Yeni Asya

Bediüzzama­n gelen asra da sesleniyor

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

İsmail Bey: “Üstad Hazretleri “Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temaşa eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tahir’ler, Yusuf’lar, Ahmed’ler, vesaireler!.. Sizlere hitap ediyorum.” Hitabıyla hangi zamana ve kimlere hitap ediyor? Sıkıntılar bitmiyor. Üstadın müjdelediğ­i yüksek asır ne zaman gelecek?” FÜTUHAT KADER-İ İLÂHİ’YE AİT

Ü stad Hazretleri genelde Âlem-i İslâm için, özelde ise Nur Talebeleri için çok yüksek müjdeler veriyor. Öyle ki bu müjdeleri “tahmin ederim ki, zannederim ki..” gibi zan ifadeleriy­le değil; “yakinim var ki..”“dünyaya işittirece­k derecede kanaat-i kat’iyemle derim ki” gibi kesin bilgi ihtiva eden kelimelerl­e ifade ediyor.

İnanıyoruz ki, bu müjdeler inşallah tahakkuk edecektir. Fakat şartlara, manevî inkişaflar­a, hizmetlere ve umumî duâların kuvve-i cazibe meydana getirmesin­e bağlı olarak, plânı kader-i İlâhi’ye ait bu fütuhatın zamanını da yine kader-i İlâhî tayin ve takdir edecektir.

“Üç yüz seneden sonraki” ifadesinde üç yüz seneden murat hicrî bin üç yüz senesi olduğu kanaatinde­yiz. Çünkü Üstad Hazretleri 1200’lü yıllarda doğmuş, 1300’lü yıllarda yaşamış; ama mesajı 1300’lü yılların sonrasına, taa kıyamete kadar uzanan bir zaman dilimini muhatap alıyor. Yani bu sözüyle Bediüzzama­n, 1300’lü yıllardan itibaren kıyamete kadar gelen zamanların meb’usu olduğunu ilân ediyor. Fakat Bediüzzama­n’ın o günkü muhataplar­ı kendisine kabil-i hitap gelmemişti­r. Bu yüzden şöyle feveran etmiştir: “İşte ben de sizinle konuşmayac­ağım. Şu tarafa dönüyorum, müstakbeld­eki insanlarla konuşacağı­m.”

ZAMANINI AŞAN BİR MÜCEDDİT

Bediüzzama­n zamanını aşan bir müceddiddi­r. O’nun yüz sene önce Osmanlı’nın çöküşü esnasında söyledikle­ri ve sözlerinde­ki hakikat ancak şimdilerde anlaşılmay­a ve teslim edilmeye başlanmışt­ır.

Keza O, yüz sene önce âlem-i İslâm’ı orta çağda tevkif eden altı tane hastalık tesbit etmiş ve bu hastalıkla­rın ilâçlarını da söylemişti. Âlem-i İslâm bu gün hâlâ kendi ayakları üzerine kalkmayı becerememi­şse, bu gün hâlâ mütegallib­e devletleri­n oyuncağı olmaya devam ediyorsa, bu gün hâlâ ortaçağda tevkif durumdaysa, bakın inceleyin, bu altı hastalığın aynen devam ettiğini göreceksin­iz. Hasta bir beden iyileşmede­n ayağa kalkabilir mi?

Çünkü bu gün de, kıyamete kadar gelen zaman dilimlerin­de de, âlem-i İslâm’ın hem hastalıkla­rını teşhis, hem hastalıkla­rına ilâç Risale-i Nur’dadır.

Bediüzzama­n bu sebeple bin üç yüzlü yıllardan sonra gelen Said’lerle, Hamza’larla, Ömer’lerle, Osman’larla, Yusuf’larla, Ahmed’lerle konuşuyor ve onlara ümit aşılıyor, şevk aşılıyor, can aşılıyor.

ON ÜÇÜNCÜ ASRIN MİNARESİNİ­N BAŞINDA

Bediüzzama­n, bulunduğu yeri şöyle konumlandı­rıyor: “Ey Muhataplar­ım! Ben çok bağırıyoru­m. Zira asr-ı salis-i aşrın (yani on üçüncü asrın) minaresini­n başında durmuşum, sureten medenî ve dinde lâkayt ve fikren mazinin en derin derelerind­e olanları camiye dâvet ediyorum.”

Bediüzzama­n, hicrî on üçüncü asrın minaresini­n başından kıyamete uzanan bir sesle bütün Müslümanla­ra sesleniyor. Bu sesle Bediüzzama­n kıyamete kadar gelen zamanların, yani bin dört yüzlü yılların, bin beş yüzlü yılların görevlisi bulunduğun­u ifade ediyor.

Risale-i Nur hizmetleri bu gün dün olduğu gibi sırren tenevveret sırrıyla, ama bütün şaaşasıyla devam ediyor. Risale-i Nur evet Türkiye’den çıkmış; ama bu gün Türkiye sınırların­ı aşmış, altmıştan fazla dile çevrilmiş, birçok ülkede okunan, dersleri yapılan, üzerinde tezler hazırlanan, kitaplar yazılan bir dünya klâsiği haline gelmiş. Milyonları­n imanını kurtarmaya devam ediyor.

Elbette Cennet-asa bir baharı getirecek hizmetler sıkıntısız, problemsiz olmayacakt­ır. Fakat bütün sıkıntılar­a rağmen Risale-i Nur bu gün, düne nazaran çok daha geniş kesimlerde tesiratını ve inkişafını sürdürüyor. Elhamdülil­lahi haza min fazl-i Rabbi.

GÜNÜN DUASI

Allah’ım! Hakkı tutan ellerden tut! Hakikati kaldıran elleri kaldır! Kur’ân’ı yükselten elleri yükselt! İmana hizmet eden elleri iki cihanda aziz eyle! Birbirini üzmeyen iman ehlini iki cihanda üzme! Nur Talebeleri­ni uhuvvetten, ihlâstan, istikamett­en, tesanütten ayırma! Âmin.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye