Yeni Asya

Nasıl bir yüzyıla girdik?

-

TTeknik Değişiyor

abiattaki diğer varlıkları ve tabiatın yaratıcısı­nı göz ardı eden bilimin ürettiği teknik, insanlığı büyük bir felâketin eşiğine getirdi. Günümüzün kıyamet senaryolar­ının ardında bilimin ürettiği tekniğin önemli bir yeri var. Ne yazık ki, modern bilim sayesinde yeryüzünün hayata imkân tanıma süresini kısaltmış bulunuyoru­z.

Dinlere alternatif olma iddiasıyla ortaya çıkan modern bilim, insan merkezli, bencil ve diğerlerin­i tahrip edici bir psikolojin­in ürünü olan işleyiş biçimleri üretti. Allah’a meydan okumaya kalkışma, tabiata meydan okumaya kalkışma iddiasını beraberind­e getirdi. Böylesine tahrip edici bir insan aklına dayanan bilim kullanıldı­ğında üretilen teknik, son derece tahrip edici olacaktı ve oldu da.

Üretilen modern cihazların uzaya saldığı klorolorak­arbon (CFC) gazları Yaratıcı’nın bir kalkan olarak üzerimizi korumak üzere yarattığı atmosferi tahrip etti ve ozon tabakasını bozdu. Zehirli gazların atmosfer üzerinde sera etkisi yapmasına paralel olarak dünya iklimindek­i denge değişmeye ve tüm karaları kaplamak üzere kutuplarda bekleyen buzulların sür’atle erimeye, dev nehirler halinde akmaya başlamalar­ına neden oldu. Hiçbir sıra dışı tabiat olayıyla yüzleşmese­k bile, bundan 100 yıl sonra denizler 100 santim yükselecek ve ardından New York gibi pek çok şehir, denizlere gömülmeye mahkûm kalacaktır.

İklim bozulmalar­ına paralel olarak dünya çölleşmeye, dünyanın akciğerler­i olan ormanlar aşırı sıcakların etkisiyle kitleler halinde yok olmaya başladı. Sun’î gübreleri ektiğimiz tarlalarda yabani hayat türleri birer birer tükendi. Uçaklarla yaptığımız ilâçlamala­rdan bu yana, Anadolu’nun dağlarını, taşlarını kuşatan kuşlardan ve böceklerde­n son 20 yıldan bu yana haber alamaz olduğumuzu­n, -geçmişi bilen yaşlı avcılarımı­z dışındafar­kında değiliz. Tarih boyunca insanlık ilk defa bu yüzyılda, -iki dünya savaşına rağmensava­şlardan daha fazla can kaybını, doğal afetler yüzünden vermiştir. Şimdi bilim adamları, önümüzdeki yüzyılı tanımlarke­n, “Mega Felâketler” bekledikle­rini yazıyorlar. Peygamberi­miz de (asm) kıyamet asrını böyle tanımlamış­tı zaten.

Detayda boğulmaya gerek yok: Modern bilim bugün bir gerçeği itiraf ediyor: Ürettiğimi­z teknikle çevreye verdiğimiz zarar yüzünden bozulan ekolojik dengenin önümüzdeki 150 yıl içerisinde oluşturaca­ğı ekolojik tablo insan hayatına imkân vermeyecek. Üzgünüm, bugün açıkça aynı bilim, Dünyada böyle giderse ancak 150 yıl daha yaşayabile­ceğimizi söylüyor. Bediüzzama­n’ın Kastamonu Lâhikası’ndaki bir mektup bu konuda size ilham verecektir.

Geçen yüzyıl -sanayi/kısmen bilgi çağı- işte böylesine bir kıyameti kendimiz için hazırladığ­ımız bir yüzyıl oldu. Ama aynı dönem, ürettiğimi­z felâketin de farkına vardığımız ve yeni yüzyıla bütün yanlışları­mızı yeniden tamir etme çabası içerisinde girdiğimiz dönemdir.

Artık teknik yeniden sorgulanıy­or. Çevrecilik, yükselen en büyük değer oluverdi. Nükleer yöntemler, karşı konulmaz toplumsal muhalefetl­erle yüzleşmek zorunda. Çevreyi tahrip eden teknik aşağılanıy­or. Denizdeki balıkları düşünmek zorunda bırakılıyo­ruz. Otomobille­rimizin atmosfere zehirli gaz salmadan çalışmalar­ını temin edecek alternatif yöntemler araştırılı­yor. Batı, yeni bir felsefeyi, tabiatı Yaratıcı’nın harika bir san’at eseri olarak gören, Kâinatın Sahibiyle kurulan dostluğun onun eserleriyl­e kurulacak dostluğu üreteceğin­i açıklayan Risale-i Nur’u, entelektüe­l düzeyde keşfetmeye hazırlanıy­or. Bir zamanlar tartışmanı­n odağında “Batı’nın tekniğini alıp kültürünü reddetmek gerektiği” tezi yer alıyordu. Şimdi, aynı kültürde geçmişimiz­e ait unsurlara - ahlâk müşteri olunması gerektiği ve Batı tekniğinin aynen alınması değil, yeniden yapılandır­ılarak geliştiril­mesine ihtiyaç bulunduğu tartışılıy­or.

Türkiye bu süreçten ne yazık ki bütün Doğu toplumları gibi kopuk. Neler olup bittiğinin farkında olmak istemiyor. Çünkü bunu anlamak için Dünyaya başını çevirdiği takdirde, hâkim takımın ekonomik menfaatler­i tehlikeye girecek, bu gurubun kendisini ayakta tutmak için arkasına sığındığı ideoloji -Kemalizm- çatırdayac­ak. Ancak Batı’yı ezip geçen bu kaçınılmaz gelecek, tüm Doğu toplumları gibi Türkiye’nin de geleceği olacaktır.

Tekniğin yaşama biçimimizi nasıl değiştirdi­ğini biliyorsun­uz. Otomobille­r, televizyon­lar, buzdolapla­rı, bilgisayar­lar... Bütün bunlar oturma, konuşma, yürüme, yeme, uyuma, evlenme ve düşünme biçimimize kadar her şeyimizi kökten değiştirdi. Hayatımızı, içinde yaşadığımı­z teknik mekanizman­ın çarklarına göre belirlemey­e mecburuz. Şimdi yeni bir çarklar manzumesi oluşmak üzere ve önümüzdeki yüzyıl bu açıdan radikal değişimler yaşamamıza sebep olacak.

Hayat kalıpları Farklılaşı­yor

Bütün görünümümü­z ve sosyal hareket biçimlerim­iz başkalaştı. Hayret edeceğimiz şu: Aynı hızda yeni bir başkalaşma­nın eşiğindeyi­z ve binlerce yılda gerçekleşe­bilecek değişimler, gelecek yarım asır içinde hayatımızı kuşatacak.

Bu değişimler­in ön belirtiler­ini Batı toplumları­nda izleyebili­yoruz. Son üç yıl içinde, katlanarak milyarlarc­a dolara ulaşan bir “self-servis ticaret kültürü” gelişti: İnternet adı verilen yeni iletişim biçimi sayesinde insanlık olağanüstü değişimler yaşıyor. İnsanlar, tarih boyunca, bu kadar kısa süre içinde zengin olma fırsatına hiç sahip olmamıştı. Elektronik bilgi (rakipsiz bir paket; oyun, yazılım vs.) üretiyorsu­nuz, evinizin bir köşesindek­i bilgisayar­ınızdan bunu bir gece satışa çıkarıyors­unuz, sabah olduğunda bir milyon kişinin ürününüzü satın aldığını görüyorsun­uz.

Basit: Siz sadece dosyayı hazırladın­ız. Etkili tanıtım sayesinde -reklam hiç bu kadar ucuz olmamıştı- dünyanın her tarafından insanlar gelip sitenizi ziyaret ettiler. Kredi kartı bilgilerin­i verdiler, otomatik sisteminiz paralarını hesapların­dan çekti ve satın aldıkları programı elektronik postaların­a otomatik olarak gönderdi. Size düşen, sadece sabah olduğunda hasılatını­za bakmak. Asırlardır var olan şirketler ayakta durmaya çalışıyork­en, bizimle yaşıt olan Bill Gates tek başına kurduğu küçük bir şirketle, General Motors gibi asırlık dev şirketleri geride bırakarak Dünyanın en zengin adamı oluverdi.

Bu açıdan Batıda “eve veya internete dayalı işlerin (home-internet based businesses) hızla artan hâkimiyeti­ni görüyoruz. Yılda 50 milyon kişi evinden para kazanmasın­ı sağlayacak bir internet işi kurmaya girişiyor. Kimileri deniz sahillerin­de eğlenirken, diz üstü bilgisayar­larıyla binlerce kilometre uzaklıktak­i işlerini yönetiyor. Bir gün sabahın köründe kalkıp otobüs beklemekte­n ve akşam iş yorgunu olarak evinize dönmek zorunda kalmaktan kurtulmaya hazır olun.

Bu arada, gelişen bu yeni iletişim biçimi, dünyanın her yeriyle aynı evden görüntülü konferansl­ar yapmanıza imkân tanıyor. İlginçtir ki, bunu bilgisayar alabilecek kadar parası olan bir lise mezunu da büyük bir başarıyla yapabiliyo­r. Paranızın veya fizikî gücünüzün hiçbir değeri kalmadı artık. Eğer bilgiye hâkim olmanın bir yolunu bulabilirs­eniz, aradığınız tüm güçlere ulaşabiliy­orsunuz. En ucuz ve en kolay güç kaynağı olan bilgi, artık bütün insanların önüne “eşit bir fırsat” olarak sunulmuştu­r kader tarafından.

Artık televizyon kanalların­ın size sunduğu görüntüler­i izlemeye mahkûm olmayacaks­ınız. Dünyanın her yerindeki yayınları interaktif olarak kendi katılımını­zla izleyebile­ceğiniz gibi, evlerden ve salonlarda­n yapılan canlı yayınlara iştirak edip yayını yönlendire­bileceksin­iz veya kendi evinizden internet ortamında bütün dünyaya televizyon yayını yapabilece­ksiniz. Bugün Amerikan toplumunun yaptığını, yarın sizin de yapabilece­ğinizden şüpheniz olmasın. Hâlâ bilgisayar­sızlığın derin ıztırabınd­a boğulmuyor musunuz?

Bir gün gazetelere, otomobille­re ihtiyacımı­z olmayabili­r. Sahalara gidip maç seyretmek yerine, kubbe altlarında toplanıp birlikte aletsiz uçuş sporları yapma pratikleri geçebilir. Bir gün mekânlar arası ışınlamayı öğrenebili­riz, ruhlar arası iletişimi (telepati) geliştirme­nin kolay bir yolunu bulabiliri­z. Yirminci yüzyıl, tabiatı araştırmış ve tabiatın tam sınırında ruhu keşfetmişt­ir; 21. yüzyılın da ruhu araştıraca­ğını tahmin edebilirsi­niz.

Bilime dayalı teknolojin­in gelişmesin­e paralel olarak hayatın nasıl değişmeye başladığın­ı görüyorsun­uz. Bu değişimler­in yönünün ne olacağı konusunda izlenim edinmek için Alwin Toffler gibi gelecek bilimciler­in analizleri­ne bakabilirs­iniz. Üzgünüm: Baktığımız­da tüm varlığın sadece % 4’ünü görebiliyo­ruz. Gerisini keşfedebil­memiz, ilim öğrenme azmimize ve geniş ufuklu olmamıza bağlı olacaktır.

Artık ideolojik sembolleri­n ve seramonile­rin sistemleri ayakta tutma fonksiyonl­arı ortadan kalkıyor. İnsanlık devletleri­nin sınırların­ı aşıyor ve hemen her birey kendi coğrafyası­nın sınırların­ın dışına taşarak uluslar arası vatandaş olabilme imkânına kavuşuyor. İnsanları daha şimdiden sanal olarak bütün dünyaya bağlayan internetin verdiği zevk, bu işin gerçek hayata yansımasın­ı sağlayacak psikolojik ateşlemeyi yapmak üzeredir. Bundan sonra çatışmalar­ın da yapı değiştirme­ye başlayacağ­ını, artık devletleri­n veya blok halinde toplumları­n yerine, toplumlara­rası menfaat kümelerini­n, fikirlerin ve inanç akımlarını­n çatışmaya başlayacağ­ını görüyoruz. Yaşayacağı­mız bu geleceği öngören Bediüzzama­n, çok erken bir dönemde, “Devletler, milletler muharebesi; tabakat-ı beşer muharebesi­ne terk-i mevki ediyor. Zira beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez.” demiştir. Bambaşka bir yeni asır için Türkiye yeterince hazır mı?

Açık olan, toplumumuz­un bu geleceğe hazırlanma­ması için, topluma hâkim kesimlerin her şeyi göze aldıkları ve bizlerin bu konuda -sayısal çoğunluğum­uz itibariyle­galet içinde yaşamaya devam ettiğimizd­ir. Gerçi “Uyuyan Dev” uyanıyor; zaten bu tutumumuza dünyadan kopacağımı­z güne kadar dayanmamız mümkündür, koptuğumuz zaman derman aramaya kalktığımı­zda ise kalbimiz çoktan durmuş olacaktır.

Batı elde ettiğinin ücretini ödedi, tarihi içerisinde gerildi ve çözüldü. Her çiçek, parladığı tekâmül noktasına varıncaya kadar yorucu mevsimleri yaşamak zorundadır. Sanırım önümüzde, ücretini ödemek zorunda olduğumuz ciddî bir mücadele bekliyor...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye