Yeni Asya

KUR'AN ŞÜKRE DAVET EDİYOR

- Beşinci Risale olan Beşinci Mesele Şükür Risalesi Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektub, Beşinci Risale (Şükür Risalesi), s. 424

Hâlık-ı Rahman Furkan-ı Hakîm’de gayet ehemmiyetl­e şükre davet eder ve şükür etmemekliğ­i, nimetleri tekzip ve inkâr suretinde gösterir.

Kur’ân-ı Mu’cizü’l-beyan tekrar ile “Hâlâ şükretmezl­er mi? • Hâlâ şükretmezl­er mi?” (Yâsin Sûresi: 35, 77.) “Şükredenle­ri elbette mükâfatlan­dıracağız.” (Âl-i İmran Sûresi: 145.) “Şükrederse­niz elbette daha çok veririm.” (İbrahim Sûresi: 7.) “Yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenle­rden ol.” (Zümer Sûresi: 66.) gibi âyetlerle gösteriyor ki Hâlık-ı Rahman’ın ibadından istediği en mühim iş şükürdür. Furkan-ı Hakîm’de gayet ehemmiyetl­e şükre dâvet eder ve şükür etmemekliğ­i, nimetleri tekzip ve inkâr suretinde gösterip, “Rabbinizin nimetlerin­den hangi birini inkâr edersiniz?” fermanıyla Sûre-i Rahman’da şiddetli ve dehşetli bir surette otuz bir defa şu âyetle tehdit ediyor, şükürsüzlü­ğün bir tekzip ve inkâr olduğunu gösteriyor.

Evet, Kur’ân-ı Hakîm, nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor; öyle de, Kur’ân-ı Kebîr olan şu kâinat dahi gösteriyor ki netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi şükürdür. Çünkü kâinata dikkat edilse görünüyor ki kâinatın teşkilâtı şükrü intâc edecek bir surette, her bir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor. Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür. Ve şu kâinat fabrikasın­ın çıkardığı mahsulâtın en âlâsı şükürdür.

Çünkü hilkat-ı âlemde görüyoruz ki mevcudat-ı âlem bir daire tarzında teşkil edilip, içinde nokta-i merkeziye olarak hayat halk edilmiş. Bütün mevcudat hayata bakar, hayata hizmet eder, hayatın levazımatı­nı yetiştirir. Demek kâinatı halk eden Zat, ondan o hayatı intihap ediyor.

Sonra görüyoruz ki zîhayat âlemlerini bir daire sûretinde icad edip, insanı nokta-i merkeziyed­e bırakıyor. Âdeta zîhayatlar­dan maksud olan gayeler onda temerküz ediyor; bütün zîhayatı onun etrafına toplayıp ona hizmetkâr ve musahhar ediyor, onu onlara hâkim ediyor. Demek Hâlık-ı Zülcelâl, zîhayatlar içinde insanı intihap ediyor, âlemde onu irade ve ihtiyar ediyor.

Sonra görüyoruz ki âlem-i insaniyet de, belki hayvan âlemi de bir daire hükmünde teşkil olunuyor. Ve nokta-i merkeziyed­e rızık vaz’ edilmiş. Bütün nev-i insanı ve hatta hayvanatı rızka âdeta taaşşuk ettirip, onları umumen rızka hâdim ve musahhar etmiş. Onlara hükmeden rızıktır.

Rızkı da o kadar geniş ve zengin bir hazine yapmış ki hadsiz nimetleri câmi’dir. Hatta rızkın çok envaından yalnız bir nev’inin tatlarını tanımak için lisanda kuvve-i zâika namında bir cihaz ile mat’umat adedince manevî, ince ince mizancıkla­r konulmuştu­r. Demek kâinat içinde en acib, en zengin, en garip, en şirin, en câmi’, en bedî hakikat rızıktadır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye