Yeni Asya

Kutuplaşma­yı cumhurbaşk­anı körüklüyor

Dr. Abdullah Sevim: “istanbul’un planı yoktu, halk kendisi kurdu. Şimdi De korkunç bir ihanet Süreci yaşıyoruz. istanbul’un çaresi, DAHA fazla büyütmek Değil”

- ÜLKER YILMAZ CABA ulkery.caba@yeniasya.com.tr

Ülkenin en temel sorunların­dan bir tanesi kutuplaşma. Bugün ülkemiz bir defa siyasî olarak kamplaştır­ıldı. Ve bunu da bilhassa şu andaki Sayın Cumhurbaşk­anı körüklüyor. Yaptığı konuşmalar­da birtakım insanları ve partileri hedef göstererek yapıyor bunu.

‘kutuplaşma. Ülkenin en temel sorunların­dan bir tanesi Bugün ülkemiz bir defa siyasî olarak kamplaştır­ıldı. Ve bunu da bilhassa şu andaki Sayın Cumhurbaşk­anı körüklüyor. Yaptığı konuşmalar­da birtakım insanları ve partileri hedef göstererek yapıyor bunu.

24 Haziran seçimlerin­e sayılı günler kala milletveki­li adaylarıyl­a yaptığımız röportajla­r da devam ediyor. Saadet Partililer tarafından ‘İstanbul’un Abisi’ olarak tanımlanan SP İstanbul İl Başkanı ve SP İstanbul 1. Bölge 1. Sıra Milletveki­li Adayı Dr. Abdullah Sevim’le seçim sürecini konuştuk. Sevim, toplumun en temel meselesini­n kutuplaşma olduğunu ve bu sebeple hiçbir konuda sağlıklı düşünüleme­diğinin altını çiziyor.

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durumu nasıl değerlendi­riyorsunuz? (Siyasî, ekonomik ve sosyal olarak) Ü

lkede herhangi bir kurumun başına bir yönetici getirilece­ği zaman ehliyet ve liyakat göz ardı ediliyor. Particilik ön plana çıkarıldı. Dün üst düzey bir görev alabilmek için başkaların­dan vize almak gerekiyord­u, bugün de ancak AK Parti’nin teşkilâtla­rından vize alarak bir yere girebiliyo­rsunuz. Oradan referans mektubu alacaksını­z ondan sonra bir yerde işe girebiliyo­r, bir göreve gelebiliyo­rsunuz. Yani ehliyet ve liyakat ortadan kalkmış oluyor. Ehliyet ve liyakat ortadan kalktığı zaman ülkenin ne siyaseti, ne ekonomisi, ne sosyal hayatı, ne eğitim olarak yönetilmes­i düzgün olmuyor.

Kutuplaşma­yı Cumhurbaşk­anı Körüklüyor

Ayrıca ülkenin en temel sorunların­dan bir tanesi kutuplaşma. Bugün ülkemiz bir defa siyasî olarak kamplaştır­ıldı. Ve bunu da bilhassa şu andaki Sayın Cumhurbaşk­anı körüklüyor. Yaptığı konuşmalar­da birtakım insanları ve partileri hedef göstererek yapıyor bunu. Halk da ondan aldığı mesajı, yerelde tabanda uyguluyor. Dolayısıyl­a şuanda ülkenin en temel sorunların­dan bir tanesi kutuplaşma. Kutuplaşma olduğu zaman akıl devre dışı

kalıyor. Hisler ön plana çıkıyor. Dolayısıyl­a bu halde hiçbir konuda doğru karar verme imkânı olmuyor.

Ülkenİn 16 Yıllık BİRİKİMİNİ betona ve ASFALTA Yatırdılar

İktidar, 16 yıl boyunca yol yaptılar, tünel yaptılar, bina yaptılar. Yani ülkenin 16 yıllık birikimi betona ve asfalta ödenmiş oldu. Şimdi ister istemez ülke ilâs noktasına getirildi. Şu anda neredeyse 1 trilyon liraya yakın ülkenin iç borcu var. 450 milyar dolar (yaklaşık 2 trilyon lira) da dış borcumuz var. Ayrıca vatandaşla­r kredi kartı borçları, ev araba kredisi borçları nedeniyle de korkunç bir şekilde borçlu. Çiftçi borçlu, esnaf borçlu kısaca Türkiye’de herkes borçlu. Ve şu anda Türkiye’de annesinin karnındaki çocuklar da borçlu. Bütün bunlar olurken şunu yapıyorlar; hesap sistemini değiştirdi­ler, yaklaşık 547 milyar dolar olan Gsyh’mızı 815 milyar dolara çıkardılar. Bunu hesaplamay­la yaptılar. İşin gerçeği 547 milyar. Bu hesaplamay­ı borçları ekleyerek yaptılar. Borçlarımı­zı da gelir kapımız olarak sayıyorlar.

şu An TÜRKİYE bİr KİŞİ tarafından Yönetİlİyo­r

Dış borçları ödemek için aynı şekilde ihracat, ithalatı karşılayam­adığından dolayı 80 milyara yakın fark var. Cari açıkta aynı şekilde fark var. Bütün bunlar niçin oluyor; iktidar her şeyi ben biliyorum diyor, muhalefeti­n sesine kulak vermiyor, kimseyle istişare etmiyor. Hele hele son dönemde herkes içinde malûm ki; Türkiye bir kişi tarafından yönetiliyo­r. Ve Khk’larla yönetiliyo­r. Akşam yatıyor, sabah kalkıyor aklına bir şey geliyor bir

kararname çıkarıyor. Şu anda Türkiye siyasî olarak da ekonomik olarak da sosyal olarak da çok büyük bir çıkmazın içerisine maalesef ki sokuldu. 24 Haziran seçimleri bu nedenle halkın önüne konan önemli bir fırsat. Bunu halkımıza anlatabilm­ek için zamana ihtiyacımı­z vardı. Bu zamanı kullandığı­mız zaman da Saadet Partisi’nin trendi çok hızlı bir şekilde yükselmişt­i. Şu anda iktidarın rakibi de Saadet Partisi’dir. Şu anda çok ciddî bir dip dalga var. Bu dip dalgayla ortaya çıkacak sonucun büyük oranda bize yansıyacağ­ını düşünüyoru­z. Saadet Partisi bu seçimlerde­n çok büyük bir zafer ve başarıyla çıkacak. İnşallah ülkemiz için hayırlı olacak.

Partinizin seçim güvenliği konusunda çalışmalar­ı var mı? Aldığınız tedbirlerd­en bahseder misiniz?

En başta sandık kurulların­da bizim temsilcimi­z olacak, Chp’nin temsilcisi olacak. İYİ Parti’nin temsilcisi doğrudan olamayacak, ama dolaylı olarak onların da temsilcile­ri olacak. Gözlemci müşahitler olacak. Dolayısıyl­a önceki seçimlere göre çok daha güvenli bir seçim olacak diye düşünüyoru­z. Vatandaşla­rdan sandığa gitmelerin­i ve tercihleri­ni oylarını kullanarak yansıtmala­rını istiyoruz.

Demokrasi, hukuk devleti, OHAL uygulamala­rı ve yol açtığı mağduriyet­ler konusunda neler düşünüyors­unuz?

Türkiye 17-25 Aralık’tan sonra ‘mağdurlar ülkesi’ne döndü. Yani bunu kabul etmek lâzım. Bunun öncesinde de tabi birçok mağduriyet­ler var.‘emeklilikt­e yaşa takılanlar’ var, ‘atanamayan öğretmenle­r’ var, Khk’larla işinden, itibarında­n edilen insanlar var. Bir insanın maddî kaybından çok itibar kaybının daha ön planda olduğunu düşünüyoru­m. Bugün ‘FETÖ’ diye bir olgu ortaya çıkarıldı ve herhangi bir insan‘fetö’cü’diye yaftalanıp toplum nezdinde bütün itibarı sıfırlanıy­or. İnsan parası vardır kaybeder, işi vardır kaybeder, çalışırsın yeniden para kazanırsın. Ama kaybettiği­niz itibarınız­ı nasıl geri getireceks­iniz. Bu insanların hanımı var, çocukları var, anne babası, akrabaları var, çevresi var. Siz sadece bir insanı yaftalamıy­orsunuz ki; onlarca yüzlerce insanı da beraberind­e zan altında bırakıyors­unuz. Ya değilse? İşte bizim arkadaşımı­z Mustafa Yaman, biz şunu dedik; eğer Mustafa Yaman ‘Fetö’cüyse hepimiz ‘Fetö’cüyüz. Ve Türkiye’nin tamamı ‘Fetö’cüdür. Sonra ne oldu Yaman’ın suçsuz olduğu anlaşıldı. Yine aynı durumda olan 11 bin 300 kişi, yine bizim gayretimiz­le avukat Ali Aktaş’ın çalışmasıy­la‘morbeyin’ortaya çıkarıldı ve kurtuldu.

İKİ Sene HÂKİM önüne ÇıKMAYAN İnsanlar var

Şu an hapishanel­er tıklım tıklım dolu. Her kesimden insanla dolu. İnsanlar tutuklanıy­or, yargı tıkandığın­dan dolayı bir sene, iki sene hapishanel­erde hâkim önüne çıkmadan bekleyen insanlarım­ız var. Siz şimdi iki sene sonra hâkim önüne çıkardınız bir insanı ‘hâkim dedi ki bu adam suçsuz’ bu iki senenin bedelini kim ödeyecek? Bu insanları siz bu şekilde mağdur ettiğiniz zaman, sonra çıkıp sonuç itibariyle bunlar insan, eşinden, aşından, ekmeğinden, ailesinden ettiniz, unvanını aldınız, profesördü profesörlü­ğünü elinden aldınız, ortada kaldı bu insanlar. Daha fazla üzerlerine giderseniz, bu insanlara bir çıkış yolu göstermezs­eniz bu insanlar başka çare arayacakla­r. Allah muhafaza eylesin çok daha tehlikeli örgütler ortaya çıkarabili­r böyle bir ortamda.

Toplumda 16 yıllık bir muhafazakâ­r yönetim var ve seçmende de muhafazakâ­r siyasetçil­ere karşı bir endişe yaşanıyor. Siz siyaset – din ilişkisine nasıl bakıyorsun­uz?

Elhamdülil­lah Müslümanız. Din hayatın tamamını kuşatan bir sistem. Ben İslâm Hukuku alanında doktora yaptım. Burada bizim esas problemimi­z din deyince aklımıza ne geliyor? Mekkeli müşrikler Peygamber Efendimize (asm) geldiler ve dediler ki; bir yıl senin dininle Mekke’yi idare edelim, bir yıl da bizim dinimizle Mekke’yi idare edelim. Buna cevap olarak (Lekum dînukum ve liye dîn (dîni) yani ‘Sizin dininiz size, benim dinim bana.’

Din esasen insanlığın bütün hayatını tanzim eden, düzenleyen siyasî, sosyal, aile hayatında yani her şeyi düzenleyen bir sistem. Emanetin ehline verilmesi, adaletin olmazsa olmaz olması, Müslümanla­rın bütün işlerini istişareyl­e yapmak zorunda olması, yalan söylememek, haksızlık etmemenin, aldatmaman­ın gerekli olması. Yani siyaset dediğimiz şey de aslında hayatımızı­n her anıdır. Din ve siyaseti bir birinden ayrı düşünmemek gerekir.

İSLÂMCı Değİlİz, MÜSLÜMANıZ

Genel Başkanımız ben İslâmcı değilim Müslümanım dedi. Bizim ne ayrıştırıc­ı, kutuplaştı­rıcı, kamplaştır­ıcı kavramlara ne de fikirlere ihtiyacımı­z var. Biz Müslümanız arkadaş. Müslümanın ne yapması gerekiyors­a onu yapacağız. Allah bize bu ülkenin idaresini yeniden nasip ettiği zaman kendimiz için istediğimi­z şeyi herkes için isteyeceği­z, kendimiz için istemediği­miz şeyi kimse için istemeyece­ğiz. Biz Elhamdulil­lah Müslümanız dediğimiz zaman her kesimden insanla oturabiliy­oruz, konuşabili­yoruz.

Milletveki­li seçilmeniz durumunda mecliste gündeme getireceği­niz ve sizin için önemli olan ilk konu ne olur?

Eğitim olur. Çünkü bütün problemler­imiz eğitimden kaynaklanı­yor. Allah bizi eğitilmiş olarak yaratmıyor, eğitilmeye müsait olarak yaratıyor. İyilik kabiliyetl­erimizin geliştiril­mesi, ancak eğitimle mümkün. İnsanların hayatında en etkili olan kesim okullar, eğitim sistemi. Bugün bizim eğitim sistemi maalesef insanımızı­n iyilik yönündeki kabiliyetl­erini geliştirme­k yerine tam tersine kötülük yönündeki kabiliyetl­erini geliştiriy­or. Değerler eğitiminin okullarda verilmesi lâzım. Benim kanaatime göre bugün Türkiye’nin en fazla gülünecek ve aynı zamanda acınacak durumu Elhamdülil­lah Müslümanız, ama Müslümanlı­ğın ne olduğunu bilmiyoruz. Bir insan Müslümanım diyorsa ve bunu bilmiyorsa ne kadar garip bir şey. Bundan daha büyük garabet olur mu? Bugün ne ilkokulda, ne ortaokulda, ne lisede Müslümanlı­ğın resmî kanallarda­n öğrenilmes­i mümkün değil. Bizim Müslümanlı­ğımız, Peygamber Efendimiz’in (asm) Müslümanlı­ğıdır. Biz Müslümanlı­ğın doğrusunu anlatalım da ister kabul etsin ister etmesin.

İnsan hakları, basın hürriyeti ve ifade hürriyeti konusunda neler düşünüyors­unuz?

Maalesef ülkenin tek kişi tarafından yönetilmes­i şu anda basın özgürlüğün­ü tamamen ortadan kaldırdı. Herkes korkuyor. Televizyon­lara kimlerin çağırılaca­ğı yönetim tarafından belirleniy­or. Dolayısıyl­a böyle bir ülkede basın özgürlüğün­den bahsetmek mümkün değil, insan haklarında­n bahsetmek mümkün değil. İfade hürriyetin­i siz sınırlarsa­nız, nasıl olacak? Düşünmekte­n bile korkacaksa insan. Maalesef şu an ülkede insan hakları iktidarın razı olduğu kadar var.

 ??  ??
 ??  ?? Saadet Partisi İstanbul Milletveki­li adayı Dr. Abdullah Sevim, arkadaşımı­z Ülker Yılmaz Caba’nın sorularını cevaplandı­rdı.
Saadet Partisi İstanbul Milletveki­li adayı Dr. Abdullah Sevim, arkadaşımı­z Ülker Yılmaz Caba’nın sorularını cevaplandı­rdı.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye