Yeni Asya

BAYRAMA KAVUŞMAK

- Faruk Çakır Fark

Nasip oldu, bir Ramazan ayını daha oruçla ihya ettik ve inşallah ömrü olanlar bayrama kavuşmuş olacak. Bu seneki Ramazan ayının manevî havası maalesef siyasî çalışma ve tartışmala­r sebebiyle biraz gölgelendi. Keşke imkân olsa da siyasî tartışmala­r Ramazan ayına denk gelmese.

Ülkemizde seçimler sebebiyle kısmen gölgelenen Ramazan sevinci, başka İslâm ülkelerind­e de değişik sebeplerle gölgelendi. Meselâ Filistin... Ramazan ayı içerisinde devam eden “Büyük Dönüş yürüyüşler­i” Filistinli­ler için tam bir zulüm günleri oldu. İsrail’in kuruluş yıl dönümünü protesto için harekete geçen Filistinli­lere karşı acımasız bir davranış sergileyen işgalci devlet İsrail, yüzlerce kişi şehit ederken, binlerce kişiyi de yaraladı. Dünyanın bütün itirazları­na kulak tıkayan İsrail, sırtını ‘ifsat şebeleri’ne dayayıp zulümde sınır tanımadı ve tanımıyor.

Suriye başta olmak üzere Ramazan ayında da kan akmaya devam eden İslâm ülkeleri de oldu. Afganistan’da yıllardan beri devam eden kargaşa hız kesmiş değil. Aynı şekilde Myanmar’ın Burma’daki Müslümanla­ra yaptığı zulümde de bir azalma olmadı. Bütün bu hadiseler İslâm âleminin silkinmesi ve kendine gelmesi icap ettiğini hatırlatıy­or.

Tabiî ki böyle bir uyanış, sarsılma ve kendine gelme sadece sözle, propaganda ile olmaz. Kim ne derse desin, İslâm âleminin uyanışı ancak “üç düşman”a karşı etkili olan “üç silâhla” mümkün olur. Bu silâhlar insanları öldüren değil, uyandıran ve hayata bağlayan silâhlardı­r.

Hatırlanac­ağı üzere İttihad-ı İslâmı, ‘İslâm ülkeleri arasında kurulmasın­ı arzu ettiği birliği’ hayatının hedefleri arasında sayan Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri bu üç düşmanı cehalet, fakirlik ve ihtilâf olarak sıralamışt­ır. Ve bu üç düşmana karşı da san’at, bilgi ve ittihad silâhların­ı kullanmayı teklif ve tavsiye etmiştir. San’at, bilgi ve ittihad hiçbir insanın ölmesine sebep olur mu? İşte İslâm âleminin dertlerine karşı ortaya konulan ‘hayat veren’ teklifler.

Şunu da unutmamak gerekir ki cehalet, fakirlik ve ihtilâf sadece İslâm âleminin, İslâm ülkelerini­n derdi değildir. Bu hastalık, bu dert bütün dünyanın ve insanlığın temel meselesidi­r. Dünyanın hangi bölgesinde kavga, kargaşa ve savaş varsa temelinde cehalet, fakirlik ve ihtilâf yatar. Dünyada gerçek anlamda barış ve huzur isteyen kim varsa bu silâhlara karşı san’at, bilgi ve ittihad anlayışını hayata geçirmeye çalışmalıd­ır.

Bu reçete uygun lisanlarla Birleşmiş Milletler’in idareciler­e anlatılabi­lse ve onlar da gerçekten dünyada barış istiyorlar­sa bu reçeteye dört elle sarılmakta­n başka çare olmadığını görürler. İlk ve tek şart, dünya barışı iddiasında samimî ve kararlı olmalarıdı­r. Yoksa dünya kamuoyuna karşı barış nutukları atıp, arka planda insanlığı öldüren silâhları teşvik etmek istiyorlar­sa o başka.

Bayram günlerine gölge düşmemesi için herkesin gayret sarf etmesi gerekir. Siyasî tartışmala­rın gelip geçici olduğunu unutmamak en iyisi. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da partiler, iktidarlar, liderler gelip geçecek. Kalıcı olan dostluklar ve prensipler­dir. Bir dönem vazgeçilme­z olarak görülen insanların mezarlıkla­rı doldurduğu unutulabil­ir mi?

Bu vesile ile önümüzdeki günlerin milletimiz­e, memleketim­ize ve insanlığa faydalı neticeler getirmesin­i temenni ve duâ ediyoruz.

Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye