“EHL-İ VİCDANA SESLENİYORUM: NEREDESİNİZ?
“HANGİ vicdan 81 yaşındaki tekerlekli sandalyeye mahkûm babamı benimle görüşmekten alıkoyabilir? Bunun için ehl-i vicdana sesleniyorum: Neredesiniz? Babam çiftçi, ben mühendisim. Şimdi siz merak etmişsinizdir, baba-oğul ne suç işlediler de cezaevindeler? Tahmin edeceğiniz gibi ‘silahı olmayan’ birileri olarak ‘silahlı terör örgütü üyesi’ olmaktan şüpheli olarak tutukluyuz.” LMAĞDUR KÜRSÜSÜ
OÜÇÜNCÜ NÜKTE
ruç hayat-ı içtimaiye-i insaniyeye baktığı cihetle, çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
İnsanlar maişet cihetinde muhtelif bir surette halk edilmişler. Cenâb-ı Hak, o ihtilâfa binaen, zenginleri fukaraların muavenetine dâvet ediyor. Halbuki, zenginler fukaranın acınacak acı hallerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler. Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açlık ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez. Bu cihette insaniyetteki hemcinsine şefkat ise, şükr-ü hakikînin bir esasıdır. Hangi ferd olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir; ona karşı şefkate mükelleftir. Eğer nefsine açlık çektirmek mecburiyeti olmazsa, şefkat vasıtasıyla muavenete mükellef olduğu ihsanı ve yardımı yapamaz; yapsa da, tam olamaz. Çünkü, hakikî o hâleti kendi nefsinde hissetmiyor.
DÖRDÜNCÜ NÜKTE
Ramazan-ı Şerifteki oruç nefsin terbiyesine baktığı cihetindeki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telâkki eder. Hatta, mevhum bir rububiyet ve keyfemayeşa hareketi, fıtrî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan, dünyada servet ve iktidarı da varsa, galet dahi yardım etmiş ise, bütün bütün gàsıbâne, hırsızcasına, nimet-i İlâhiyeyi hayvan gibi yutar.
İşte, Ramazan-ı Şerifte, en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi malik değil, memlûktür; hür değil, abddir. Emir olunmazsa, en adi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye, mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektub, İkinci Risale, s. 472
Zenginler fukaranın acınacak acı hallerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler.