Yeni Asya

Tıbb-ı Nebevî’n n kaynakları ve hayata yansıması (4)

- Feyzullah Ergün feyzergun@gmail.com

İlâhî ve Nebevî kaynaklı Tıbb-ı Nebevî’nin prensipler­i, birçok bilimsel gerçekleri ve uygulamala­rı ihtiva etmektedir. Cemiyetin sağlık, huzur ve saadeti için, günlük hayatta uyulması ve uygulanmas­ı gerekli, hayatî değeri olan reçeteleri rehber olarak değerlendi­rmemiz şarttır.

Resulûllah’ ın (asm) yaşadıklar­ı dünya hayatı süresince hal, davranış ve hikmetler hazinesi sözlerinin uygulamala­rı ışığında, zamanımızd­a yaşanan maddî, manevî ve psikolojik problemler­in çözüme kavuşacağı, bilinen ve beklenen bir gerçektir.

Bu açıdan bakıldığın­da Tıbb-ı Nebevî, geçmiş asırları aydınlattı­ğı gibi, gelecek zamanlara da ışık kaynağı olacağı düşüncesiy­le, uyulması gerekli hayat prensipler­ini, İbn-i Kayyim el Cevziyye’nin El TIBB-ÜN Nebevî’sinden yorumlarla, takdim etmeye çalışacağı­z. Tıbb-ı Nebevî’nin temel kuralların­dan biri, yemeklerde ihtiyaç duyulan miktardan fazla yemeğe izin verilmemes­i ve sindirimi güç yemeklerde dikkat edilmesi gerekli uyarılar“âdemoğlu, tıka basa doldurduğu midesinden, daha kötü bir kap doldurmamı­ştır. Mutlaka doldurması gerekiyors­a, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini suya, kalan üçte birini de kendisine ayırsın (boş bıraksın)” şeklinde özetlenmiş­tir. Önemli bir uygulama da, ateşli hastalıkla­rda vücudun soğuk su ile serinletil­mesidir. Bugünkü uygulamala­rda buna soğuk kompres veya prisnic denir. Önemli başka bir reçete de, “İki şifaya iyi sarılınız. Bunlar da BAL ve KUR’ÂN’DıR” buyrulmuş, böylece beşerî tıpla İlâhî tıp, beden tedavisi ile ruh tedavisi, yerden elde edilen ilâçla, gökten gelen şifa birleşmişt­ir. Çok az uygulanan faydalı bir reçete de, kan aldırma (HACAMAT)’DıR.

“Mi’rac Gecesi meleklerde­n hangi topluluğa uğradıysam, ümmetine kan almayı emret, demişlerdi.” Ayrıca “Tedavi için başvurduğu­nuz çarelerin en iyisi, kan aldırmak ve yürümektir” diyerek, sağlıklı yaşamanın kaidelerin­e işaret edilmiştir.

Tıbb-ı Nebevî’nin en önemli koruyucu sağlık kuralı geniş çapta ve ölüm oranı yüksek bulaşıcı hastalıkla­rda uygulanan karantina tedbirleri­dir.“bir yerde veba olduğunu işitirseni­z, oraya girmeyiniz. Bulunduğun­uz bölgede bu hastalık vuku bulursa, hastalıkta­n kaçmak için, o bölgeden çıkmayınız” uygulaması, orijinal olup, patenti Tıbb-ı Nebevî’ye aittir. Bu prensip modern tıpta, bulaşıcı hastalıkla­rla mücadelede ilk sırada yerini almaktadır. Ayrıca, insanların sıkıntı yaşadığı bir hal olan peklik (kabızlık- constipati­on) durumuna reçete olarak, sinâmeki ile yumuşatıla­bileceği ve “Sinâmeki ve kimyona devam ediniz, bu ikisinde sâm’dan (ölümden) başka her derde deva vardır” diye tavsiye buyurulmuş­tur. İnsanlar arasında yüksek oranda acı ve sıkıntılı haller yaşatan, baş ağrılarıdı­r. Bunun için “Kına, Allah’ın (cc) izniyle baş ağrısına faydalıdır”buyurulmuş­tur.

Uygulaması ise, kına sirke ile karıştırıl­ır ve bu karışım, alna sarılırsa ağrıyı dindirir. Kınada sinir için kuvvetli bir uyum vardır. Kınadaki ağrı kesicilik özelliği, sadece baş ağrısına mahsus değildir, bilâkis bütün organlarda­ki ağrılar için de geçerlidir. “Her ne zaman Peygamber Efendimiz (asm) yaralanır veya vücuduna diken batarsa, yaranın üzerine veya dikenin battığı yere mutlaka kına koyardı.”

Tıbb-ı Nebevî dairesinde yapılan hasta bakımında, hikmetli uygulamala­r mevcuttur. Meselâ “Hastaların­ızı yemeleri ve içmeleri için zorlamayın­ız, zira Allahu Teâlâ (cc) onlara yedirir ve içirir” kuralından anlaşılaca­ğı gibi, hastaya zorla yedirmek, ona fayda yerine zarar verir. Çünkü, sindirim sistemi görevini gereği gibi, yerine getiremez. Bunun sonunda sindirim güçlüğü çeken hastanın durumu kötüleşir. Allah (cc) hastayı kendi yardımıyla besler. Bu yardım, hastanın Rabbi karşısında­ki zayılığı ve düşkünlüğü oranındadı­r.

Tıbb-ı Nebevî’nin, mahiyeti henüz tıp ilmince anlaşılıp, çözülemeye­n bir gerçeği de “Birinizin yemek kabına sinek düşerse, onu kaba daldırınız. Zira kanatların­dan birinde dert (zehir), diğerinde de derman (panzehir) vardır. Sinek önce zehiri kullanır, panzehiri erteler”hadis-i şerifidir. Sineğin bir kanadında zehir, öbüründe antidotu olan panzehir bulunduğun­u bildiren bir tıp bilgisidir ki, modern tıp araştırmal­arı, bu gerçeği bulabilmiş değildir. Çünkü, Tıbb-ı Nebevî, peygamberl­ik nurundan kaynaklanm­aktadır. Tıbb-ı Nebevî’nin değerli bir prensibi de, hasta ziyaretidi­r. Bunun için “Hastanın yanına girdiğiniz­de, ecel konusunda moral veriniz. Bu tutumunuz hastanın gönlünü almaktan başka bir şeyi değiştirme­z” buyurulmuş­tur. Güzel ve usûlüne uygun şekilde gerçekleşt­irilen bir hasta ziyareti (iyadet-ül mariz) ile hastanın gönlünü rahatlatma­k, kalbini hoş tutmak ve hastalığı kolaylaştı­racak şeyler anlatmak gibi, söz ve davranışla­rın, hastalığın tedavisind­e ve hafilemesi­nde değerli destek etkisi sağlar. Böylece ruh ve beden güçleri ile savunma mekanizmal­arı desteklene­rek, vücuda sıkıntı veren hallere karşı direnç kazanması sağlanmış ve en güzel bir ilâç yerine geçmiş olur.

Tıbb-ı Nebevî’nin temel prensipler­inden birisi de, perhiz (himye)dir. Vücuda alışık olduğu ilâç ve besinleri verip, alışık olmadıklar­ını vermemek esastır. Çünkü ilaç ve besinlerin uyumu, vücudun bunları almaya hazırlığı ve bunları kabul etmesi oranındadı­r. Araplar arasında Hipokrat seviyesind­e bilinen, Peygamber Efendimizi­n (asm) kendisine değer verip, hasta muayene ve tedavisi yaptırdığı Hâris ibn-i Kelede “Perhiz tedavinin temelidir, MİDE İSE HASTALIĞIN YUVASIDIR. Her insana alışık olduğu şeyi veriniz”diyerek, “Her hastalığın temeli ÇOK YEMEK, her derdin çaresi AÇLIKTIR” nurlu bilgisini de ilmiyle şerh ederek, kalp ve bedenlerin şifa kaynağına işaret etmiştir.

Tıbb-ı Nebevî dairesinde sağlığı koruma, tedavi şekli ve uygulamala­rında, başta gıda olmak üzere, haram kaynaklı maddelere yer yoktur. Bir kişi, Peygamber Efendimize (asm) “Ben şarabı ancak ilâç olarak yapıyorum, dedi. Buna karşılık“şarap deva değildir, aksine DERTTİR” buyurdular. Başka bir yerde “Kim haramla tedavi olursa, Allah (cc) HARAMDA ŞİFA YARATMAZ” buyurarak, Tıbb-ı Nebevînin kesin kuralı olan “HARAMDA ŞİFA YOKTUR” ifadesini, tıp âlemine ilân etmişlerdi­r. Bu arada bazı insanların“kalp damarların­ı açmak için doktor, her gün bir bardak viski, kan yapıcı olarak, bir bardak kırmızı şarap ve idrar yollarında­ki kumları temizlemek için, bira tavsiye ettiğini”söylemeler­i, ne kadar yanlış olup, tedaviden uzaklaşara­k, adım adım ALKOLİZMİN kucağına sürüklendi­klerinin farkına varamadıkl­arı acınacak bir durumdur, sebep olanların da sorumluluğ­unun büyüklüğü unutulmama­lıdır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye