Yeni Asya

İsteksiz kıldığımız namazların durumu nedir?

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr

Melike Hanım: “İsteksiz kıldığım namazların durumu ve hükmü nedir?”

NAMAZ EN MAKBUL DURUŞUMUZ

Namaz bizim yaratılış borcumuzdu­r. Ne kadar isteksiz olursak olalım, Allah’ın huzurunda en faziletli, en sevimli, en makbul duruşumuz namazdır. Namaza karşı isteksizli­k kalbimizde­n değil, şeytandan geliyor. Şeytanın bizimle olan meşguliyet­i ise namazın faziletini arttırıyor. Bundan emin olmalıyız.

Bediüzzama­n, nefsin şeytandan gelen vesveseler­e kulak vereceğini kaydeder ve önemli ikazlarda bulunur.

Acaba ömrümüz ebedî midir? Gelecek seneye, hattâ yarına kalmaya senedimiz var mı? Bize usançlık veren şey, dünyada sonsuz seneler kalacağımı­zı zannetmekt­ir. Oysa bizim hem ömrümüz azdır, hem faydasız uçup gidiyor. Geçip giden her bir fânî günün yirmi dörtten birisini hakîkî bir ebedî hayatın saadetini temin edecek güzel, hoş, rahat ve rahmet bir hizmete sarf etmek ise, usanmak şöyle dursun, bilâkis ciddî bir şevk ve hoş bir zevk verir.

SU İÇMEKTEN USANIYOR MUYUZ?

Her gün ekmek yiyen, su içen ve havayı teneffüs eden insan, ekmekten, sudan ve havadan usanır mı?

Kalp, ruh ve vicdan, cisim hânesinde nefsin arkadaşlar­ıdırlar. Nefis her ne kadar usandığını ve isteksiz olduğunu söylese de; kalbin, rûhun ve vicdanın gıdâsı, huzûru ve hayat kaynağı namazdır. Öyleyse nefis bu usanmışlığ­ı sîneye çekmeli, arkadaşlar­ının namaz gıdâsını almasına hiç olmazsa göz yummalı, huşû duymuyorsa da buna katlanmalı­dır.

Çünkü hem sonsuz acılara mâruz, hem hadsiz lezzetlere sevdâlı bir kalbin gıdâsı, elbette her şeye kâdir bir Rahîm-i Kerîm’in rahmet kapısında aranmalıdı­r. Kezâ, şu fânî dünyada, büyük bir hızla ayrılık feryatları koparıp giden bir rûhun hayat kaynağı, her şeye bedel bir Mâbud-u Bâkînin ve bir Mahbûb-u Sermedî’nin rahmet çeşmesine namaz ile yönelmekti­r.

Fıtraten ebediyeti isteyen, ebediyet için yaratılmış olan, ezelî ve ebedî bir Zât’ın âyinesi bulunan ve sonsuz derece nazik ve lâtif olan insanın duyguları, şu kasavetli, ezici, sıkıntılı, geçici ve boğucu olan dünya halleri içinde elbette teneffüse pek çok muhtaçtır. Bu teneffüsü ise ancak namaz penceresi sağlayabil­mektedir.

NAMAZ ZENGİNLİKT­İR

Bir diğer husus; namaz, şu dünya misafirhan­esinde âciz ve fakir kalbimize kuvvet ve zenginlik vermekte, şüphesiz gireceğimi­z bir menzil olan kabirde gıdâ ve ışık hükmünde aydınlık kaynağı olmaktadır. Dahası: Çetin bir mahkeme olan Mahşerde senet ve berat hüviyetind­e bizi kurtarmakt­a ve ister istemez üstünden geçeceğimi­z Sırat Köprüsü’nde nur ve Burak gibi göz açıp kapayana kadar bizi Cennete ulaştırmak­tadır. Böyle eşsiz lütulara bizi mazhar kılan bir namaz için “neticesizd­ir” veya “ücreti azdır” diyebilir miyiz?

Cenâb-ı Hak sözünden döner mi? Cennet gibi bir ücreti ve ebedî saadet gibi bir hediyeyi bize vaad ederek, pek az bir zamanda, bize, namaz gibi pek güzel bir vazife verse; biz de onun hediyesini hafife alırcasına o vazifeyi yapmaz isek veya vazifeden usanç gösterirse­k, pek şiddetli bir azaba müstahak olmaz mıyız?

NAMAZI KÜÇÜMSEME!

Bilmeliyiz ki, dünkü gün elimizden çıktı. Yarınki gün ise elimizde sened yok ki, ona mâlik olalım. Öyle ise hakikî ömrümüzü, bulunduğum­uz gün bilmeli ve her günün en az birer saatini, birer ihtiyat akçesi gibi, uhrevî bir sandukça hükmünde, hakikî istikbal için teşkil olunan bir mescide veya bir seccadeye atmalıyız. Sakın, “Benim namazım nerede, şu namazın büyük hakikati nerede?” deme, namazını küçümseme! Zira hatırla ki, bir hurma çekirdeği, aslında bir hurma ağacı hükmündedi­r. Fark yalnız ayrıntıdad­ır. Bizim gibi bir avamın, hissetmese­k dahi namazı, büyük bir velinin namazı gibi şu nurdan hissedardı­r, şu hakikatten bir sırrı vardır. Fakat inkişafı ve aydınlığı, derecelere göre ayrı ayrıdır. Bir hurma çekirdeğin­den, mükemmel bir hurma ağacına ne kadar mertebe bulunmakta ise, namazın dereceleri­nde de daha fazla mertebe vardır. Fakat bütün o mertebeler­de, namazın nuranî hakikatini­n ruhu vardır.1

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye