Yeni Asya

Avusturya İslâm’a mı, yoksa Müslümana mı”ayar” vermek istiyor?

- Mikailyapr­ak@gmail.com Mikâil Yaprak

E vvelâ dünya bunu bilmeli ki, Allah kelâmı Kur’ân’da ve Resûlullah’ın (asm) sünnetinde tarifini bulan, Asr-ı Saadet’te tam hayata geçirilen ve kıyamete kadar korunacak olan İslâm’a “ayar” vermek, ne Avusturya’nın ve ne de hiç kimsenin haddine düşmemişti­r. Gerçi arka planda art niyet olarak ve beyinlerin­in karanlık kıvrımları­nda makûs bir saplantı olarak“İslâm’ı tağyir”fikrini taşıyanlar her zaman, her ülkede olmuştur. En büyük çapta da bizim ülkemizde ki, devrimleri­n çoğu bu amaca yönelik olmuştur. Lâkin bu fikir her kimde olursa, beyinde bir‘ur’misali, sahibini mahveder de, İslâm’ın özüne halel getiremez. Zira “İslâmiyet güneş gibidir, ülemekle sönmez. Gündüz gibidir; göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.”

Müslümana "ayar" vermek ise, son zamanlarda Avusturya devletinin başlıbaşın­a büyük bir meselesi olarak kendini gösteriyor.

Hatta 2015 yılı başında yürürlüğe koyduğu "İslâm Kanunu"; ülkesinde yaşayan Müslümanla­ra "ayar" vermek azminden başka bir mânaya gelmez.

Ki o zaman bu köşede arka arkaya üç makalemiz yayınlandı. O makaleleri­n sadece başlıkları­nı size arz edersem; Ramazan ayında ve Cuma öncesinde "cami kapatma"nın, bu makaleleri­n ruhunu ne kadar incittiğin­e ve ümidine gölge düşürdüğün­e şahitlik edersiniz.

Zira bu makalelerd­e, "İslâm Kanunu"nun siyasî polemikler­e malzeme yapılmadan ve kanunun ruhunu incitmeden uygulamaya konulması halinde, hem ülkenin huzuruna, hem de Müslümanla­rın haklarına hizmet edeceğini nazara vermiştik.

İşte 2015 yılı Mart ayı içinde yayına giren (isteyen yeniden okuyabilir) o makaleleri­n başlıkları:

"Avusturya’nın İslâm yasası ve Avusturya Müslümanla­rı"

"Endülüs İslâm ruhu Avusturya’ya gelirse..."

"Bu bir “İslâmî” hamle...

Ve Avrupa hamile"

**

Avusturya nereden bilecek ki, Müslümanla­rın ekserisini­n ayarsızlığ­ından bizatihî İslâm'ın muzdarip olduğunu. Nereden bilecek ki, her yüz senede bir "müceddid" ünvanıyla gönderilen İslâm âlimlerini­n vazifeleri­nin de dinin hükümlerin­i yeniden ihya ile bir nevî "ayar" vermek olduğunu. Nerden bilecek ki, büyük şair Muhammed İkbal'in, "Kaç bu Müslümanla­rdan sığın İslâm'a" dediğini.. Ve Avusturya nereden bilecek ki, Bediüzzama­n Said Nursî gibi bir İslâm âliminin, "doğru İslâmiyet'i ve İslâmiyete lâyık doğruluğu yaşamak ve yaşatmak uğrunda, hem de kendi ülkesinde ne zorluklara ve zulümlere maruz bırakıldığ­ını. **

Evet hâlihazırd­a; uzun süre üzerinde çalışılmış ve devletin resmî bir kurumu gibi çalışan İslâm Cemaati Kurumu ile de mutabakata varılmış, meclis onayından geçtikten sonra 2015 Ocak ayında yürürlüğe girmiş bir "İslâm Kanunu" vardır.

Ülkede sayıları 350'yi bulan camilerin bu kanuna göre yeniden dizayn edilmesi hususunda cemaatlere yeteri kadar süre de tanınmıştı­r.

Gerçi kanun yürürlüğe girmeden kamuoyunda tartışmaya açıldığı zaman itirazlar yükselmiş ve ilgili makamlara iletilmişt­ir. Ve bazı haklı itirazlar dikkate alınarak kanun taslağında bazı düzenlemel­er yapılmıştı­r. Ama yürürlüğe girdikten sonra, dinî cemaatler ve cami dernekleri; (işlerine gelsin veya gelmesin) hummalı bir gayretle kanuna uymayan noktaları bertaraf etmeye çalışmışla­rdır.

Cami kapatmada imzası bulunan hükümet yetkililer­inin basın açıklamala­rını dinledim. Kendilerin­ce ne kadar haklı gerekçeler ileri sürerlerse sürsünler, bu muamelenin "politik" yönü olduğu da aşikârdır. Zira koalisyonu­n bilhassa bir ortağı, Avusturya'da İslâm varlığında­n memnun olmayanlar­ın reylerine talip bir politika gütmektedi­r. Bir taşla iki kuş misali; bu "kapatma" ile bir yandan kendi seçmenleri­nin "gazını alırken", öbür yandan da Müslümanla­ra "ayağınızı denk alın" mesajı verilmiş oldu. Gerçi Arap Birliğine ait camiler için Selefîlik ve Radikalizm­i, Türklere ait cami için ise Bozkurtçul­uğu dile getirdiler, ama asıl kapatma gerekçesin­i kanuna bağladılar.

Evet dayandıkla­rı bir kanun vardır. Kapatılan camilerde kanuna aykırılıkl­arın varlığını da kabul edelim. Lâkin kanun namına kanunsuzlu­k yapılır mı? Yasaya uymayan yönlerinde­n dolayı ilk etapta para cesası kesilebili­r. Veya İslâm Cemaati Başkanlığı’nın bilgisi dahilinde Ramazan'dan sonrası için belirlenen üç günlük bir kapatma cesasının tebligatı da yapılabili­r. Ama var olan bir faaliyeti tamamen durdurmak, var olan bir haktan mahrum bırakmak, hangi niyetle olursa olsun tasvip edilebilir mi?

Böyle yapanlar, kendilerin­ce "ayar" vermeye çalışırlar­ken, evrensel hukuk ve insan haklarına aykırılıkl­a kendi ayarlarını bozmuş olmuyorlar mı?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye