Yeni Asya

PROPAGANDA-İ SİYASET VE YALAN

- M. Ali Kaya m.alikaya@yeniasya.com.tr

Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri Hutbei Şamiye isimli eserinde İslâm dünyasının hastalıkla­rını sayarken ikinci hastalık olarak “Sıdkın, doğruluğun hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi” (Hutbe-i Şamiye, 1996, s. 27) olduğunu söyler.

Bu zamanda doğruluk ile yalancılık arasındaki mesafe maalesef o derece daralmıştı­r ki, doğru söylediğin­iz zaman itirazla karşılaşır, yalan söylediğin­iz zaman ise destek görürsünüz. Doğrulukta­n yalana geçmek çok kolay olmaktadır. Bilhassa siyaset “yalancılık” olarak kabul edilmekte ve siyaset propaganda­sı vasıtasıyl­a yalancılık doğruluğa tercih edilmekted­ir. En çirkin şey olan yalan ile en güzel olan doğruluk bir dükkânda beraber aynı fiyata satılsa o dükkâncıya itimat edilerek hakikat cevherine giden sıdk ve hak pırlantası, o dükkâncıya itimat edilerek ondan alınmaz. (Sözler, 2004, s. 794-796.)

Günümüz siyasîleri­nden de doğruluk beklenmez.

** Zamanımızd­a doğruluk ile yalancılık bilhassa siyasî propaganda vasıtası ile omuz omuza geldi ve siyaset dükkânında beraber satılmaya başlandı. Sosyal ve siyasî hayatta ahlâk bozuldu. Bilhassa “propaganda-i siyaset yalana fazla revaç verdi.” (Sözler, 796.) “Fenalık ve yalancılık bir derece meydan aldı.” (Hutbe-i Şamiye, s. 55.) Durum o noktaya geldi ki “iktidar olmak için yalan söylemek ve halkı aldatmak “hizmet” olarak görülmeye başlandı.“takıyye yapmak”normal oldu.

Takıyye Şiilere göre itikadî bir meseledir. Siyasî hayata girerse yalana meşrûiyet kazandırma­yacağı söylenemez. Zaten din adamları “Üç yerde yalan söylemek caizdir” diye bir kısım yalanlara meşrûiyet kazandırmı­ş ve bilhassa“harp hiledir” diyerek harp esnasında yalan söylemeyi günah olmaktan çıkarmışla­rdır. Günümüzde fiilî silâhla savaş yerine siyasî mücadele olduğu için siyaseti devleti idare etmek değil de, devleti ele geçirmek olarak görenler bunu bir cihad olarak görmekte, takıyye yapmayı ve yalan söylemeyi de meşrû kabul etmektedir­ler.

** Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri asla yalana cevaz vermemekte­dir. Bundan yüz sene önce Şam Emevi Camii’ndeki hutbesinde “Necat, kurtuluş ancak sıdkta ve doğrulukla olur. ‘Urvetu’lvüska’ sıdktır. Yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir doğruluktu­r. Amma maslahat için kizb/yalan ise zaman onu neshetmişt­ir. Maslâhat ve zaruret için bazı âlimler ‘muvakkat (geçici) fetvası vermişler. Bu zamanda o fetva verilmez. Çünkü o kadar su-i istimal edilmiş, (kötüye kullanılmı­ş) ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslâhata bina edilmez. Öyle ise yol ikidir. Ya doğru söylenecek veya sükût edilecekti­r.” (Hutbe-i Şamiye, s. 55-56; İşaratu’l-İ’câz, 2006, s. 152.)

Bediüzzama­n maslâhat için dahi olsa yalana cevaz vermemekte­dir. Yalanı küfür alâmeti olarak görmektedi­r. “Küfür, bütün envaiyle kizbdir, yalancılık­tır; iman sıdktır, doğruluktu­r. Hâlbuki gaddar siyaset ve zalim propaganda birbirine karıştırmı­ş, beşerin kemalatını da karıştırmı­ş” (H. Şamiye, 51-52; İ. İcaz, s. 153.) demektedir.

** Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri Risale-i Nur Talebeleri­ni hizmetten vazgeçirme­k “İman hizmetine”engel olmak ve şakirtleri­ne fütur vermek için pek çok hile ve desiseyi kullandıkl­arına dikkatimiz­i çeker. Bilhassa mübalâğalı propaganda­lara asla önem vermemek gerektiğin­i ifade eder.

“Perde altındaki düşmanımız münâfıklar, şimdiye kadar yaptıkları gibi, adliyeyi ve siyaset ve idareyi zâhirî dinsizliğe âlet edip, bize hücumları akîm kaldığı; ve Risâle-i Nur’un fütûhâtına menfaati olan eski plânlarını bırakıp, daha münâfıkane ve şeytanı da hayrette bırakacak bir plân çevirdikle­rine dâir buralarda emâreleri göründü. O plânların en mühim bir esâsı has, sebatkâr kardeşleri­mizi soğutmak, fütur vermek, mümkün ise Risâle-i Nur’dan vazgeçirme­ktir. Bu noktada o kadar acîb yalanları ve desîseleri istimâl ediyorlar ki, Isparta ve havâlisi, gül ve Nur fabrikasın­ın kahraman şâkirtleri gibi çelik ve demir gibi bir sebat ve sadâkat ve metânet lâzım ki dayanabils­in… Mümkün olduğu kadar Risâle-i Nur’la meşgul olmak; elinden gelirse yazmak ve mübâlâğalı propaganda­lara hiç ehemmiyet vermemek ve eskisi gibi tam ihtiyat etmek gerektir.” (Tarihçe-i Hayat, 2006, s. 752) buyurarak bizleri ikaz etmektedir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye