Adaletsiz yönetim sürdürülebilir değil
Akyol’dan sonra söz alan Prof. Dr. Mustafa Erdoğan, adalet ve hukuk kavramlarını temelden ele alarak “Adalet mülkün temelidir. Adaletin mülkün temeli olması, bir toplumun temel siyasal kurumlarının adalet üzerine bina edilmesi demektir. Bu kadim ilke aslında modern zamanlarda başka kültürlerden olan mütefekkirlerce de dile getirilmiştir” dedi. Amerikalı siyaset felsefecisi John Rawls’ın “Adalet Teorisi” isimli kitabında yazan “Nasıl ki doğruluk bilimin temel referansı ise, adalet de toplumsal kurumların birinci erdemi veya meziyetidir” değerlendirmesinden bahseden Erdoğan, “Yine bir başka Amerikalı siyaset felsefecisi adaletin birlikte yaşamanın maliyetini azalttığını söylüyor. Neden? Çünkü adaletin hâkim olmadığı, adaletin gözetilmediği, adaletin mülkün temeli olmadığı yerde ancak baskıyla, zorla toplumu bir arada tutarsınız. Ki bu da sürdürülebilir bir durum değildir” dedi.
ZALİMLER DEVRANIN HİÇ DÖNMEYECEĞİNİ ZANNEDER
“Zalimler bütün iktidarın kendi ellerinde olmasına güvenerek devranın hiç dönmeyeceğini, hep böyle gideceğini sanırlar” diyen Erdoğan, “Ama gerçekte hiç de sürdürülebilir bir durum değildir. Toplumsal temeli olmayan, meşruluğunu yitiren bir iktidarın istikbali garanti değildir. Adalet mülkün temelidir ve bu temel kurumların adalete dayanmasıdır dedik. İşte bu temel kurumlardan birisi de hukuktur. Dolayısıyla hukukun da adalete dayanması gerekir şüphesiz” tespitini yaptı.
ADALETİN ASGARİ MUHTEVASI İNSAN HAKLARIDIR
“Adalet, kadim Yunan döneminden beri, Platon ve Aristo’dan beri üzerinde derinliğine düşünülmüş olan bir toplumsal değerdir” diyen Erdoğan, “Adalet aslında toplumsal olmadan önce bireysel, ferdî bir erdemdir. Yani adil olmak, faziletli olmak demektir aynı zamanda. Veya faziletli insanın bir vasfıdır, belki de önde gelen vasfıdır adil olmak. Bu fikir Aristo’da var. Adalet, insanların hak ettiğiyle ilgiliyse, insanlar neyi hak ederler? İnsanlar her şeyden önce insan olmanın evrensel gerekleriyle, yani onların kazanımlarına sahip oldukları bir hakları vardır. Yani adaletin asgari muhtevası insan haklarıdır” ifadelerini kullandı.
SAVUNMASIZ YARGILAMA ADALETSİZLİKTİR
Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: Hukuktan beklenen adalet, ancak hukukun üstünlüğüne dayalı bir devlette karşılanabilir. Hukukun üstünlüğü, onun adilliğinin de kriteridir. Esasen hukuku, hukukun üstünlüğünden ayrı düşünmek de zordur. Usul esastan önce gelir. Yani eğer usulü saptırıyorsa biri, bilin ki bir bit yeniği var arkasında. Eğer hakka hukuka riayet etmeksizin, mesela savunma hakkını dikkate almaksızın sizi yargılamaya kalkıyorsa bir makam, demek ki orada adaletsizliği kast ediyordur zaten. Tabii usule uymak her zaman adaleti garanti etmez ama adaletin de asgari gereğidir.
MAĞDUR EDİCİ KANUN YAPILMAZ
Hukuk münhasıran bir devlet destekli, devletin cebir gücüne dayanarak müeyyidelerle desteklediği normal sistem değildir. Bizim hukuk fakültelerimizde ilk bunu öğretirler ve bu yanlıştır. Yani Türkiye’deki tahakküm, bürokrasi zulmünün, siyasetçilerin bile sivilden gelip sonra devletleşmelerinin arkasında bu zihniyet vardır. Hukuk nedir? Arkadaş, devletin emrettiği şeydir. Hayır, öyle değildir. Lon L. Fuller hukukun iç ahlakı diye bir şeyden bahseder. Bu ahlakın gereklerini karşılıklarını karşıladığı ölçüde hukuk olmayı hak eder diyor bir hukuk sistemi. Kanunlar genel olmalıdır. Yani belirli kişi veya grupları özel olarak hedef alan, ister onları kayırıcı, ister mağdur edici olsun, kanun yapılmaz. Kanun genel olmalıdır. Ki kanunların ilan edilmesi gerekir. Ne deriz? Hukuku bilmemek mazeret değildir. Hukuku bilmemenin mazeret olmaması için önceden ilan edilip insanların bilgisine sunulması lazım.
AKŞAMDAN SABAHA KANUNLAR DEĞİŞEMEZ
Eğer Türkiye’de hâlihazırda olduğu gibi, hukuk sistemi artık uzmanlarının bile “Şu konudaki hüküm nedir?” diye anlamakta zorlandığı bir karmaşıklığa bulaştıysa artık bilmemek mazerettir. Torba kanunların vaka-yı adiyeden olduğu bir dönemde kanunu bilmemek mazerettir. Kanunlar geçmişe yürümemelidir. Kurallar vazıh, açık seçik olmalıdır. Kanunun olağan anlamıyla ne dediğini anlayabilmemiz lazım. Çok özel, teknik konular haricinde. Kanunlar veya genel olarak kurallar, birbirleriyle çelişmemelidir. Kanunlar muhataplarından yeteneklerini, güçlerini açan davranış talep etmemelidir. Kanunlar nispeten istikrarlı olmalıdır, yani keyfî olarak akşamdan sabaha kanun değişmemelidir. Bütün bunlar birçok şeye hizmet eder ama öncelikle hukukun üstünlüğünün de temel amacı olan hukuki güvenlik ve öngörülebilirliğe hizmet eder. Özel kayırma veya dışlama içermeyen, tutarlılığı olan bir normlar sistemi olarak bileceksiniz. Bu ilkelerin temel amaçlarından biri, insanların geleceğe güvenle bakabilmesini sağlamaktır.
ADALETE HİZMET ETMİYORSA O SAHTE BİR HUKUKTUR
Lon L. Fuller’in hukukun temel ilkelerini anlatırken kullandığı “Bıçak” metaforuna da değinen Erdoğan, “Bıçak nedir? Bıçak kesen, belli bir tür alettir değil mi? Yani bıçağın temel işlevi kesmesidir. Plastik bir bıçak ilk baktığınızda her yönüyle bıçağı andırıyor, dışsal görünümü itibariyle ama kesmiyor. İşte diyor, sahici hukukla sahte hukuk arasındaki fark böyledir. İnsanlara güveni sağlamıyorsa, halkların hukukunu garanti altına almıyorsa, adalete hizmet etmiyorsa o sahte bir hukuktur” dedi.