Yeni Asya

HAYIRDA İSRAF OLMADIĞI GİBİ, İSRAFTA DA HAYIR YOKTUR

- Bediüzzama­n Said Nursî

İmam-ı A’zam: “Hayırda ve ihsanda –fakat müstahak olanlara– israf olmadığı gibi, israa da hiçbir hayır yoktur.”

İmam-ı A’zam: “Hayırda ve ihsanda – fakat müstahak olanlara– israf olmadığı gibi, israta da hiçbir hayır yoktur.”

ALTINCI NÜKTE

İktisad ve hıssetin çok farkı var. Tevazu, nasıl ki ahlâk-ı seyyieden olan tezellülde­n manen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i memduhadır. Ve vakar, nasıl ki kötü hasletlerd­en olan tekebbürde­n manen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i memduhadır.

Öyle de, ahlâk-ı âliye-i Peygamberi­yeden olan ve belki kâinattaki nizam-ı hikmet-i İlâhiyenin medarların­dan olan iktisad ise, sefillik ve bahîllik ve tamahkârlı­k ve hırsın bir halitası olan hısset ile hiç münasebeti yok. Yalnız sureten bir benzeyiş var. Bu hakikati teyid eden bir vakıa:

Sahabenin Abâdile-i Seb’a-i Meşhuresin­den olan Abdullah ibni Ömer Hazretleri ki Halife-i Resulullah olan Faruk-u A’zam Hazret-i Ömer’in (ra) en mühim ve büyük mahdumu ve Sahabe âlimlerini­n içinde en mümtazları­ndan olan o zat-ı mübarek çarşı içinde, alış verişte, kırk paralık bir meseleden, iktisad için ve ticaretin medarı olan emniyet ve istikameti muhafaza için şiddetli münakaşa etmiş. Bir Sahabe ona bakmış. Rûy-i zeminin halife-i zîşanı olan Hazret-i Ömer’in mahdumunun kırk para için münakaşası­nı acib bir hısset tevehhüm ederek, o imamın arkasına düşüp, ahvalini anlamak ister.

Baktı ki Hazret-i Abdullah hane-i mübareğine girdi. Kapıda bir fakir adam gördü. Bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti. Sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti.

Uzaktan bakan o Sahabe merak etti. Gitti, o fakirlere sordu: “İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı?”

Her birisi dedi: “Bana bir altın verdi.”

O Sahabe dedi: “Fesübhanal­lah! Çarşı içinde kırk para için böyle münakaşa etsin de, sonra hanesinde iki yüz kuruşu kimseye sezdirmede­n, kemal-i rıza-i nefisle versin!” diye düşündü. Gitti, Hazret-i Abdullah ibni Ömer’i gördü, dedi:

“Yâ imam, bu müşkülümü hallet. Sen çarşıda böyle yaptın, hanende de şöyle yapmışsın.”

Ona cevaben dedi ki: “Çarşıdaki vaziyet iktisaddan ve kemal-i akıldan ve alış verişin esası ve ruhu olan emniyetin, sadakatin muhafazası­ndan gelmiş bir hâlettir, hısset değildir. Hanemdeki vaziyet, kalbin şefkatinde­n ve ruhun kemalinden gelmiş bir hâlettir. Ne o hıssettir ve ne de bu israftır.”

İmam-ı A’zam, bu sırra bir işaret olarak “Lâ isrâfe fi’l-hayri kemâ lâ hayra fi’l-israfi” demiş. Yani “Hayırda ve ihsanda –fakat müstahak olanlara– israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur.”

Lem’alar, On Dokuzuncu Lem’a, s. 255-56

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye