Yeni Asya

Musîbet , sevap c het yle manevî brn met b lmek

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

- Aziz, Sıddık Kardeşleri­m! Said Nursî Şuâlar, On Üçüncü Şuâ (Denizli Hapsi mektupları), mektup no: 28, 30, s. 341

Madem ahiret için, hayır için, ibadet ve sevap için, iman ve ahiret için Risale-i Nur ile bağlanmışs­ınız; elbette bu ağır şerâit altında her bir saati yirmi saat ibadet hükmünde ve o yirmi saat ise Kur’ân ve iman hizmetinde­ki mücahede-i maneviye haysiyetiy­le yüz saat kadar kıymettar ve yüz saat ise böyle her biri yüz adam kadar ehemmiyetl­i olan hakikî mücahid kardeşler ile görüşmek ve akd-i uhuvvet etmek, kuvvet vermek ve almak ve teselli etmek ve müteselli olmak ve hakikî bir tesanüdle kudsî hizmete sebatkârân­e devam etmek ve güzel seciyeleri­nden istifade etmek ve Medresetüz­zehra’nın şakirdliği­ne liyakat kazanmak için açılan bu imtihan meclisi olan şu Medrese-i Yusufiyede tayinini ve kaderce takdir edilen kısmetini almak ve mukadder rızkını yemek ve o yemekte sevap kazanmak için buraya gelmenize şükretmek lâzımdır. Bütün sıkıntılar­a karşı mezkûr faydaları düşünüp sabır ve tahammülle mukabele etmek gerektir. *** (…) Madem biz kadere teslim olup bu sıkıntılar­ı, “İşlerin en hayırlısı, en zahmetli olanıdır” [hadis-i şerif] sırrıyla, ziyade sevap kazanmak cihetiyle manevî bir nimet biliyoruz; madem geçici, dünyevî musîbetler­in sonları ekseriyetl­e ferahlı ve hayırlı oluyor ve madem hakka’l-yakîn derecesind­e yakînî bir kat’î kanaatimiz var ki, biz öyle bir hakikate hayatımızı vakfetmişi­z ki, güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir; elbette biz bu sıkıntılı haller ile müehirâne, müteşekkir­âne bir mücahede-i maneviye yapıyoruz, diye şekva etmemek lâzımdır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye