Şefaat hak mıdır, kimler şefaat edebilir?
“Şmânâ efaat hak mıdır, kimler şefaat yapabilir? Meselâ,
ikliminin büyükleri, velî zatlardan şefaat dilemek doğru mudur? Kimler kimlere şefaat edecektir? Kimileri bunu şirk olarak vasılandırıyor?”
Şefaat, af için vesîle olmak demektir. Ahiret günü, bir kısım günahkâr Müslümanların, affedilmeleri ve itaat eden, sevâbı çok mü’minlerin de yüksek mertebelere ulaşmaları için, Peygamber Efendimiz (asm) ve sair büyük zevâtın Allah ü Teâlâ’dan (cc) niyaz ve istirhamda bulunmalarıdır. Şefaat, Kur’ân ve Sünnet ile sabittir. Ancak, her büyük zât veya kâmil kişi şefaat edecek diye bir kaide yoktur.
Yalnızca Cenâb-ı Hakk’ın izin verdikleri, bu yüksek mertebeye O’nun fazlı ile ulaşacaklardır. Bu husus, pek çok âyet-i kerîmelerde ifâde edilmektedir. Kur’ân’da çeşitli sûrelerde, 11 âyette “şefaat”ten bahsedilmektedir.
Birisi şudur: “İzin verdiğinden başka kimsenin şefaati O’nun huzurunda bir fayda vermez. Nihâyet kalblerinden korku giderilince şefaat bekleyenler, şefaat edeceklere, ‘Rabbiniz ne buyurdu?’diye sorarlar; onlar da, ‘Hakkı buyurdu ve şefaat izni verdi’ derler. O herşeyden yüce, herşeyden büyüktür.”
Bir diğer âyet-i kerîmede de şöyle ferman edilmektedir: “Ve öyle bir günün azâbından korkun ki, o gün hiç kimse, kimsenin cezâsını hiçbir şekilde kaldıramaz. Kimseden fidye kabul edilmez. Allah’ın izni olmadıkça kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiç kimseden yardım görmezler.”
Şu iki âyette de şefaat şöyle geçer: “Onlar, Allahın râzı olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler.”
Şefaatin hak olduğu, Kıyâmet günü sadece bizim Peygamberimize (asm) şefaat yetkisi verildiği, dolayısıyla Peygamber Efendimizin (asm) bir kısım Cehennemlikleri şefaatiyle kurtaracağı, kimlere şefaat edileceği, şefaatin kaç kısım olduğu, şefaat talep etmenin sadece günahkârlara has olmadığı meseleleri, hadis-i şerîlerde teferruatlı olarak açıklanmıştır. Bu hususlarda, İslâmın ikinci temel kaynağı olan Kütüb-ü Sitte’de, onlarca hadis-i şerîf mevcuttur.
Resul-i Ekrem, bir hâdis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Her peygamberin Allah’ın kabul edeceği bir duâsı vardır. Her peygamber o duâyı yapmada acele etti. Ben ise bu duâmı kıyamet gününde ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım. Ona inşallah ümmetimin şirk koşmadan ölenleri nail olacaktır.”
Ebu Hureyre (ra) nakletmiştir: “Rasulullah’a (asm) Kıyamet günü senin şefaatinden en çok nasibi olan kimdir?’ diye sordum... ‘Kıyamet günü, şefaatimden nasibi olan, kalbinden lailahe illellah diyen kimsedir’ buyurdu.”
Herkese hüsn-ü zan edip kendimizden iyi bilmemiz gerektiğine göre, dilediğimiz büyük zâtları, “şefaatçı” yapabiliriz. Umulur ki, Allah, ona şefaat izni verir. Önemli olan, şefaate nail olabilmek, bu uğurda çaba sarfetmektir. Allah, cümlemizi, başta Peygamber Efendimizin (asm) ve razı olduğu büyük zevâtın şefaatine nâil eylesin. Amin. D pnotlar: 1- Sebe Sûresi, 23. 2- Bakara Sûresi, 123. 3- Enbiya Sûresi, 2. 4- Buharî, Davud, I, Tevhid 31; Müslim, İmân 334. 5- Buhâri, Rikak: 51.