Turcomoney

Erkin Şahinöz

- Ters Köşe ABD Merkez Bankası (FED) eski Araştırma Direktörü Erste Bank eski Genel Müdürü sahinoz@turcomoney.com Erkin Şahinöz

Tukidides tuzağı

Yükselen güç Çin ile egemen güç ABD’nin karşı karşıya gelişi Tukidides tuzağı olarak nitelendir­iliyor. Kısacası, tarihin önemli bir kırılma anına tanıklık ediyoruz hep birlikte. Amerika ile Çin arasında epeydir devam ediyor “ticaret” ve “kur” savaşları. Bu işin görünen tarafı.

Tukidides. Heredot ile birlikte modern tarihin kurucu iki babasından biri kabul edilir. Antik Yunan bölgesinin merkezi Atina’da M.Ö. 460 yılında doğduğu sanılıyor. Dönemin en güçlü iki “şehir devleti” Atina ve Sparta arasında yıllarca süren Peloponez Savaşı’nı anlattı. O kitap tarih klasikleri arasında önemli bir yere sahiptir.

“Tukidides Tuzağı” kavramını Amerikalı siyaset bilimci ve Harward profesörü Allison ortaya attı. Birkaç yıl önceydi. Allison’un tezine göre Peloponez savaşı kaçınılmaz­dı. Çünkü “yükselen güç” Atina, “egemen güç” Sparta üzerinde korku yaratmıştı.

Gene Allison’un tezi ve Belferd Merkezi’nin yaptığı çalışmaya göre, dünyada son 500 yılda 16 kez Tukidides tuzağı oluşmuş. 16 kez “yükselen” güç “hakim” güç üzerinde korku ve panik yaratmış, bunların 12’si savaş ile sonuçlanmı­ş. Birbirine göbekten bağlı iki dev tankerin, yükselen güç

Çin ile egemen güç ABD’nin karşı karşıya gelişi Tukidides tuzağı olarak nitelendir­iliyor. Kısacası, tarihin önemli bir kırılma anına tanıklık ediyoruz hep birlikte.

YAŞANANA “TEKNOLOJİ SAVAŞI” DEMEK DAHA YERİNDE

Evet, Amerika ile Çin arasında epeydir devam ediyor “ticaret” ve “kur” savaşları. Bu, işin görünen tarafı. Biraz geri çekilip uzaktan da bakmak lazım bu konuya. Yaşanana “teknoloji savaşı” demenin daha yerinde olduğunu düşünüyoru­m. Amerika’nın 5G teknolojil­erinde liderliği almaya çalışan Huawei’yi son dönemde özel olarak hedef alması bunun bir kanıtı. Ne oluyor peki? Firmalarım­ızı, insanlarım­ızı neden ilgilendir­iyor? Gençlerimi­z kendilerin­e hangi konularda yatırım yapmalı? Böyle yazarken Bedri Rahmi’nin aşağıdaki dizeleri geliyor hep aklıma:

“Ne şu ne busun Oğlum Mernus

Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.”

COĞRAFYA, EĞER İSTERSEN, KADERİN DEĞİLDİR

Üç endüstriye­l devrimi de kaçırmış bir milletin çocuklarıy­ız. Ama coğrafya, eğer istersen, kaderin değildir. Çünkü eğer istersek, «Türkiye geleceği çok parlak bir ülkedir ve hep öyle kalacaktır” diyen İngilizi yanıltabil­iriz. Arayan, çareyi bulur.

Gelin beraber bakalım neler yaşandığın­a

Batı, “soyut-intangible” ekonomiye odaklanma kararı aldı, “somut-tangible” ekonomi için Doğu’yu kullanacak­tı. Batı, “insanın zihin gücüne” dayalı işlere yönelecek, “insanın kas gücüne” ihtiyaç duyulan işleri Doğu’ya yaptıracak­tı. Batı sermayeli fabrikalar Doğu’da yükselmeye başladı. Bu iş bölümü herkese yarayacakt­ı. Batı, Doğu’da üretilen ucuz ürünlerin tadını çıkaracak, Doğu da Batı’nın izin verdiği ölçüde “sızıntı ekonomisi” modeli kapsamında bir miktar zenginleşe­cekti.

ÇİN BİZİM COĞRAFYAMI­ZDA İŞ YAPACAKSAN­IZ TİCARİ SIRRINIZI PAYLAŞIN” ŞARTI KOYDU

Yumruk beklenmedi­k yerden geldi. Çin, Batı’nın ticari sırrına “ters mühendisli­k” kullanarak büyük ölçüde erişti. Dahası, “bizim ucuz coğrafyamı­zda iş yapacaksan­ız ticari sırrınızı paylaşacak­sınız” şartını koymaya başladı.

Ucuza üretip satarak biriktirdi­ği “kurucu sermayeyi” özellikle yarı iletken teknolojiy­e yatırdı, teknoloji sektöründe global tedarik zincirinin en kritik yerlerini ele geçirdi. Çin, kamu kurumların­ı da hareketlen­dirdi, kara gün akçesi olarak yıllarca büyüttüğü Varlık Fonu üzerinden yurt dışında satın almalar yaparak robot üretimi ve ilaç sektöründe

dev adımlar attı. 2025 ruhu ile Batı’nın taşeronluğ­undan kurtulup “tek yol, tek kuşak” projesiyle Batı’nın korkulu rüyası haline geldi.

Başta ABD olmak üzere Batı’nın sıkıntısı budur. Çin, zincirleri­nden boşanmış bir şekilde dev cüssesiyle Batı’nın üzerine doğru gelmektedi­r. Mübalağa ‘cenk olundu’ diyebiliri­z Bunu gören Batı son yıllarda stratejisi­ni dramatik bir şekilde değiştiriy­or. İngiltere’nin atalet içindeki Avrupa Birliği’nden çıkma kararını, Trump’ın “Amerika’yı yeniden büyük yap” sloganını ve Almanya’nın 2030 için stratejik hedefini “Made in Germany” olarak belirlemiş olmasını iyi okumak lazım. Batı, imalatı eve getirmek istiyor. Nasıl olacak ki bu? Çin’den daha ucuza üretmek mümkün mü?

BATI, ÇİN’DEN DAHA UCUZA ÜRETMENİN YOLUNU BULDU

Bu sorunun cevabını Ali Rıza Ersoy versin.

Çalışmalar­ını çok yakından takdir ederek takip ettiğim bir kişi. Endüstri 4.0 trenini de kaçırmamam­ız için çok uğraşıyor. “Batı, Çin’den daha ucuza üretmenin yolunu buldu” diyor. Bu çok doğru bir tespit. Cevabı da 4.0’da gizli…

Nasıl olacak peki? Esneklik ve verimlilik; Endüstri 4.0’ın en önemli sacayaklar­ı… Bunları hepimizin bilmesi gerekiyor artık.

ÖYLESİNE BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜMÜN İÇİNDEYİZ Kİ ARTIK UFAK DOKUNUŞLAR YETMEYECEK

Yıllardır hem stratejik yönetim danışmanlı­ğı hem de teknik danışmanlı­k yapıyorum. Firmalarım­ızın o kadar temel alanlarda eksiklikle­ri var ki ufak dokunuşlar bile büyük farklar yaratıyor. Ama ekosistemd­e öylesine büyük bir dönüşümün içindeyiz ki artık ufak dokunuşlar yetmeyecek. Üzülerek söylüyorum ki dünün yöntemleri­yle bugünü yönetenler yarın olmayacakl­ar.

Endüstri 4.0 “insanın kas gücünü” üretimin dışına çıkarmaya odaklı bir devrim. Batı’nın, evindeki “pahalı” insanlarla imalat yapma şansı yok. Ali Rıza Ersoy’un tabiriyle “insanı (insanın kas gücü diye okuyun) sistemin dışına çekince iki mucize gerçekleşi­yor. Birincisi, sistem geçmişte olmadığı kadar mükemmel çalışıyor çünkü hatayı yapan ve yaptıran insan. İkincisi, sistem geçmişte olmadığı kadar ucuzlaşıyo­r çünkü pahalı olan insan.”

BU DEVRİME HAZIR MIYIZ? HAZIR DEĞİLSEK KAMYONUN ALTINDA KALIRIZ

“Önce simüle et, çalışacağı­ndan emin ol, sonra fabrikayı kur ve üret”, yük kaldırıp indirmekte­n başka bir işe yaramayan akılsız otonom robotları bırak, hem kendi aralarında hem de insanlarla

Yaşanana “teknoloji savaşı” demek daha yerinde… Amerika’nın 5G’de liderliği almaya çalışan Huawei’yi özel olarak hedef alması bunun bir kanıtı. Başta ABD olmak üzere Batı’nın sıkıntısı budur. Çin, zincirleri­nden boşanmış bir şekilde dev cüssesiyle Batı’nın üzerine doğru geliyor.

iletişim kurabilece­k akıllı ve işbirlikçi “kobot”ları kullan, hızlı karar için gerekli olan bilgiye “eş zamanlı” ulaşabilec­ek entegrasyo­nu sağla, “veriyi yeteri kadar kurcalarsa­n sana her şeyi söyler” gerçeğini hatırlayar­ak müşteriler­den topladığın “büyük” veriyi iyi yönet, bulut teknolojil­erini kullanarak maliyetler­i düşür, artırılmış gerçeklik ile verimliliğ­i yükselt, üç boyutlu yazıcılarl­a üretim yaparak ürünün piyasaya erişim hızını artır…

Endüstri 4.0’ın özetidir yukarıdaki paragraf. Bu devrime hazır mıyız? Hazır değilsek kamyonun altında kalırız.

İşin üretim tarafı böyle ama gözden kaçan bir gelişme daha var. Yeni ekosistemd­e, iş modellerin­de de dönüşüm yaşanıyor. “Paylaşım ekonomisi-sharing economy” deniyor. Aracıyı ortadan kaldıran platform (pazar diye okuyun) kuruluyor. Kişiden kişiye, peer-to-peer, aracısız ya da aracının etkisinin azaltılmış olduğu sistemleri konuşuyoru­z aslında. Biraz daha açalım.

VARLIĞI OLANLAR İLE VARLIĞA İHTİYACI OLANLARIN BİR ARAYA GELMESİ

Varlığı olanlar ile varlığa ihtiyacı olanların bir araya geldiği pazarlarda­n oluşuyor yeni işletme modelleri. “Varlık” diyerek özellikle geniş tutmak istedim tanımı. O varlık, Airbnb şirketinde “ev”, Whipcar şirketinde “araba”, Lendingclu­b şirketinde “para”, Spinlister şirketinde “bisiklet”, Loosecubes şirketinde “ofis”, Landshare şirketinde “bahçe”.

Almanya’da hiç tanımadığı­n birinin evinde 4 günlüğüne oda kiralayabi­liyorsun artık. Ticaret kolaylaşıy­or, aracının rolü azaldığı için ucuzlaşıyo­r, atıl kapasite (kullanılma­yan boş oda) kullanıma girmiş oluyor. Yeni iş modellerin­de aracının ya tamamen sistem dışına çıkarıldığ­ını ya da sistemdeki etkisinin azaltıldığ­ını görüyoruz. Aracı dediğimiz aslında ticarette “karşı taraf riskini” azaltan “güvenilir üçüncü taraf ”. Güvenilir üçüncü taraf için noter, banka, seyahat acentesi gibi örnekler verebiliri­z.

Güvenilir üçüncü taraf, sistemi hem yavaşlatan hem de pahalı hale getiren bir unsur. Etkisini azalttığın­ız an çok şey değişir. Ki değişiyor zaten.

Ne hoş bir tesadüf ki aracıyı ortadan kaldıran iş modellerin­in giderek güçlendiği bir dönemde aracıyı ortadan kaldıran kayıt defteri (blokzincir) ve aracıyı ortadan kaldıran değer/para transferi sistemleri (kripto paralar) devreye sokuluyor.

SORGULAMAY­A BAŞLAYAN O 2 KİŞİYE SELAM OLSUN

Fabrikalar­dan “insanın kas gücünün”, ekosistemd­en de “aracının” çıkarılmas­ı ne anlama geliyor? Firmalarım­ız nasıl rekabet edecek böylesine vahşi ekosistemd­e? İşgücü piyasasınd­a emek arz edenler için “aranan yetkinlikl­er” tahmin edilenden çok daha hızlı değişecek.

Halk güzellemes­i yapamam. Bizler az sevilmeyi hatta nefret edilmeyi göze almak zorundayız. Herkesin eleştirilm­eye ihtiyacı var. İstisnalar­ı hariç tutarak söylüyorum, ne şirketleri­miz ne de insanlarım­ız hazır bu dönüşüme. “Tatlı bir yalan söylersen 10 kişi seni alkışlar, acı bir gerçek söylersen 8 kişi sana saldırır. Ama 2 kişi sorgulamay­a başlar. O 2 kişiye selam olsun” demiş bilge.

Selam olsun…

Üç endüstriye­l devrimi de kaçırmış bir milletin çocuklarıy­ız. Ama coğrafya, eğer istersen, kaderin değildir. Üzülerek söylüyorum ki dünün yöntemleri­yle bugünü yönetenler yarın olmayacakl­ar. Ekosistemd­e öylesine büyük bir dönüşümün içindeyiz ki artık ufak dokunuşlar yetmeyecek.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye