Kur’ân’ın münevver şakirdleri
O nlar hayatlarını, Nurlar’a ve Nurlar’ın müellifi Bediüzzaman Hazretleri’ne, adeta vakfeder derecede bir sadâkat ve ihlâs içinde bağlanmışlardı. Bu duruşları oldukça samimî ve fedakâraneydi. Zor şartlar içinde, Nur-u Kur’ân’a hizmet etmeyi başarmış Üstad’larının ve eserlerinin etrafında, adeta Nurdan bir halka oluşturmuşlardı. Bu hususiyetleri onlar için, hayatlarında en değerli varlık olarak öne çıkmıştır. Her birisi Nur’un birer kahramanı olmuş, kudsî Nur hizmeti içinde, her sıkıntıya göğüs gererek, Üstad’larına râm olmuşlardı. Risale-i Nurlar’ın ilk yazılması, yayılması ve okunması hengâmında, İslâm ve iman düşmanları tarafından, Üstad’larına ve kendilerine karşı yapılan her bed muameleye karşı, sabır, iman ve sadâkat içinde kalarak, Nur Risaleleri’nin kalb ve gönüllere yayılması hususunda, asla fütur göstermeyip, büyük bir gayret içinde olmuşlardır. Nur kahramanlarının bu hususiyetlerini izah ederken, Bediüzzaman onları taltif ederek, şu sözleri ifade eder: “Şiddetli imtihanda sarsılmayan ve dersinden vazgeçmeyen ve yakıcı çorbadan ağızları yandığı halde talebeliğini bırakmayan ve bu kadar tehacüme karşı kuvve-i mâneviyesi kırılmayan zatları ehl-i hakikat ve nesl-i âti alkışlayacakları gibi, melâike ve ruhâniler dahi alkışlıyorlar diye kanaatim var.”1
Bir başka eserinde, şu mübarek kafilede her birisi ayrı bir yıldız olan şahsiyetleri şu sözleriyle taltif eder: “Hizmet-i Kur’ân’iyeye ait inayet-i Rabbaniyenin ikincisi şudur ki: Cenâb-ı Hak, benim gibi kalemsiz, yarım ümmi, diyar-ı gurbette, kimsesiz, ihtilâttan men edilmiş bir tarzda, kuvvetli, ciddî, samimî, gayyur, fedakâr ve kalemleri birer elmas kılınç olan kardeşleri bana muavin ihsan etti. Zaif aciz omzuma çok ağır gelen vazife-i Kur’ân’iyeyi, o kuvvetli omuzlara bindirdi. Kemal-i kereminden yükümü hafileştirdi.”2
Risale-i Nur Külliyatı içinde, Yirmi Yedinci Mektup olarak bilinen ve Lâhikalar adıyla yayınlanan Nur mektupları içinde, Nur’un bu eşsiz kahramanlarının, Nurlar’a olan ilgisi, alâkası ve sadâkatı konumunu izah ederken, hizmet değerlendirmelerinin mahiyetini ise, Bediüzzaman şöyle ifade ediyor:
“Kur’ân’ın şu münevver, mübarek şakirtleri, içinde birbiriyle mânen müzakere ve müdavele-i efkâr ediyorlar. Ve yüksek bir medrese salonudur ki, Kur’ân’ın şakirtleri onda her biri aldığı dersi arkadaşlarına söylüyor. Ve Kur’ân-ı Mu’cizü’l-beyânın hazine-i kudsiyesinin sandukçaları olan Risâlelerin satıcı ve dellâllarına muhteşem ve müzeyyen bir dükkân ve bir menzildir. Her biri aldığı kıymettar mücevheratı birbirine ve müşterilerine orada gösteriyor.”3
Biz Nur mektuplarda yerini almış ”Kur’ân’ın münevver şakirdleri”senasına mazhar olan, Nur’un ilk kafilesinden, yani diğer bir ismiyle saff-ı evvel Nur şakirlerinin, Üstad ve eserleri hakkında yazdıkları mektuplar yoluyla bazı değerlendirmelerini arz edeceğiz. Bediüzzaman’ın ve kudsî Nur hizmeti ve eserlerinin hakkaniyetinin öne çıktığı, Nur’un kudsîmesleği, Üstad’ın şahsiyet-i maneviyesi ve Kur’ân’dan süzülen Nur hakikatlerinin ehemmiyet ve kıymeti adına, Üstad ve şaheserlerine dair, oldukça manidar, beyanlara yer vereceğiz inşaallah. D pnotlar:
1- Şuâlar, s. 272. 2- Mektubat; Barla Lâhikası. 3- Barla Lâhikası, s. 360.