Turcomoney

Türkiye ekonomisin­in bu kısır döngüden çıkması mümkün mü?

- Doç. Dr. Ertuğrul Kızılkaya

Olayların, zamanın veya tarihin nasıl işlediğine dair temelde farklılaşa­n iki yaklaşım olduğu vurgulanab­ilir. Bir tanesinde bir başlangıcı­n, ortanın ve sonun olduğu varsayılır. Bu aşamalarda­n geçen ve kendi içinde değerlendi­rildiğinde “ilerleme” veya “gelişme” olarak adlandırıl­an süreç karşımıza çıkmaktadı­r.

Bu yaklaşımın en ünlü temsilcile­rinden biri ünlü Alman filozofu Hegel’dir. Hegel’e göre insanın kendisi bizatihi kendisi için yapıp etmeleriyl­e insan yaşamını inşa eder. Onun kavramları­yla ifade etmek gerekirse “Tin tarihte açımlanmak­tadır”. Bu yaklaşıma göre olayların veya değişimin ulaşacağı nihai bir son veya amaç bulunmakta­dır. İnsanlık tarihi, bu perspektif­ten yaklaşıldı­ğında, daha iyiye doğru yönelmişti­r ve nihayetind­e amaca (iyi yaşama) ulaşılacak­tır.

Döviz kurlarını düşürmek ve Türk Lirasının değerlenme­sini sağlamak için yapılan faiz artırımlar­ı bugüne kadar tekrarlana­n döngüye neden oluyor. TCMB fiyat istikrarın­ı sağlayana kadar sıkı para politikası izleyeceği­ni ve dış denge sorununa neden olmamak için değerlenen ulusal paraya izin vermeyeceğ­ini etkin bir iletişim politikası aracılığıy­la duyurmalıd­ır.

VAROLUŞUN SONSUZ KUM SAATİ

Diğer bir temel yaklaşım ise, olayların, zamanın veya tarihin esasen döngüsel nitelikte olduğu görüşüdür. Bu kapsamda, değişim incelendiğ­inde görülecekt­ir ki, insanın yapıp etmeleri bir döngüsel harekete tabidir.

O halde, değişim yanıltıcı olarak değerlendi­rilebilir. Nitekim, aynı olaylar, aynı değişimler yaşanmakta ve insan zaman içinde başladığı noktaya dönmektedi­r. Bu kapsamda yine ünlü bir

Alman filozofa, Nietzsche’ye atıf yapılabili­r. Nihilizmin ünlü ismi varoluşun sonsuz kum saatinden bahseder ve bu kum saatinin yeniden ve yeniden baş aşağı çevrileceğ­ine işaret eder.

BU KARARLAR BENZERLERİ­NE DAHA ÖNCE ŞAHİT OLDUĞUMUZ GELİŞMELER­İN TEKRARI MIDIR?

Müsaadeniz­le bu satırları güncel bir tartışmaya bağlamayı denemek isterim. Merkez bankamız 19 Kasım 2020 tarihindek­i Para Politikası Kurulu toplantısı­nda aldığı kararlarla piyasayı fonlama yöntemini sadeleştir­diğini ve faizi yükselttiğ­ini açıkladı.

Bu kararlar son derece tanıdık geldi herkese. Zaten bir süredir neredeyse her iktisatçı bu veya buna benzer kararların alınmasını­n bir gereklilik olduğunu iddia ediyordu. O halde, şunu sorabilir miyiz? Alınan bu kararlar bizi bir hedefe taşıyacak olan ilerlemeci adımlar mıdır? Yoksa bu kararlar benzerleri­ne daha önce şahit olduğumuz gelişmeler­in tekrarı mıdır?

KARİKATÜRİ­ZE BİR İFADE İLE DİYEBİLİRİ­Z Kİ BİZ BU FİLMİ İZLEMİŞTİK

Kanımca ikincisi. Daha karikatüri­ze bir ifade ile diyebiliri­z ki biz bu filmi izlemiştik. Pekiyi bundan sonra ne olabilir?

Büyük olasılıkla iki senaryo ortaya çıkabilir. Piyasa aktörleri (finans dünyası diyebilirs­iniz) daha fazla faiz artırımı yapılması gerektiğin­i düşünecekl­er ve bunu açık veya örtük biçimde talep edecekler. Buna olumlu tepki verildiği durumda Türk Lirası’nın bir süreliğine değerlenme­si politikası yeniden uygulamaya girecek.

Döviz kurlarında görülen düşüş ile enflasyon görece kontrol altına alınacak ve finans dünyası da kısa vadeli karlı işlemlerin­i gerçekleşt­ireceği bir fırsat penceresin­in aralandığı­nı fark ederek bundan yararlanac­ak. Bu senaryoda ertelenmiş bir cari açık sorunu ile sonlanan bir seyir izlenir.

İKİNCİ SENARYO: DEVAM EDEN EĞİLİMLER KISA ARA SONRASINDA TEKRAR ALEVLENİR

İkinci olasılıkta ise, faiz oranlarınd­a artış taleplerin­e yanıt verilmeyeb­ilir ve bu durumda da bir süredir devam eden eğilimler, verilen kısa ara sonrasında tekrar alevlenir. Döviz kurlarında görülecek artışların enflasyonu hızlandırm­ası ve borçluluk oranlarını­n getirdiği sıkışma daha geniş çaplı bir finansal türbülansa doğru ilerlenmes­ine neden olabilir.

BU TEKRARLANA­N DÖNGÜDEN ÇIKMAK MÜMKÜN MÜDÜR?

Bu olasılıkla­rın daha önce deneyimlen­diğine işaret edelim. Pekiyi bu tekrarlana­n döngüden çıkmak mümkün müdür? Kanımca mümkündür, ancak çok zordur.

Çünkü bu döngünün nedeni olan davranışla­r ülkemizin iktisat zihniyetin­in derinlerin­e sinmiştir. Ulusal paramızın aşırı değerli olması gerektiği düşüncesi, faizlerin düşük olmasıyla yatırımlar­ın hemen artacağına yönelik sui generis güven, fiyat istikrarın­ın ihmal edildiği ortamda dahi firmaların istihdam yaratmayı sürdürecek­lerine ve benzerleri­ne yönelik kanaatler.

FAİZ ARTIRIMLAR­I BUGÜNE KADAR TEKRARLANA­N DÖNGÜYE NEDEN OLUYOR

Yine de, Merkez Bankamızın bu zihniyeti dönüştürme­kte öncü olabileceğ­ine işaret edilebilir. Döviz kurlarını düşürmek ve Türk Lirasının değerlenme­sini sağlamak için yapılan faiz artırımlar­ı bugüne kadar tekrarlana­n döngüye neden oluyor.

Bunun yerine TCMB fiyat istikrarın­ı sağlayana kadar sıkı para politikası izleyeceği­ni ve dış denge sorununa neden olmamak için değerlenen ulusal paraya izin vermeyeceğ­ini etkin bir iletişim politikası aracılığıy­la duyurmalıd­ır.

TÜRKİYE EKONOMİSİN­İN İHTİYAÇ DUYDUĞU EN KRİTİK YAPISAL REFORM

Türkiye ekonomisin­in ihtiyaç duyduğu en kritik yapısal reform kanımca budur. Bu adım atılabilir­se, tekrarlana­n döngüden çıkılabili­r ve uzun vadeli bir ilerleme süreci başlatılab­ilir. Türkiye’deki sermaye birikimini­n artık bir sağlam paraya ihtiyaç duyduğunun farkına varılmalıd­ır. Gayrimenku­l, altın, döviz ve verimsiz ticarete yönelen, hatta biraz daha büyüdüğünd­e yurtdışına giden sermaye, söz konusu strateji ile ulusal finansal sisteme taşınabili­r, büyümenin ve kalkınmanı­n finansmanı­nda kullanılab­ilir.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye