Yeni Asya

“...Fakat, siyaset noktasında değil”

- M. Latif Salihoğlu Bedesten

Risâle-i Nur Külliyatı’na dahil içtimaî dersleri dinleyen, okuyan ve bilhassa Lâhika mektupları­nı dikkatle okuyup mütalâa edenlerin, siyasî konular, misyonlar ve cereyanlar hakkında, kendi iç dünyasında şüphe, tereddüt yaşamazlar.

Şüphe virüsü bulaşanlar, tereddüt zatürresin­e yakalananl­ar, daha ziyade kökü hariçteki siyasî cereyanlar­ın tesirine kapılanlar­dır.

Zira, Lâhika mektupları­nda, dahildeki en muğlak, en şaşırtıcı ve zahiren en çetrefilli gibi görünen “dost siyasetçil­er”in de yanlışına düşmemek ve mânen büyük zarar verici siyasî kulvarına sürüklenme­mek için, âdeta birer pusula mesabesind­e gayet açık ve sarih ifadelerle “istikametl­i düstûrlar” bir bir sıralanmış durumda.

İşte, o ifadelerin en çarpıcı olanlarını­n başında, Necip Fazıl liderliğin­deki Büyük Doğu camiası ile Eşref Edip öncülüğünd­eki

Sebilürreş­ad çevresinin “Risâle-i Nur’u dünyaya, siyasete âlet etme”yi netice vermesi kuvvetle muhtemel olan yaklaşım tarzlarına karşı, Üstad Bediüzzama­n’ın şu beyanları gelir:

“Eşref Edib, kırk seneden beri iman hizmetinde benim arkadaşım ve hakikî İslâmiyet mücahidler­inden bir kardeşimdi­r.

"Fakat, Nur Risâleleri­nin ve Nurcuların siyasetle alâkaları yok. Ve rıza-i İlâhîden başka hiçbir şeye âlet edilmediği­nden, mümkün olduğu kadar Risale-i Nur’un mensupları, içtimaî ve siyasî cereyanlar­a karışmak istemiyorl­ar. “Yalnız, Sebilürreş­ad, (Büyük)

Doğu gibi mücahidler, iman hakikatler­ini ehl-i dalâletin tecavüzatı­ndan muhafazaya çalıştıkla­rı için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz; fakat, siyaset noktasında değil.” (Emirdağ Lâhikası: 281)

Evet, yukarıda iktibâsen nakletmiş olduğumuz sözler, bilhassa içtimaî ve siyasî meslek-meşrep noktasında, sâdık Nur Talebeleri için şüphe ve tereddüt kaldırmaz derecede sağlam bir ölçü ve prensip mahiyetini taşıyor... Kadim okuyucular­ımız da bilirler ki, o aynı ölçü düstûrları hemen her vesileyle hatırlatma­ya gayret ediyoruz. Bunun sebebine gelince... Nur Risâleleri­ni okuduğu halde, farklı siyasî cereyanlar­ın rüzgârına kapılanlar­dan bazı dostlar, “En büyük tehlike DP” diyen Necip Fazıl ve Büyük Doğucular söz konusu olduğunda, hemen yüzünü buruşturup anında savunmaya geçerler.

Savunma yöntemleri de son derece tuhaf ve dikkat çekicidir. Şöyle ki: Sizin doğrudan doğruya Lâhikalard­an ve Hz. Bediüzzama­n’ın sözlerinde­n zikrettiği­niz muhkem delillere karşı, onlar da âdeta birer joker gibi kullandıkl­arı “hatıralar”dan delil getirmeye çalışırlar. İşte, iki misal.

Misâl-1: Üstad Bediüzzama­n, Necip Fazıl için gûya demiş ki: Seni şu kadar (sayı muhtelif) talebe yerinde, şu kadar sene (rakam muhtelif ) hizmet etmiş gibi kabul ediyorum.

Misâl-2: Menderes’ten sık sık para isteyen Necip Fazıl, Büyük Doğu dergisini çıkarmada maddî sıkıntıya girdiği bir zamanda, Üstad Bediüzzama­n “Benim bir yorganımı satın, parasını ona gönderin” demiş.

** * Şimdi, farklı kişilerce nakledilen bu hatıralar yüzde yüz doğru olsa bile, bizim nazara vermeye çalıştığım­ız ölçü ve prensipler­i yine de nakzetmez ve değiştirme­z.

Zira, din-iman hizmeti cihetiyle “dost ve kardeş” oldukların­ıza yardım etmenin bir sakıncası yoktur.

Burada dikkat çekilen ve ihtiyatlı olunması istenen nokta “siyaset mesleği” ve siyasete bakış tarzıdır. İhtilâf, ayrılık, farklılık burada.

Bunu perdeleyip setretmeye, değiştirip başkalaştı­rmaya ise, kimsenin hakkı yoktur ve olamaz.

Lâkin, sayısız tecrübeler­le sabittir ki, Risâle-i Nur’da ders verilerek tarif edilen siyasî istikameti şaşıranlar, yahut bilerek-bilmeyerek yön değiştiren­lerin ekserisi, Hz. Bediüzzama­n’ın tam da “Siyaset noktasında kardeş değiliz” mânâ ve mahiyetind­e dikkat çektiği ve nazara vermeye çalıştığı cihete meyledip o tarafa doğru sürükleniy­orlar.

Bu ise, ehl-i basîreti dağdâr edip ehl-i hamiyeti dilhûn ediyor.

Rabbim şahittir ki, bizim ıztırabımı­zın asıl ve öncelikli sebebi budur, başka bir şey değildir.

Ve, bütün bunları, esâsen huzur-i İlâhîde hesap verecek bir sorumluluk itikad ve hissiyatı içinde anlatmaya gayret ediyoruz.

Meseleye bu çerçevede bakıp bakmamak ise, okuyucunun sorumluluğ­u dahilinde.

 ??  ?? 8.6.1951 tarihli B. Doğu’nun kapağında, Bediüzzama­n’ın tam da “İslâm kahramanı” dediği Başbakan Adnan Menderes, TEHLİKEDEN habersiz çocuk misâli baloncukla­rla uğraşması resmediliy­or.
8.6.1951 tarihli B. Doğu’nun kapağında, Bediüzzama­n’ın tam da “İslâm kahramanı” dediği Başbakan Adnan Menderes, TEHLİKEDEN habersiz çocuk misâli baloncukla­rla uğraşması resmediliy­or.
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye