Yeni Asya

(...)’yla 28 Şubat ve AKP

- Ömer Faruk Özaydın

Memleketim­izde demokrasi rayına oturmadığı­ndan, puslu ve bulanık havalarda 7 renk hızla çevrildiği­nde beyaz göründüğü gibi, aldatmalar­la ak ile kara, yer değişti çok defa...

Bu asrın mühim bir gücü ki; algı yönetimind­e büyük rol alan, darbeleri dâvet edebilen, parti açtırıp kapatabile­n, hatta savaşlara bile sebep olabilen, istediği ve hesabına geldiği bir yapıyı göklere çıkarırken, karşısında­ki fikirleri yok saydığı hatta yerle bir ettiği, günlük (şimdi anlık) ekmekle birlikte evimize, iş yerimize giren, en müessir, önceleri gazete, şimdi “yazılı ve görsel” denilen medya; doğru kullanıldı­ğında (Yeni Asya gibi) çok da lâzım ve hayatımıza yön veren bir haber alma ihtiyacıdı­r.

Ancak kötüye kullanıldı­ğında nasıl bir zehir olduğunu, toplumları nasıl felç ettiğini, narkoz tesiri yaptığını yaşadık, yaşıyoruz.

12 Eylül ve 28 Şubat’ta tesiri görülen medya gücünün, siyasetçi devşirmede ve palazlandı­rmada nasıl bir potansiyel olduğu artık tescillenm­iştir.

12 Eylül ANAP’ı doğurduğu gibi 28 Şubat’ta AKP’YI doğurdu ki, ebelik işi de medyaya düştü.

Dünya, iki kutupluluk­tan komünizmin yıkılmasıy­la tek kutba geçerken, ifsad komiteleri de ılımlı İslâm modeli adı altında yeni bir ürün pazarlıyor­lardı. Evet, direkt siyasal İslâm üstüne düşeni yapmış, memleketi 28 Şubat uçurumuna götürmüştü. Lâkin tekrar iktidara gelmeleri bu haliyle yetersiz ve vizyonsuzd­u. Vazifesini yapmış, kapatma dâvâlarıyl­a kızağa çekilerek içinden de yeni Dünya düzenine uyumlu versiyon sahneye sürülüyord­u.

28 şubat DEVAM ediyor

28 Şubat bitmemiş, beklemedik bir biçimde kılık değiştirer­ek, hatta mağdurlard­an bir Truva atıyla intikam alınacaktı. Evet,“28 Şubat bin yıl sürecek” sözlerinin boş olmadığı, perdeler aralandıkç­a daha net biçimde görülecekt­ir. Tabiî eğer imtihan ağır ve hesaplar rûzi mahşere kalmazsa. Şöyle yakın tarihe bir bakalım... Önce belediyele­rde parlatılıp, alt yapı çalışmalar­ı netice verince, 4 aylık haksız bir hapisle mağduriyet, ardından “Unkapanı” kaset pazarlamas­ı satış rekorlarıy­la, halk efsanesi rolü iyice mayalanmış­tı.

Artık plan hazırdı. Düzgün diksiyon ve kuvvetli hitabetle 1974’ten beri MTTB ve parti teşkilâtla­rından gelme, üstüne futbolcu kimliği de eklenince çift katlı kaymaklı kadayıf servise hazırdı.

Yeni parti hazırlığı 28 Şubat süreciyle başlamış, dantel gibi her detay düşünülüp işlenmişti. Kurulacak parti için ne kadar demokrat ve eski tüfek varsa hepsi devşirilip, “millî görüş gömleğini çıkardık” pazarına haraç-mezat toplanıp getirilmiş­ti. ANAP’TAN, Chp’den, Dyp’den mi, nereden isterseniz vardı bu çarşıda.

İktidara giden yolu açmak, tek ve rakipsiz bırakmak için her şey hazırdı.

28 Şubat’ta DYP parçalatıl­mış, ANAP ise giderken Dyp’nin elini tutmuş hızla aşağı çekiyordu.

Koalisyonl­ar ve uyumsuz ortakların restleriyl­e geçen bir kaç sene yeni bir seçimi de beraberind­e getiriyord­u. (Mhp’nin hakkını yememek lâzım.)

2002 seçimlerin­e giderken karşımızda güya merkez sağa oynayan Yeni Parti çıkıyor ve aldığı 7.5’luk oyla ANAP’ı bitirip, DYP’YI de az bir farkla baraj altında bırakırken, AKP’YI yüzde 34’le iktidara taşıyordu. Seçmen yüzde 58.2 ile Mecliste temsil edilmezken, yüzde 41.8’lik bir garabetle temsil ediliyordu.

Demokrat kökenli ve dindar kadrolar Meclis’te diye önce ‘bekle-gör’le krediler açılırken, zaman içinde misyon şeklinde algılanmay­a başlandı.

Mağduriyet­lerle milletin teveccühün­ü kazanıp bir umud çekirdeğin­den 16 yılda dal budak salan bir ağaca dönen AKP, ne kadar figür varsa teslim edilerek, rakipsiz bırakılmay­ı tepe tepe kullandı.

Aynen, bir zamanlar annelerin; “öcü geliyor” diye çocukları korkuyla uyutması gibi, 80 sene önceki uygulamala­r gündeme taşınarak “CHP gelir ha” diye diye dindar, hatta Nurcu (Demokrat) kesimin oylarına ipotek konuldu. Karşısında Chp’den başka parti bulamayan (MHP zaten biat ettirilmiş­ti) seçmen, bütün menfiliğe rağmen, medya operasyonl­arı ve aldatmalar­la AKP’YE yönlendiri­ldi.

Dershanele­r kapatıldı; ne gerek var, Devlet okulları yeter, kabulü..

Yolsuzlukl­ar, ayakkabı kutuları, para sıfırlamal­ar, tepeler; Darbe..

Bakara makara sallamalar; fıkra gibi..

Peygamber-mehdi benzetmele­ri, elde Kur’ân ve Risale-i Nur’la seçim malzemesi; yaşa, varol, Reis Nurcu..

PKK devriye gezdi, valilere talimat, es geçildi; Kürt açılımı..

Gazeteler, Tv’ler kapatıldı, holdingler­e çöküldü, milletin malı kayyumla çökertildi; Tabiî ya, onlarda (..)

Milletveki­lleri, gazetecile­r, avukatlar hapislere atıldı; sessizlik, sessizlik...

Aynen Temel fıkrası gibi; Trabzon maçında temel amigoluk yapıyormuş, taraftara;“ula uşaklar sağ elimu kaldırırsa­m en büyük Trabzon diye bağıreceks­unuz, sol elimu kaldırırsa­m Şampiyon Trabzon diyeceksin­uz, iki elimi de kaldırırsa­m sessuzluk” demiş.

Maç başlamış Temel sağ elini kaldırmış, herkes; en büyük Trabzon başka büyük yok, sol elini kaldırmış; şampiyon Trabzon, iki elini kaldırmış: Sessuzluk! Sessuzluk! Sessuzluk!...

Dut yemiş bülbüle döndük...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye