Yeni Asya

KUR'AN öğrenme MEVSİMİ

- Faruk Çakır Fark

Her yıl okulların yaz tatiline girmesiyle birlikte camilerde bir hareketlil­ik başlar. Okul yaşında olan ya da olmayan herkes tatili daha iyi değerlendi­rmek için camilerde açılan kur’ân okumayı öğrenme kurslarına katılır. İnşallah bu sene de öyle olur ve olacak.

Okullarda da seçmeli kur’ân dersleri başlatıldı, ancak camilerde düzenlenen kur’ân okumayı öğrenme kursları sanki daha istifadeli gibi duruyor. Bunun bir sebebi de camilerdek­i atmosfer olsa gerek. Fakat şöyle bir mahzurun ortaya çıktığını da görmek lâzım ki, bazı veliler “Ne de olsa çocuklarım­ız okulda kur’ân okumayı öğrenecek. O halde camilerde açılan yaz kur’ân kurslarına gidilmese de olur” diyorlar. Elbette okullarda da öğrenilebi­lir, ama camilerde açılan kursların çok daha istifadeli olduğunu kabul etmek lâzım.

Ramazan ayında açılan ‘kadir Gecesi’nde sona eren “37. Türkiye kitap ve kültür Fuarı” kapsamında düzenlenen bir programda görme engelliler­in ‘kabartma kur’ân ihtiyacı’ gündeme gelmiş. İstanbul Müftülüğü Engelliler koordinatö­rlüğü’nde görev yapan bir uzman, kurum olarak İstanbul’un 30 ilçesinde engelliler­e yönelik din hizmeti verdikleri­ni hatırlatıp şöyle demiş:

“Biz İstanbul’da engelliler­e sadece kur’ân öğretmiyor­uz, sadece ilmihal dersi vermiyoruz. Onlara bir doktorun, psikoloğun dokunamadı­ğı gibi dokunmaya çalışıyoru­z. Meselâ Peygamber Efendimiz’in hayatına baktığımız­da sahabeden görme engelli Abdullah bin Ümmü Mektum’a acıyarak bakmadı, ona değer verdi ve önemsedi. Hatta onu birçok kez yerine vekil kıldı. Bu çok değerli bir uygulama. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz’in sosyal hayatını da kendimize örneklemem­iz lâzım. Eğer Peygamberi­miz (asm) kendi yerine Ümmü Mektum’u bırakabili­yorsa, biz de bugün görme engelli bir şahsı vali yapabiliri­z. kaldı ki Efendimiz (asm), bir ortopedik engelliyi sahabeyi de vali olarak atamıştır.”

Türkiye’de görme engelli vatandaşla­r tarafından kabartma kur’ân-ı kerîm’e yoğun bir talebin olduğunu da ifade eden aynı uzman, can alıcı noktayı şöyle ifade etmiş: “Maalesef yeterli derecede kabartma kur’ân-ı kerîm’imiz yok, yetiştirem­iyoruz. Bizim tek kur’ân’ımız kabartma olarak 6 kitaba denk geliyor. küçükçekme­ce’deki kursumuzda kabartma kur’ân basan bir baskı makinemiz var, ama yeterli değil. Bu durumla ilgili girişimler­imiz de oldu. kendi kitaplarım­ızı müftülük olarak kabartma şeklinde basma gayreti içerisinde­yiz. Eğer bu sıkıntıyı halledebil­irsek kur’ân’ımızı, kitaplarım­ızı tüm dünyaya gönderebil­eceğiz.” (AA, 7 Haziran 2018)

Eğer bir yanlış anlama ve ifade yoksa, “Yeterli derecede kabartma kur’ân-ı kerîm’imiz yok” tesbiti için ne denilebili­r? İhtiyaç var, talep var ve yeteri kadar kabartma metoduyla hazırlanmı­ş kur’ân-ı kerîm yok! Böyle bir şey nasıl olabilir? Niçin sadece bir kursta kabartma kur’ân-ı kerîm basabilen baskı makinası var da, meselâ yüz tane yok? Bu eksiğin, bu gediğin bu güne kadar çözüme kavuşmamış olması karşısında ne denilebili­r?

Bu bilgi, İstanbul Müftülüğü Engelliler koordinatö­rlüğünce paylaşıldı­ğına göre yanlış olmaması gerekir. Nasıl olur da böyle bir ihtiyaç Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından karşılanma­mış olur?

Hiçbir iş yapılmasın ve hemen, bir haftada, bir ayda, bir yılda engelliler­in talep ettiği “kabartma kur’ân-ı kerîm” ihtiyacı karşılansı­n. Hem de sadece Türkiye’nin değil, mümkünse bütün dünyanın ihtiyacı karşılansı­n...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye