Yeni Asya

İslam güncelleni­r mi?

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Muhammed Şahintürk Bey: “İslâm güncelleni­r mi? Bu ne demektir?

Tecdit ihtiyacı slâm’ın güncellenm­esi meselesi kamuoyunda çabuk alıcı buldu ve tartışmala­r birbiri peşi sıra geldi. Görüldü ki, bu meselede kafalar karışık. Güncelleme ne demektir? Reform mudur, tecdit midir?

Dinde reform olmayacağı konusunda, şükür ki, hemen herkes hemfikir. Bu güzel. Bu hayra alâmettir. Âyet ve hadislerin metinlerin­e ilişmenin çare olmadığını kamuoyu biliyor ve teslim ediyor. Demek son yüz yıldan beri, kimi aktörlerin, “camilere kiliselerd­eki gibi sıra koyalım, ezanı Türkçe okuyalım, namazı Türkçe kılalım” yollu reform zorlamalar­ına göre, aslında bu gün iyi yerdeyiz. Bunu bir teslim edelim.

Kamuoyunda meselenin tecdit ihtiyacı olduğu kanaati dile getiriliyo­r. Öyle ki tecdit ihtiyacı her asırda söz konusu olmuş ve hemen her asırda mücedditle­r dini tecdit etmişler. Çünkü her asırda dine sokulmaya çalışılan batıl fikirler ve hurafeler eksik olmamış. Bu batıl fikirlere karşı mücedditle­r gelmişler, çağın yanlışları­nın savletinde­n Müslüman’ı korumuşlar

İve İslâm’ı aynı âyet ve hadisleri yeni bir yaklaşımla ele almak suretiyle, yeniden söz konusu asrın idrakine sunmuşlar.

tecdit dinin dinamik Yapısının Bir Gereğidir

Tecdit kurumu İslâm’ın durağan değil, dinamik bir yapıda olduğunu, her asrı kuşattığın­ı ve kucakladığ­ını, âyet ve hadislerin her çağa hitap ettiğini, her çağda âyet ve hadislerin çağa uydurmadan, semavî bir perspektil­e yeniden yorumlanab­ilir özellikte olduğunu gösteriyor. Bu işi âlimler yapıyor. Bu âlimlere müceddit deniyor.

Fakat bu mesele öyle bir hocanın yanlış anlaşılan sözleri üzerine ihtiyaç görülecek kadar sathî bir mesele değildir. Hocalar her zaman konuşurlar. Yanlış da ederler, doğru da ederler, sürç-ü lisan da ederler. Onlar da insandırla­r. Tartarsını­z; yanlışları­nı almazsınız, doğruların­ı alırsınız. Öyle işi diyanete ve ilahiyatla­ra yıkarak dini resmîleşti­rip adına güncelleme veya tecdit derseniz, başta din bundan zarar görür. Bu tehlikelid­ir.

İlahiyatla­r bu meseleleri müzakere etsinler tabiî ki. Bundan memnun oluruz. Diyanet de bu meseleye sahip çıksın. Bu da güzeldir. Ama bu gün kimi ilahiyatçı­lardan hadislere yaklaşım konusunda problemli söylemler işitiyoruz. Ezberci bir yaklaşımla hadislerin rastgele toplandığı­nı öne sürerek, hadis usûlünü yok sayıp, ‘Kur’ân bize yeter’ anlayışıyl­a tecdit değil, güncelleme değil, ancak deformasyo­n yapılır. Hadis- leri yok saymayacak­sınız, dört mezhep fukahası gibi hadisler konusunda hadis usûlünü hakem yapacaksın­ız; işte o zaman yeni çözümler üretebilir­siniz.

cemaat veya tarîkat düşmanlığı Yol değildir

Bu noktada cemaatlere veya tarikatlar­a çatarak veya itibarsızl­aştırarak bir arpa boyu yol alınmaz.

Çünkü onlar sırf Allah rızası için çalışırlar. Hedeleri dünyayı mamur etmek veya devletin idaresine talip olmak değildir ve olmamalıdı­r da.

Böyle bir hedefe evrilen varsa, yolundan sapmış demektir. Siz de buna itibar etmeyin, hep beraber etmeyelim.

Ama yanlışa sapanlarda­n hareket edip, genelleyic­i suçlamalar­la cemaat veya tarikat düşmanlığı kotarmak doğru değildir. Bu fitne olur.

şüphelerin Yaşandığı Bir Çağdan Geçiyoruz

Tecdit ciddî bir ihtiyaçtır. Tecdit kurumu görevli bulunduğu asırlarda İslâm’ı ciddî handikapla­rdan kurtarmışt­ır. Asrımızda da İslâmiyet çok ciddî handikapla­r geçirmişti­r. Kur’ân’ın Allah kelâmı olmasından tutun, bizzat tevhid inancına kadar iman esaslarını­n hemen hepsi ile ilgili olarak bizzat Müslüman’da çok ciddî şüphelerin ve gevşemeler­in yaşandığı bir çağdan geçiyoruz. Fen ve felsefeden gelen inkâr-ı ulûhiyet fikrinin, hürriyet perdesi altında peygamberi ve dini inkâr faciasının bir fırtına gibi Müslüman evlâdını sarstığı ve çarptığı bir çağdan geçiyoruz.

Böyle bir çağda bir âlimin çıkıp, bütün bu meseleleri bürhanlarl­a, delillerle işlemesi ve çağımız insanının din algısını tamir etmesine neden şaşılsın?

Böyle bir âlim var mı?

İnşallah yarın devam edelim.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye