MACRON SINIFTA KALDI
BÜYÜK UMUTLARLA CUMHURBAŞKANI OLDU
Sol partilerden sıkılan, ama aşırı sağcı Marine Le Pen’e görev vermek istemeyen Fransız halkı, 2017’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde büyük beklentilerle 39 yaşındaki Emmanuel Macron’u iş başına getirdi.
Genç ve enerjik politikacı Macron’un, hem Fransa’da hem de AB’de değişimi başlatacağı, sarsılan ekonomiyi düzlüğe çıkıracağı bekleniyordu. Ancak tam tersi oldu. Büyük umutlarla cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Macron, ekonomiyi düzeltmek bir yana daha kötü bir sürece götürdü, tepkilerin odağına oturdu. Macron, Fransız halkı ve dünya kamuoyu nezdinde büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Son aylarda Türk ve dünya kamuoyu, en çok o cumhurbaşkanını ve o ülkeyi konuşuyor. Sözleri ve davranışları ile tepkilerin odağında oturdu. O kadar ileri gitti ki, şu sözler ona ait: “Türkiye, sözlerden ziyade eylemleri dikkate alıyor,
onlara saygı duyuyor” söyledi. Her konuşmasında diplomasiye yakışmayacak bir tutum sergiliyor. Konuşmaları ile haddini aşıyor, tehditkar konuşuyor, sürekli Türkiye’yi hedef alan tehditkar konuşmalar yapıyor... Başarısız icraatları nedeniyle son dönemlerde popülaritesi hızla düşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan söz ediyoruz.
Büyük umutlarla ve Fransa ekonomisinde atılım yapmak hedefiyle iktidara gelen ancak, başarılı olmak bir yana olamayan aksine uyguladığı politikalarla Fransız halkının yoksullaşmasına neden oldu. Fransızların alım gücü hızla azaldı. Gelirini kaybeden Fransız halkı, uzun yıllar sonra sokaklara döküldü, iktidarı protesto etti. Politikalarıyla halkın büyük tepkisini çeken Macron, son yapılan kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 33-39 arasında dalgalanıyor.
BÜYÜK BEKLENTİLERLE İŞBAŞINA GELDİ
Macron, aslında büyük umutlarla ve iş başına gelmişti. Partiler üstü, genç ve dinamik bir cumhurbaşkanı olarak
Fransız halkına büyük vaatlerde bulundu: Ekonomideki dengesizlikleri gidereceği, büyümeyi hızlandıracağı sözünü verdi. Ve bu beklentilerle işbaşı yaptı. Sol partilerden sıkılan, ancak aşırı sağcı Marine Le Pen’e görev vermek istemeyen Fransız halkı, büyük beklentilerle 39 yaşındaki Macron’u iş başına getirdi.
Genç, dinamik, ekonomi odaklı ve çevre yanlısı Macron, şirketleri destekleyen programlar geliştireceğini, vergilerin innovasyona, bilime, üretime yatırılacağını, işçi haklarını koruyacağını vaat etti. Hem Fransa’da hem de Avrupa Birliği (AB) ve uluslararası camiada değişimin, dinamizmin Fransa’ya iyi geleceği yönünde beklenti hakimdi.
246 PEYNİR ÇEŞİDİ OLAN ÜLKEYİ NASIL YÖNETİRSİNİZ?
Ancak beklendiği gibi olmadı, Macron performansı bu beklentilerin altında kaldı. Hem ekonomide hem de dış politikada başarılı olamadı. Büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Deyim yerindeyse Macron, sınıfta kaldı.
Anlayacağınız, Fransız devlet adamı Charles de Gaulle’ün “246 peynir çeşidi olan bir ülkeyi nasıl yönetirsiniz?” sözü Macron’un başarısız politikaları ile gerçek oldu ve içerde iyice yalpalayan Macron, Türkiye’ye yüklenerek odaklanmayı dış politikaya çekmeye çalışıyor.
Türkiye karşıtlığını neredeyse günlük yaşam biçimi haline getiren, Macron, AB’nin Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’ye yaptırım uygulaması konusunda pek başaralı olamasa da Doğu Akdeniz konusunda var gücüyle çalışıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdogan’ın “Türkiye’nin, Yunanistan ile ön koşulsuz olarak diyaloğa hazır olduklarını” bildirdiği ve AB’nin en güçlü ülkesi ve dönem başkanı Almanya’nın Türkiye’ye yaptırım konusunda mesafeli olmasına karşılık, Fransa 1 Ekim’deki liderler zirvesi öncesinde AB’nin Türkiye’ye karşı katı bir duruş sergilemesi gerektiğini ve bunun yaptırım anlamına gelebileceğini belirtti.
SAVAŞ GEMİLERİ YOLLADI, RUMLARLA ANLAŞMA İMZALADI
Türkiye ile yaşadığı Suriye ve Libya gerilimlerinden başlayarak AB’nin Türkiye’yaptırım uygulanmasını isteyen Emmanuel Macron, “kırmızı çizgi” oluşturduğunu söylediği Doğu Akdeniz’i de aynı kapsamda görüyor, ülkesinin siyasi ve askeri ağırlığını bölgeye yönlendiriyor.
Türkiye’yle konuşmak yerine harekete geçmek gerektiğini söyleyen, Doğu Akdeniz’e
Genç, dinamik, ekonomi odaklı ve çevre yanlısı Macron, büyük vaatlerle iktidara geldi: Şirketleri destekleyen programlar geliştireceğini, vergilerin innovasyona, bilime, üretime yatırılacağını, işçi haklarını koruyacağını söyledi. Ancak beklendiği gibi olmadı, Macron, vaatlerini yerine getiremedi. Hem ekonomide hem de dış politikada başarılı bir çizgi izleyemedi.
Uzun dönemde ülke ekonomisinde atılım yapacağı hedefiyle iktidara gelen Macron, pek başarılı olamadı. Yanlış ekonomi politikaları nedeniyle Fransız halkının alım gücü azaldı. Yoksullaşan halk, sokaklara döküldü. “Sarı yelekliler” diye adlandırılan protestocular, son yılların en sert ve uzun süreli eylemini başlattı. Özetle Macron, sınıfta kaldı.
savaş gemileri ve uçaklarını göndererek “eylem aşamasına” geçtiği mesajını veren Fransa, bir yandan Kıbrıs Rum Kesimi ile imzaladığı anlaşmayla deniz ve hava üslerine ulaşırken, Yunanistan ile de kapsamlı bir savunma işbirliği anlaşması imzalamak istiyor.
Türkiye’nin açıklamalarında sürekli olarak diyalog ve işbirliği mesajlarını ön plana çıkarması, 12 Eylül’de görev süresi biten Oruç Reis araştırma gemisinin Doğu Akdeniz’de kalış süresini uzatmaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Ekim zirvesi öncesinde Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki tutumuyla ilgili olarak AB liderlerine bir mektup göndererek, yapıcı bir dil ve çerçeve çizmesi gerilimin adım adım azalmasına neden olurken, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un yaptırımda ısrar etmesi iç cephedeki sorunları ve 2022’de yapılacak seçimlerde rakibi Le Pen’in anketlerde yüksek çıkmasının getirdiği tedirginliği örtme çabasından başka bir şey değil.
BLOOMBERG:GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞÜYOR
Nitekim, ABD merkezli Bloomberg yorumunda, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Doğu Akdeniz’de ‘Türkiye’ye yönelttiği boş tehditlerle gülünç duruma düştüğüne’ dikkat çekerken, “Sözlü saldırıyı kesip konuşmayı Alman Başbakanı’na bırakması, akıllıca olur” ifadelerini kullandı.
Bloomberg’in, “Macron’un Türkiye karşıtı retoriği artık sınırlarına ulaştı» başlıklı makalesinde,»Macron’un sözleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan›ı yaralayamadığı gibi Türkiye›ye karşı sopa-taş taktiği uygulamak için gerekli desteğe de sahip olmadığı” ifade edildi.
MERKEL YAPTIRIM UYGULAMAYA GÖNÜLSÜZ
Bloomberg yorumunda Merkel’in yaptırım uygulamaya gönülsüz olduğu şu sözlerle vurgulanıyor:
“Peki ya Berlin? Almanya hal ihazırda AB Dönem Başkanı ve Şansölye Angela Merkel Türkiye-Yunanistan ihtilafına müzakere yoluyla bir çözüm getirmeye çalışıyor.
AB’nin Türkiye’ye potansiyel yaptırım uyarısı yapmasına karşın, Merkel bunları uygulamaya gönülsüz gözüküyor.”
Ayrıca, Fransa’nın diğer büyük güçler arasında yalnız kaldığı vurgulanarak, “Macron’un savaş tehditleri savurması, muhtemelen Merkel’e uymuyor” denildi.
Yorumda, Macron’un pandemiyi kötü yönettiği, ülkede koronavirüs vakaları alarm verici boyutta arttığı, “Fransa’yı Yeniden Başlatmak” adı verilen ekonomiyi teşvik planının da 100 milyar Euro’luk bir kumar olduğu ifade edildi.
NATO’YA KARŞI BÜYÜK AVRUPA ORDUSU ÖNERİYOR
Aslında Macron’un çıkışlarını iki hatta değerlendirmek gerekiyor. Birincisi, Macron’un “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” açıklamasının arka planında yatan Avrupa Ordusu teklifi... İkincisi ise, Fransa’da toplumun büyük kesiminin protestolar, grevler, yürüyüşler ile ayakta olmasına neden olan emeklilik reformu planı ve hızla artan gelir adaletsizliği...
Macron, Fransa’nın NATO konseptinden çıkıp, ABD BAşkanı Trump’ın ağır eleştirilerine rağmen, bir AB ordusu kurulması projesini destekliyor. Bunu ABD ve NATO karşıtı karşıtı söylemleriyle yapıyor. Diğer yandan, Merkel’in Almanya liderliğini bırakacağı düşüncesiyle AB›de liderliğe oynamaya çalışıyor.
Fransa, AB’nin lider ülkesi olarak ABD’den bağımsız bir politika izlemek istiyor. NATO’yu Türkiye üzerinden eleştiriyor. Bu nedenle Libya’da NATO karşıtı Hafter’i desteklerken, Suriye ve Irak’ta türkiye’nin PKK operasyonlarını eleştiriyor, Akdeniz’de liderliği İngiltere’den almaya çalışıyor, Türkiye’ye karşı Yunanistan’ın yanında yer alıyor ve Rusya ile AB’nin işbirliğini destekliyor.
ROTSCHIELD GRUBUNDA ÇALIŞMIŞ ESKİ BİR YATIRIM BANKACISI
Rotschield grubunda çalışmış eski bir yatırım bankacısı olan Macron’un küresel sermayenin uzun dönemli çıkarlarına göre hareket ettiği de bir gerçek... Rusya›yı dışlayan değil işbirliği içerisinde bir Avrupa stratejisi yaratmaya çalışıyor.
Rusya’ya yanaşarak “Çin ile ilişkilerinin azaltmasını buna karşın AB ile daha fazla siyasi ve ticari ilişki kurmasını, doğalgaz ağını genişletmesini, ticaret hacmini artırmasını öneriyor. Rusya’yı Batı’ya entegre ederek, Çin’i yalnız bırakmayı hedefliyor.
AB’NİN YIKILACAĞI KONUSUNDA DA UYARIDA BULUNDU
Macron, Financial Times gazetesine verdiği demeçte, bir liderlik gösterisinde bulunarak, İtalya gibi koronavirüsten etkilenen ülkelerin ekonomilerine yardım etmemesi halinde, politik proje olan AB’nin yıkılacağı konusunda da uyarıda bulundu.
Almanya ve Hollanda’nın karşı olduğu, AB bütçesinden tahsis edilecek 400 milyar Euro fonun oluşturulmasının zorunlu olduğunu söyleyen Macron, AB’nin Ortak Pazar’dan ileri bir proje olup olmadığını gösterecek tarihi bir durumla karşı karşıya olduğunu ve böyle bir fon oluşturulmamasının Euro bölgesinin çöküşü anlamına geleceğini ifade ediyor.
EKONOMİDEKİ BÜYÜK SORUNLARI PERDELEMEYE ÇALIŞIYOR
Diğer yandan Fransa ekonomisinde ciddi sorunlar var. 2018 Kasım’ında başlayan Sarı Yelekliler protestoları hala devam ederken, Şubat ayında Ulusal Meclis’te görüşülen emeklilik reformu protestoları ülke tarihinin en buyuk grevine dönüştü.
Fransa’da geçim derdi, hayat pahalılığı ve akaryakıt üzerindeki tüketim vergilerini protesto amacıyla Kasım 2018’de Sarı Yelekliler gösterileri başladı. Her hafta devam eden protestolar hem kitleselleşti hem de şiddetli bir hal aldı. Macron’un popülarite oranı yüzde 21’e kadar düştü.
2019 ve 2020 yılı başlarında ise emeklilik yasasında yapılması planlanan reformlar nedeniyle ülkenin en uzun süren kamu taşımacılığı grevi ve çeşitli protesto gösterileri düzenlendi. Bunlara bu yıl ise polis şiddeti ve ırkçılığa karşı başka protestolar eklendi.
Her alanda başarısız olan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, çareyi dışarıda aramaya başladı. Türkiye’ye yüklenerek odaklanmayı dış politikaya çekmekte buluyor.
GELİR KAYBI VE ADALETSİZLİĞİNİ DÜZELTME SÖZÜ VERMİŞTİ
2014-16 arasında Ekonomi ve Maliye Bakanlığı yapan, 2016’da En Marche! hareketini kuran ve Mayıs 2017’de Devlet Başkanlığına seçilen Macron, gelir kaybı ve adaletsizliğini düzeltme sözü vermişti. Ancak pek başarılı olduğu söylenemez aksine işler daha da kötüye gitti. Resmi veriler bunu kanıtlıyor. Kamu istatistik Kurumu, 2008-2016 arasında aile başına 500 avroluk bir alım gücü kaybı olduğunu açıkladı.
Macron, bu politikayı durdurmak yerine tam aksine hızlandırdı. En zengin yüzde 1’lik kısım alım gücünü yüzde 6 yükseltirken, en yoksul yüzde 22’lik kısım alım gücünden yüzde 1 kaybetti. Aslında, Fransa’da yaşamı ve ekonomiyi alt üst eden protestoların temel nedeni bu...
FRANSA TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK GENEL GREV
Emeklilik reformuna karşı yapılan genel grevler 5 Aralık-20 Şubat arasında Fransa’yı sarstı. Geçen yıl 5-6 Aralık’ta daha geç yaşta emekli olma veya emeklilik maaşlarında düşüş tercihiyle karşı karşıya bırakılan işçiler 30 sendikanın desteği ile büyük bir genel greve gitti.
Ülke tarihinin en büyük genel grevlerinden birinde başta başkent Paris olmak üzere birçok şehirde polis ve göstericilerin karşı karşıya gelmesi üzerine şiddet olayları yaşandı.
Grev nedeniyle günlük hayatı felç olurken, milyonlarca işçinin greve gitmesi nedeniyle eğitim, ulaşım, çöp toplama ve sağlık hizmetleri gibi hayatın pek çok alanında aksamalar yaşandı. Demiryolu işçilerinin yüzde 85’i, öğretmenlerin yüzde 50’si genel greve katılırken, Sarı Yelekliler hareketi mensuplarının da greve destek verdi.
Son yılların en büyük protesto eylemlerine maruz kaldı. “Sarı yelekliler” eylemi karşısında izlediği politika, Fransız halkının daha da büyük tepkisini çekti. Libya’daki karışıklıklarda, Suriye’de’ki iç savaşta, Yunanistan’ın Türkiye’ye saldırgan tutumunda başrol oyuncusu olmak istedi. Fransa, geçmişte kaldı diye düşünülen “emperyal hayaller”in peşinden koşmaya başladı… Macron ve Fransa, son dönemlerde Türkiye’nin aleyhine olan ne kadar gelişme varsa, hepsinde rol alıyor…
64 YAŞA KADAR ÇALIŞILACAK, EMEKLİLİK MAAŞI DÜŞECEK
Peki, Fransızların yüzde 75’inin karşı çıkmasına rağmen Mart ayında kabul edilen emeklilik reformu ne öngörüyor? En önemlisi memur ve işçi ayrımını ortadan kaldırıyor. Reforma göre emeklilik sistemine tek bir düzen getirilecek, çeşitli sektörlere tanınan ayrıcalıklar ve 42 emeklilik türü peyderpey kaldırılacak.
Emeklilik yaşının 62 olarak kalması ancak işçilerin tam maaş almak için 64 yaşına kadar çalışması öngörülen reforma göre, 1975’ten önce doğanlar yeni sistemden etkilenmeyecek. Reformda, emeklilik maaşının çalışma süresince elde edilen puana göre hesaplanacağı belirtiliyor.
Ayrıca emeklilik maaşının en az 1000 avro olması öngörülen reformun 2022 itibarıyla uygulanması bekleniyor. Hükümet, bu reformun Fransızların lehine olacağını, halk ise reformun uygulanması halinde emeklilik maaşının düşeceğini savunuyor.
SARI YELEKLİLER MACRON’U FENA SARSTI
Macron’un başı emeklilik reformu gösterilerinden önce Sarı Yeleklilerle dertteydi. Kasım 2018’de başlayan ve günümüze kadar devam eden Sarı Yelekliler’in protestoları ekonomik yaşamı alt üst etti. Ekonomik kayıp onlarca milyar doları buldu.
Son yılların bu en şiddetli protestosunun ardında Macron’un vergilerde yaptığı düzenlemelerin de etkisi var. Maaşlardan vergi kesintisi yüzde 37’yi bulurken, büyük şirketlere vergi indirimi yapıldı. Protestocuları en çok kızdıran ise, Macron’un 1,3 milyon Euro’nun üzerinde varlığı olanlara yönelik Servet Vergisini kaldırmasıydı. Ayrıca, çalışma yasasında işten çıkartmaları kolaylaştıracak, tazminat haklarında kısıntıya gidecek şekilde düzenlemeye gidildi.
SOSYAL PATLAMAYA GÖTÜREN 5 BOZUKLUK
Aslında Fransa ekonomisine daha geniş bir açıdan bakılacak olursa, Fransa’nın niçin bıçak sırtında olduğunu şu beş başlık ile özetlemek mümkün:
Ücret adaletsizliği: Zengin ile yoksul arasındaki uçurum artıyor. En zengin yüzde 20, en alttaki yüzde 20’den beş kat daha fazla kazanıyor. Yüksek ücretler yıllık ortalama yüzde 3 artarken, orta gelirlilerin ortalama ücreti yüzde 1’in altında arttı. Ortalama aylık maaş 1.700 Euro ve çalışanların yarısı bunun altında ücret alıyor.
Uyuşuk ekonomik büyüme: Fransa tabii ki Paris’teki şatafat değil. Dünyanın sayılı ekonomilerinden olmasına rağmen Fransız taşrasında yaşam kalitesi oldukça düşük. Bunun nedeni 10 yıldır devam eden zayıf ekonomik büyüme. 2019’daki yüzde 2.3 büyümenin ardından koronavirüs krizi patladı ve ilk çeyrekte yıllık 5.3, ikinci çeyrekte ise yüzde 18.9 rekor daralma oldu. Yeni iş alanları yaratılmadığı gibi çalışma koşulları da sürekli geriliyor.
Her 10 kişiden biri işsiz: Yavaş büyüme bir başka sorun yaratıyor; giderek artan işsiz Fransız... İşsizlik oranı 2009’dan beri yüzde 9 ile 11 arasında gidip geliyor. Ancak koronavirüs döneminde işyeri kapatmalarla birlikte çalışanların iş aramaması nedeniyle işsizlik yüzde 7.1 ile 37 yılın en düşük seviyesine indi. Ancak bu işgücü piyasasındaki olumlu gelişmenin değil, işyeri kapatmalarının bir sonucu olduğu belirtiliyor.
Zengine vergi indirimi: Servet Vergisi’nin kaldırılması devletin vergi gelirinin 3.2 milyar Euro azalmasına neden oldu. Protestoların ardından orta ve düşük gelirli kesime yapılan vergi muafiyetleri de 10 milyar Euro’ya yakın yük getirecek.
Sosyal güvenlik kamburu: Fransa, dünyanın en cömert sosyal güvenlik ağına sahip ekonomilerinden biri... 2016 yılında, sağlık, aile desteği, işsizlik yardımı gibi desteklere 715 milyar Euro harcandı. Bu rakam ülke ekonomisinin üçte biri... Devlet, bu desteği sağlamak için Fransız işçilerine Avrupa’nın en yüksek vergi oranını uygulamak zorunda kalıyor.