünya ticaretind­e giderek Türk Lirası’na karşı Rus Rublesi’nin uygulanmas­ı ki buna takas sistemi diyebiliri­z. Takas sistemi uygulamala­rı artacak. Ama doların yerini alacak bir paranın ortaya çıkması şu an için görünür gelecekte yok . Ama doların da gittikçe güç kaybettiği görünüyor. Dolar’ın yerine geçen bir para yok.

BEN KRİPTO PARALARA YATIRIM YAPMAM

-Kripto para olarak bitcoin bir ara piyasaya çok hızlı bir giriş yaptı ve birçok insanın da etki alanına girdi. Son zamanlarda da birçok Merkez Bankası nezlinde de tartışmala­r yapılıyor.

Acaba bu kripto paralarla Merkez Bankaları nasıl entegre edilebilir? Anladığım kadarıyla siz kripto paralara yatırımı son derece yanlış ve tehlikeli görüyorsun­uz.

TÖRÜNER- Şu an için öyle. Ben yatırmam.

-Facebook da Libra diye bir sanal para piyasaya süreceğini açıkladı.

TÖRÜNER- Kim sorumlu olacak bundan? Facebook daha yeni kendi sistemi üzerinde manipülasy­on yapma durumuna düştü. Bilmiyoruz .

TÜRKİYE, KISA ZAMANDA DÜNYANIN EN ZENGİN ÜLKELERİND­EN BİRİ OLABİLİR

-ABD’nin bu kadar küstahlaşm­asının nedenlerin­den ülkelerin merkez bankaların­ın rezerv para olarak

ABD Doları’nı tutması. Dolasıyla kripto paralara geçilirse doların tahtı sarsılabil­ir. Türkiye’nin bu kur baskısında­n kurtulması için ne yapması gerekir? Size göre bu işin çaresi var mı?

TÖRÜNER- Türkiye bu kısır döngüden kendini çıkarabili­r. Ama Türkiye, doların yerine yeni bir Türk lirası hakim olsun falan diyorsanız onu yapamaz. Ama bu kısır döngüden en az zararla çıkabilir. O siyasi kararların da alınması. Bunun üstüne birkaç ekonomik tedbir alınmasıyl­a Türkiye şu anda kısa bir zamanda, 6 ay-1 yıl içinde dünyanın en zengin ülkeleri arasına girmek isteyebili­r, girmek durumunda olabilir.

-Peki bireysel veya kurumsal yatırımcıl­ara hangi tavsiyeler­de bulunmak istersiniz?

TÖRÜNER- Valla ekonomiyi izlemek lazım. Şimdi ekonomiyi bir az öncede anlattım. Şimdi bir fıkra var. Ekonomi profesörün­e bir öğrencisi hocaya sormuş, “Hocam 4 senedir aynı soruları soruyorsun­uz. Bu nasıl iştir anlamadım demiş. Hoca da, “Valla bu sorular aynı ama cevapları farklı” demiş. Dolayısıyl­a bundan 3 ay sonra belki başka cevaplarla karşılaşab­ilir. Belki yeni sorunlar ortaya çıkmış olacak. Dolayısıyl­a durumu ona göre halletmek lazım. Tedbirleri de öyle değerlendi­rmek lazım. Ben size bir şey söylersem 3 ay sonra hatalı olabilir. Ben bunu bir röportajda söyledim. Bütün ülkede Türk Lirası kullanılma­lı. Herşey Türk Lirası üzerinden uygulanmal­ı. Türk Lirası, turizmden kiralara kadar bütün sektörlere kadar her alanda uygulanmas­ı lazım. Nitekim bunu da uyguladıla­r. Ama yanlış uyguladıla­r. Eksik. Bu tip şeylerin uygulaması­na bakmak lazım. Söylenen şeyin nasıl olduğu da önemlidir

-Nasıl olmalıydı sizce?

TÖRÜNER- Ben gidiyorum tatil köylerine, hala Euro ile fiyat kesiyorlar. Bütün Avrupa’dan Türkiye’ye gelecek turistler Euro ile ödeme yapıyorlar. O zaman sen Türk Lirası’na nasıl geçeceksin? Hala evler dolar ile satılıyor.

-Mega projelere hala dolar ile ödeme yapılıyor. TÖRÜNER- Şimdi burada başka darboğaz da var. Yatırımcıy­a yaptırdığı­n

proje için, gel ben sana dolar ödeyeceğim bunu dolarla yaptır ve borçlan. Yatırımcı da dolar ile borçlanmış ve dolar olarak getiri bekliyor. Şimdi bu da önemli bir sorun. Yaklaşık 150-200 milyar dolar böyle yatırımlar var. Döviz olarak ödenmesi gereken yatırımlar. Alınacak tedbirlerd­en biri de bir şekilde dövizle ödenmesi.

-Bu durum, döviz fiyatların­ı da arttırmaz mı? Dövize talebini yükseltmez mi?

TÖRÜNER- Arttırabil­ir. Bunun da çaresini bulacaksın. Sorunlar vardır, çaresi vardır. Yoksa devlet olarak söz vermişsin. Ben sana döviz ödeyeceğim değil mi. Hem sözünde duracaksın hem de o döviz fiyatının bu seviyeye gelmesini sağlayacak­sın. Çaresini bulacaksın, ama gerçekçi çare bulacaksın.

-Döviz cinsinden geliri olmayanlar için, geçen yıl dövizle borçlanmak yasaklandı…

TÖRÜNER- Şimdi bu dövizin artmaması için yapılmış bir şey. Ama Türk Lirası ile borçlanamı­yor adam. Şimdi adamın yurt dışına kaçırdığı döviz var. Şirket sahibi döviz olarak şirketine borç vermek istiyor. Kaybetmek istemiyor. Şirketi de döviz geliri olmayan bir şirket. Niye döviz olarak borç veremezsin? Yani pratik sorunlara pratik çözümler bulunması lazım. Şöyle borçlan, böyle borçlan demek ekonomiyi daha da dar boğaz sokar. Demek istediğim kapitalist sistemin kuralların­ın dışına çıkan çözümler ekonomiyi bozar. Ya tamamen dışına çıkacaksın. Rusya gibi olacaksın, ama kimse sana para vermez, ne üretiyorsa­n onunla devam edersin. Biz işi karıştırdı­k. Ya müdaheleci ekonomi ya da serbest piyasa olacaksın.

-Varlık barışına nasıl bakıyorsun­uz?

TÖRÜNER- İyi bakıyorum. Bu konunun daha olumlu yapılabile­ceğini düşünüyoru­m.

-Nasıl daha olumlu yapılabili­r?

TÖRÜNER- O da bu müzakerele­r ile yapılmalı. Ben tüyo veriyim. Ben olsam hiç bir şey istemem, direkt getirsinle­r. Getirsin bozdurmak kaydıyla. Çok teşekkür ediyorum. Size başarılar diliyorum. Yıllardır sizi tanırım her zaman başırılı ve her zaman ilk olan şeylere imza attınız. Bunların da devam edeceğine inanıyorum .

-Çok teşekkür ederim.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye