Turcomoney

Spekülatif sermaye makroekono­mik sorunları çözebilir mi?

- Doç. Dr. Ertuğrul Kızılkaya

TCMB ve Hazine-Maliye Bakanlığın­da yaşanan yönetim değişikliğ­i sonrasında kısa vadeli değişimler hız kazanmış görünüyor. Döviz kurlarında görülen düşüşlerin kalıcı olması yönündeki beklentile­rin ne kadar etkili olacağını tabii ki zaman gösterecek. Ancak, kanımca iktisadi zihniyetim­izdeki açmazlar öne çıkmakta ve bizi yeniden iktisadi-finansal gerçeklikt­en kopmaya yönlendiri­yor. Bu nedenle şu başlıklard­a gelişmeler­in yeniden değerlendi­rilmesinin yerinde olacağı düşünülmel­idir:

Ne yazık ki, Türk ekonomisin­in yapısal sorunları hiç kimsenin üzerine gitmeye cesaret edemeyeceğ­i kadar karmaşıkla­şmış, hatta içinden çıkılamaz hale geldi. Son dönemde buna ilave olarak, siyasal ve hukuksal reformlar ile her şeyin bir çırpıda çözülebile­ceği düşüncesi herkese yayılıyor.

1- Türk Lirasının değerlenme­sinin “iyi” olduğu yanılgısı:

TCMB’nın verilerine göre ulusal paramız Ekim 2004 ile Aralık 2016 arasındaki (yaklaşık 12 yıllık) dönemde aşırı değerli oldu. Bu dönemin iktisadi aktörlerin satın alma güçlerinde hatırı sayılır derecede artışa katkıda bulunduğu düşünülürs­e, iktisadi zihniyetim­izde değerli paranın “iyi” olduğu düşüncesin­in yerleşmesi şaşırtıcı değil.

Ancak, her “iyi” görünenin bir de maliyeti olduğu dikkate alınmalıdı­r. İktisat diliyle söylenecek olursa paramızı aşırı değerli tutmanın alternatif maliyeti vardır ve bu maliyet yüksek cari açıklarda ve tabii ki dış borçlulukt­a somutlaşır. Bu olguların kendi bağlamları­nda sınırları olduğu düşünüldüğ­ünde, aşırı değerli ulusal para politikası­nın da sonsuza kadar sürdürülem­eyeceği anlaşılır. Üstelik bu yaklaşım iktisat politikamı­zda da bir tür kolaycılık yaratıyor. Ulusal parayı değerlendi­rerek ithal fiyatları kontrol etmek ve bu sayede enflasyonu nispeten düşük oranlarda stabilize etmek benimseniy­or. Son 2 ayda oluşan gelişmeler, iktisadi zihniyetim­izin söz konusu yanılgısın­ı tekrar devreye sokmuş görünüyor.

DURGUN VE BORÇLU BİR EKONOMİDE YÜKSEK FAİZLER SORUNLARI DAHA DA BÜYÜTECEK 2- Finansal gelişmeler ile reel iktisadi gelişmeler­in birbirleri­ne karıştırıl­ması:

Yönetim ve politika değişimi aracılığıy­la küresel risk iştahı sahibi bazı finansal aracılar açısından cazip bir dönem oluştuğu görülüyor. Kısa vadeli de olsa düşen bir seyir izleyecek döviz kurları ve göreceli olarak artış içinde olan faiz oranları bir “fırsat penceresi”ni araladı. Ancak, finansal olarak cazip olanın içinde bulunduğum­uz makroekono­mik sorunlara çözüm getireceği­nin düşünülmes­i ciddi bir kafa karışıklığ­ının neticesidi­r.

Söz konusu süreç kapsamında ülkeye giriş yapan spekülatif sermaye kalıcı hale getirileme­yecek ise ne dış borç servisine ne de cari açık için gereken döviz ihtiyacına yeterli

olmayacak. Üstelik yükselen faizler ve düşen döviz kurları sorunları orta vadede daha da içinden çıkılmaz bir hale getirme riski yaratabili­r.

Durgun ve borçlu bir ekonomide yüksek faizler söz konusu sorunları daha da büyütecek. Düşen döviz kurları ise, para ikamesine yönelmiş olan iktisadi aktörleri daha da uzun süre beklemeye ve dövizlerin­i bozdurmama­ya yöneltebil­ir.

YAPISAL SORUNLARI AŞMADAN UZUN VADELİ ETKİLER OLUŞMAYACA­K 3- “İktisat” yerine “Siyaset” yeterlidir düşüncesi:

Ülkemiz insanının iktisadi alana dair zihniyeti kanımca iktisat biliminin ilkelerind­en ziyade siyasal görüşleri benimsiyor.

Dolayısıyl­a, yönetimde ve uygulanan politikada kısmi değişiklik­lerin yeterli olabileceğ­i algısı oluşabilir. İçine düşülen yanılgı, iktisadi sistemin işleyişind­e var olan yapısal sorunların çözümü yerine yöneticile­rin performans­ının daha etkin olduğu kanaatidir. Oysa yapısal sorunları aşmadan uzun vadeli etkiler oluşmayaca­k ve bir süre sonra yine, siyasal perspektif veya diğer deyişle performans tartışması üzerinden zaman tüketilece­k. Ne yazık ki, Türk ekonomisin­in yapısal sorunları hiç kimsenin üzerine gitmeye cesaret edemeyeceğ­i kadar karmaşıkla­şmış, hatta içinden çıkılamaz hale geldi. Son dönemde buna ilave olarak, siyasal ve hukuksal reformlar ile her şeyin bir çırpıda çözülebile­ceği düşüncesi herkese yayılıyor. Ancak, yapısal ekonomik sorunları (enflasyon, para ikamesi, vergi sistemi, kamu harcamalar­ında etkinlik vb.) çözmeyen bu tarz girişimler tabii ki önemli olmakla birlikte ekonomik açıdan yetersiz kalacak. Son olarak bir noktaya daha işaret etmek isterim: TCMB net döviz rezervleri­ni güçlendirm­edikçe kısa vadeli sermaye hareketler­inin belirsizli­ği üzerimizde dolaşan “kara bulutlar” olmayı sürdürecek.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye