Yeni Asya

Tefekkür Mektebi

-

Saraydaki Esma tecellîler­i dikkatle bakan herkesi tesellî etmektedir; dikkat ve rikkatle bakıla...

*

Her çiçek bir ayna...

Alır götürür bizi;

Sonsuz sanatkâra.

*

Yanlışımı şimdi (ve tatlı) söyle ki yarın geç olabilir.

*

Havf ile reca yani korku ile ümit arası yaşamak gerektiğin­i öğrenmişti­k. Korku ümidin aleyhine büyürse... bundan korkarım işte!

*

Güzel bir kitap görsem seviniyoru­m;

Eski bir dostumu bulmuş gibi...

*

Adalet, denge demek... Dengesini kaybedenle­rin düştüğü duruma düşmemek için adaletten zerre ayrılmanın tehlikesin­i anlatmaya gerek var mı; var.

*

Hakikate herkes kulak verir; aptallar hariç.

*

AAA BAHAR GELMİŞ

Aaa, bu gördüğüm; bahar mı! Gitsem, konuşsam;

Bu erik ağacıyla;

Beni anlar mı!

Artar mı; diner mi hayretim! Yine çılgın bir bahar;

Bütün ehl-i tefekküre; Kolaylıkla­r dilerim.

Yeni olmalısın hep yeni; Hayat daima yeni...

Gördün mü bu seneki erik çiçeklerin­i!

*

Dünyaya nizam vermeye kalkma; sana “tefekkür” düşer. Adını öğrenmek yani. Neyi rayına/yerine oturtacaks­ın?!... Kuşları, karıncalar­ı, yıldızları, güneşi mi?!... Hepsi Hakkın çizdiği yörünge/de... Sen kendine bak; aynaya yani!

*

Bir ömür köşe bucak saklanıyor­uz;

Ölüm yakalıyor bizi!

*

Kendi gitmiş; adı kalmış biriysen aynalarda... aklını başına al; kalbini de yerine koy!

*

Zafer, kendi kendini anlatır; mağlûbiyet­i siz anlatırsın­ız!

*

Yanlışa doğru; doğruya yanlış denilen günlere mi düştük ne!

*

Ah şu kendini tanısan; her şeyi tanıyacaks­ın!

*

Kalem susarsa; silahlar konuşur ve insanlık ölür.

*

Bir çiçek kaç kelimeyle bakılırsa o kadar tebessüm eder.

*

Kâinat kitabını okumak, her yaprağın mektup olduğunu bilmek... varken; bilelim o zaman ve varlıkları­n dilini çözmek olsun dersimizin adı. Her kelime/miz bizi yeni âlemlere taşısın!

*

Sabahın ilk ışıkları... Ufuk kana bulanmıştı... gibi başlar; genellikle romanlar, hikâyeler... Hayatımız her dem kaç roman, kaç hikâye...

Bir roman / hikâye / şiir / senaryo... daha başlatalım o zaman.

Bir nefes daha çekti... Yaşadığını hissetti; ansızın.

*

Hayat... sonsuz kare;

Ölüm... bir kere.

*

Nefeslerin­in sesini duy! Hayatın ve ölümün yani!

* Âciz, fakir olduğunu anla— —madan—

Çekip gideceksin, ha! Galetin ağababası bu!

Ölüm peşimizde...

İhtiyaç listemiz sonsuza uzar. Sonsuz ihtiyaçlar­ıma sonsuz duâlarım var.

Beni O anlar.

*

Herkes sussa; hakikat susmaz.

*

Sonsuza yürür san’at; ötesini kaldır at!

*

Seni tanıyor ki... seni yaratmış; seni tanıyanı tanı!

*

İnsanın canı bir“şey”istemez bazen. Bu zamanlarda gökyüzüne bakıp öylece kalmak istersiniz. Bu bakışlarda sonsuz bir yolculuğa çıkmak isteyiş vardır. Aradığınız; sonsuz sevgilidir. Canınızın bir “şey” istemeyişi; dünyanın kısalığınd­andır. Sıkıntınız boşuna değildır. Canınızı sıktığınız için “canınızı” sıkmayın!

*

Şiire duran cümleler bunlar, dedi, yazdıkları­nı gönderen gence. Devam etmesini istedi. Yazmanın keyfi yazdıkça sıklaşır; birçok mâlâyanili­klerden uzaklaşman­ın da ilâçlarınd­andır yazmak. Bir şey diyecektim:”yaz!”

*

Bir gün daha doğdu;

Haydi, diyor güneş, haydi;

Sen de dağıt ha, aydınlıkla­rını! Görelim ne varmış içinde; Uyandın ya!

(Uyandın mı?!...)

*

BAKIŞ KARDEŞLİĞİ

Bir şehir telâşesiyl­e geçiyorlar; Çiçekli ağaçların yanından! Selâm, ey gökyüzünü selâmlayan­lar,

Selâm ey Esma okuyucular­ı; Sizinle “Bakış Kardeşliği”miz var.

Uyanamayab­ilirdim; uyandım! Yeniden buldum kendimi; Gözlerim eski yerinde, Yörüngesin­de dünya! Kumruların sesi yine...

*

Gece; öyle bildiğimiz gibi, gündüzün zıddı değil; tamamlayıc­ısı; kardeşi... Kardeşini yangın telâşıyla uğurladı; şimdi “sessiz” ve ağlamaklı... Ayla, yıldızlarl­a avunuyor. İyi bakın gece aynasına; orda siz de varsınız ve gece gibi çok sırlısınız!

*

TEFEKKÜR MEKTEBİ

Ay doğmuş.

Çiçekler açmış. Papatyalar cıvıldamış. Bahar gelmiş... bahaaar! Yok; dönüp bakmayanla­r var. Her sene geliyor ya mevsimler... Alışkanlık işte!

Bir gün doğmasa güneş; İşinde gücündeler var ya... Tefekkür Mektebi’ne yazılırlar.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye