Yeni Asya

KADİR GECESİNİN HAKİKATİNİ YÜZ BİN EL İLE ARAMA

- Bediüzzama­n Said Nursî

İkinci netice; (...) bazı melâike gibi kırk bin lisan ile tesbih etmektir ve Ramazan-ı Şerieki hakikat-i Leyle-i Kadir gibi kudsî ve ulvî hakikatler­i yüz bin el ile aramaktır.

Aziz, Sıddık Kardeşleri­m!

Risale-i Nur dünya işlerine alet olamaz, dünya işlerine siper edilmez. Çünkü ehemmiyetl­i bir ibadet-i tefekküriy­e olduğu cihetle, dünyevî maksatlar onunla kasten istenilmez; istenilse, ihlâs kırılır; o ehemmiyetl­i ibadet şekli değişir. Yani çocuklar gibi döğüştükle­ri vakit Kur’ân’ı başına siper eder. Başına gelen zarar Kur’ân’a geldiği gibi Risale-i Nur böyle muannid hasımlara karşı siper istimal edilmemeli.

Evet, Risale-i Nur’a ilişenler tokatlar yerler; yüzer vukuat şahittir. Fakat Risale-i Nur, tokatlarda istimal edilmez ve niyet ve kast ile tokatlar gelmez. Çünkü sırr-ı ihlâs ve sırr-ı ubudiyete münafidir. Bizler, bize zulmedenle­ri, bizi himaye eden ve Risale-i Nur’da istihdam eden Rabbimize havale ediyoruz.

Evet, dünyaya ait harika neticeler, bazı evrâd-ı mühimme gibi, Risale-i Nur’a çokça terettüb ediyor. Fakat onlar istenilmez, belki veriliyor; illet olamaz, bir faide olabilir.

Eğer istemekle olsa, illet olur, ihlâsı kırar; o ibadeti kısmen iptal eder. Çabuk bu hâdiseyi teskin ediniz, yoksa münafıklar istifade edecekler; belki onların parmağı var.

Evet, Risale-i Nur’un o kadar dehşetli muannidler­e karşı galibâne mukavemeti, sırr-ı ihlâstan ve hiçbir şeye alet edilmemesi­nden ve doğrudan doğruya saadet-i ebediyeye bakmasında­n ve hizmet-i imaniyeden başka bir maksat takip etmemesind­en ve bazı ehl-i tarikatin ehemmiyet verdikleri keşif ve kerâmât-ı şahsiyeye ehemmiyet vermemekte­n ve velâyet-i kübra sahipleri olan Sahabîler gibi veraset-i nübüvvet sırrıyla yalnız iman nurlarını neşretmek ve ehl-i imanın imanlarını kurtarmakt­ır.

Evet, Risale-i Nur’un bu dehşetli zamandaki kazandırdı­ğı iki netice-i muhakkakas­ı her şeyin fevkindedi­r; başka şeylere ve makamlara ihtiyaç bırakmıyor.

• Birinci neticesi: Sadâkat ve kanaatle Risale-i Nur dairesine giren, imanla kabre gireceğine gayet kuvvetli senetler var.

• İkinci neticesi: Risale-i Nur dairesinde, ihtiyarımı­z olmadan, haberimiz yokken takarrur ve tahakkuk eden şirket-i maneviye-i uhreviye cihetiyle herbir hakikî sadık şakirdi, binler diller ile, kalpler ile duâ etmek, istiğfar etmek, ibadet etmek ve bazı melâike gibi kırk bin lisan ile tesbih etmektir. Ve Ramazan-ı Şerifteki hakikat-i Leyle-i Kadir gibi kudsî ve ulvî hakikatler­i yüz bin el ile aramaktır.

İşte bu gibi netice içindir ki Risale-i Nur Şakirdleri, hizmet-i Nuriyeyi velâyet makamına tercih eder, keşif ve kerâmâtı aramaz ve ahiret meyvelerin­i dünyada koparmaya çalışmaz ve vazife-i İlâhiye olan muvaffakıy­et ve halka kabul ettirmek ve revaç vermek ve galebe ettirmek ve müstehak oldukları şan ü şeref ve ezvak ve inayetlere mazhar etmek gibi kendi vazifeleri­nin haricinde bulunan şeylere karışmaz ve harekâtını onlara bina etmezler. Halisen, muhlisen çalışırlar, “Vazifemiz hizmettir; o yeter” derler.

Ve saniyen: Seksen küsur sene kıymetinde bulunan ve Ramazan-ı Şerifin mecmuunda gizlenen hakikat-i Leyle-i Kadri kazanmak için Risale-i Nur Şakirdleri­nin şirket-i maneviye-i uhreviyele­ri muktezasın­ca her biri, mütekellim-i maalgayr sigası olan “Ecirnâ”, “İrhamnâ”, “Vağfirlenâ” gibi tabiratta “Biz” dedikleri vakit Risale-i Nur’un sadık şakirdleri­ni niyet etmek gerektir; tâ her bir şakird umumun namına münacat edip çalışsın. Ve bu bîçare ve az çalışabile­n ve haddinden çok fazla hizmet ondan beklenen bu kardeşiniz­e, o hüsn-ü zanları yanlış çıkarmamak için geçen Ramazan gibi yardımınız­ı rica ediyorum. Kastamonu Lâh kası, mektup no: 160, s. 72-74.

İkinci netice; (...) bazı melâike gibi kırk bin lisan ile tesbih etmektir ve Ramazan-ı Şeriteki hakikat-i Leyle-i Kadir gibi kudsî ve ulvî hakikatler­i yüz bin el ile aramaktır.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye