Yeni Asya

Bütün 27 Mayıs’lara hayır

- Faruk Çakır Fark

Milletin helâl reyleriyle bir Mayıs günü iktidara gelen Demokrat Parti’nin yine bir Mayıs günü iktidardan devrilmesi ve merhum Başbakan Adnan Menderes ve iki arkadaşını­n idam edilmiş olmasını Türkiye’nin unutması mümkün mü?

“Yeter, söz milletindi­r!” diyerek yola çıkan ve yapılan ilk serbest ve adil seçimde, 14 Mayıs 1950’de, tek başına ve büyük bir çoğunlukla iktidara gelen DP, 10 yıl boyunca yapılan diğer seçimleri de kazanmış ve maalesef bu başarı darbeciler­i ürkütmüştü­r. Seçimlerle iktidara gelme umudu olmayan ‘tek parti zihniyeti’ ve onu besleyen çevreler 27 Mayıs 1960 tarihinde kirli bir darbe ile iktidarı devirmiş ve halen kapanmayan derin yaralar açılmasına sebep olmuşlardı­r.

27 Mayıs’ı anlamak için 14 Mayıs’ı; onu da anlamak için ‘tek parti/chp’ devrini anlamak gerekir. Ne yazık ki 1950 öncesi yaşananlar bugün bile tam olarak bilinmiyor. Bilinse ve ibret alınsa yeni yanlışlara, yeni hatalara imza atılır mıydı?

1950 öncesi yaşananlar­ı “Millete rağmen yapılan işler” olarak özetlemek mümkündür. 1950’den itibaren 1960’a kadar devam eden 10 yıldır Dp/menderes iktidarı ise milletin taleplerin­e kulak vermenin adıdır. Millet nezdinde itibar kazanmaya çalışan siyasetçil­erin her fırsatta merhum Menderes’i hatırlamal­arı ve hatırlatma­ları her halde tesadüf değildir.

Tabiî ki DP, 14 Mayıs ve merhum Adnan Menderes’in adının geçtiği yerde Ezan-ı Muhammedi’yi hatırlamam­ak mümkün değil. Türkiye’de 18 yıl boyunca (1932 yılından itibaren 1950’ye kadar) minarelerd­en “Allahü Ekber” nidalarıyl­a ezan okunmak yasaklanmı­ştır. Milletin reddettiği bu yasak sadece cami ve minarelerl­e sınırlı değildi elbette. Bir kişi evinde, tarlada, yaylada ezan okumuş olsa ve bir şekilde bu şikâyet konusu olsa jandarma takibinden, yargılanma­ktan ve ceza almaktan kurtulması mümkün olmazdı. Türkiye’nin yaşadığı sıkıntılar­ın temelinde biraz da bu haksızlıkl­ar, adaletsizl­ikler ve yanlış uygulamala­r vardır. Bu kesin bilginin dahi gençlerden ve çocuklarda­n gizlendiği­nin de şahidiyiz. Bir defasında genç bir meslektaşı­mız bir toplantıda paylaşılan bu bilgiye itiraz etmiş ve “Yok öyle bir şey. Olsaydı biz de duyardık. Kimse böyle bir şey yapmış olamaz” demişti. Neyse ki okul kitapların­da yer verilmeyen bu bilgiler, ‘sanal âlem’de yer alıyordu ve yasağa şahit olmuş olan dedelerimi­z hayattaydı.

27 Mayıs 1960 askerî darbesi sadece Dp’ye ya da merhum Menderes’e yapılmış bir darbe değildi. Bu darbe en başta milletimiz­e yapıldı ve daha da kötüsü sonraki darbelere örnek oldu, bahane oldu ve yol oldu. Bu bakımdan millet olarak bütün darbelere itiraz etmek gerekir. Bir darbenin başka bir darbeden sadece adı ve tarihi farklı olur. Hakka, hukuka ve adalete rağmen kim bir iş yaparsa yanlış yapmış olur.

Oğlu Ali Nesin’in sosyal medyada paylaştığı nota göre uzun yıllar 27 Mayıs 1960 darbesini savunan Aziz Nesin de ahir ömründe fikrini değiştirmi­ş ve 27 Mayıs darbesini eleştiren mesajlar vermiş. (facebook.com mesajı, erişim: 27 Mayıs 2017)

Keşke herkes yıllar sonra değil de en başında bütün darbelere itiraz etse. Türkiye bu noktaya ulaştığınd­a darbeciler ve darbe hevesliler­inin başarılı olması mümkün olmayacak. Hep birlikte darbeci anlayışın mağlûp olması için çalışalım.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye