DEMOKRASİ İSTİYORUZ
“Bilgi Çağında” insanlık uyanmış “Hürriyet, Adalet ve İnsan Hakları”nın uygulanmasını istemektedir. Çağdaş dünyanın önceliği herkes için hürriyet ve katılımcı demokrasidir.
Türkiye’de bugün bu gidişat ile çelişen bir tablo görülmektedir.
Her şeyden önce Türkiye bu gün 12 Eylül 1980 ürünü bir ihtilâl Anayasası ile yönetilmeye devam etmektedir. AKP hükümeti 16 yıl boyunda “Anayasayı değiştireceğiz” sloganı ile toplumu aldatarak yaptığı “Torba Kanunları” ve “Referandumlar” ile sadece kendi parti siyasetini ve 12 Eylül Anayasa’sının ruhunu ve anlayışını güçlendirmiştir.
Hiçbir konuda ilerleme sağlanamamış; bilâkis geriye gidilmiştir.
Günümüzün siyasî ve ekonomik tablosu bunun delilidir.
* Türkiye’nin yaşadığı 28 Şubat 1977 sürecinde hak ve hürriyetlerde meydana gelen daralmalar günümüzde 15 Temmuz 2016 sürecinde verilen tartışmalı mahkeme kararları ile devam etmektedir.
Keza, devletin resmî ideolojisi haline getirilen görüşler bu defa da yine Atatürkçülüğün dindar versiyonu ile korunarak devam etmektedir. Bir tek fark 28 Şubat sürecinde işlenen din ve vicdan, düşünce ve fikir, basın ve ifade hürriyetleri alanında yaşanan hak ihlâlleri bu defa 15 Temmuz adına işlenmektedir.
12 Eylül’den günümüze 38 yıl, 28 Şubat’tan günümüze ise 21 sene geçmiştir.
Demokrasi, hak ve özgürlükler alanında 1980 öncesine dönülmüş, buna paralel olarak ekonomide geriye gidiş yaşanmıştır.
Bu durum böyle sürdürülemez.
*
15 Temmuz sonrasında “ülke bütünlüğünü koruma”iddiasıyla uygulanan hak ihlâlleri, meydana getirilen mağduriyetler ve antidemokratik uygulamalar gerçekte bölücü ve yıkıcı eğilimlere yeni kozlar ve gerekçeler vermekten başka bir şeye yaramamaktadır.
Türkiye’de yaşanan bütün problemlerin temelinde bu yanlış anlayış vardır. Bütün problemlerin temelinde ülkemizi içeride ve dışarıda zor durumda bırakan antidemokratik, hukuk dışı, baskıcı ve dayatmacı zihniyet yatmaktadır. Bu zihniyet keyfî uygulamaları ile devlet-millet kaynaşmasına da zarar vermekte ve iç barış ve huzuru tehdit etmektedir.
Türkiye bu zihniyeti demokrasiyi ve hukuku hakim kılmakla aşılabilir.
*
24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi bir fırsat önümüze gelmektedir. Bize düşen meşrûiyet içinde Anayasa’nın bize tanıdığı hak ve hürriyetler çerçevesinde bu fırsatı değerlendirmek ve Türkiye’yi gerçek anlamda bir demokratik hukuk devleti yapısına yeniden kavuşturacak bir tercih yapmaktır.