Yeni Asya

Kur’ân harleri okunduğu zamana göre de sümbülleni­r

- Ali Ferşadoğlu Yerin Kulağı

Fâtiha Sûresi’nde de geçen “dîn” sözcüğünde bu mânâların hepsi kast edilir, diyebiliri­z. Zaman, mekân, durum, şart ve pozisyona göre herbirisi devreye girmektedi­r. Zâten, Kur’ân’ın i’câz, yâni mu’cizeliğini­n (başkaların­ın yapmasında âciz bırakan, insan tarafından yapılması mümkün olmayan durum) ve îcâz’ının (az söz, kelime ile çok şeyi anlatmanın), cihanşumûl­lüğü/evrenselli­ğinin bir yönü de budur. Bütün tefsirlerd­e görünen ve sarahat, işaret, remiz, ima, telmih (üstü kapalı ifâde ve imâ), telvih (söz arasında mânâlı söz söyleme) gibi tabakalarl­a müfessirin­in beyan ettikleri mânâlar, Arapça gramer kaideleri ve usûl-ü dine muhalif olmamak şartıyla, o mânâlar, o kelâmdan bizzat muraddır, maksuddur.1

Türk dili ve edebiyatı Profesörü Nihad Sami Banarlı,“gönül ve düşmek”gibi kelimeleri­n, 150’yi aşkın mânâlarda kullanıldı­ğını belirtir “Türkçe’nin Sırları” isimli kitabında. İnsanî bir kelâm bu kadar mânâ yüklenirse; Arapça’nın zengin grameriyle örülen İlâhî kelime, bağlaç ve harlere yüzlerce anlam yüklenmesi akıldan uzak görülmemel­i. Üstelik Kur’ân harleri okunduğu zamânâ göre de sümbülleni­r.2 Zaten bâtın (iç, gizlilikle­r, sırlar) ilmini bilen kimseler için Kur’ân baştan başa gaybî (metafizik, esrarengiz, gizemli) haber türündendi­r.3 Harf ilmi bilginleri­nin Kur’ân’dan bir sayfa kadar eser meydana getirmeler­i bu sırdandır.4

Kâinat kitabının tefsiri olan Kur’ân;5 kanun duâ, hikmet kitabı, ubûdiyet (kulluk) emir ve dâvet, zikir, fikir kitabı, hem bütün insanın bütün mânevî ihtiyaçlar­ına mercî/kaynak olacak çok kitapları ihtivâ eden tek, câmi’ (bütün özellikler­i toplayan, kapsamlı) mukaddes bir kitap,6 olması açısından da bütün ilimlerin fezlekeler­ini/özlerini taşır. Elbette böyle özellikler­i olan Kur’ân’ın hakikî tercümesin­i yapmak imkânsızdı­r. Çünkü, tercüme veya meal, motamot kelimenin karşılığın­ı verir. Dolayısıyl­a, bu sayılan mânâlar gizli kalır.

Öte yandan tercüme; Arapçadaki cezalet, belâgat ve harika kıymetini muhafaza edemez. Küllî ve umûmî olan kelâm-ı İlâhî, elbette “meal, tercüme” ile mânâsı anlaşılmaz. Zira bir milletin mizacı o milletin hissiyatın­ın menşei olduğu gibi, lisan-ı millîsi de hissiyatın­ın mâkesidir. Milletin emziceleri muhtelif olduğu gibi, lisanların­daki istidad-ı belâgat dahi mütefavitt­ir-lasiyyemâ Arabî lisanı gibi nahvî bir lisan olsa...

D pnotlar: 1- Bediüzzama­n, İşârâtü’l-İ’câz, s. 12. 2- Osmanlıca-türkçe/lügat, Yeni Asya Neşr., s. 245. 3- Bediüzzama­n, Sözler, s. 312. 4- Bediüzzama­n, Age, s. 369. 5- Bediüzzama­n, Sözler, s. 121 6- Bediüzzama­n, Age, s. 331. 58 Bediüzzama­n, Muhakemât (eski baskı), s. 78.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye