Hakkâniyet namazı nasıl edâ edilir?
GTahir Zübeyir Ceylan
aripler safında saf tutabilenler; omuzların sarsılmaz dinginliğiyle kâim olanlardır. Bendlerini kıyâmiyet cilâsında bileyenler, asrın yalpalayan suretlerine nazar edip hakkâniyet namazlarını bozmazlar. Secdelerini uzun uzun tutarlar ki, ruhlarındaki kıyâmiyetin enginliğine zarar gelmesin... Mâzi ve âtinin ortasına serdikleri hakkâniyet seccadesinde otururken, edeblerinde kusur etmezler. ”Ümmetim” diyenin derdiyle dertlenen şu mâhzuniyet âbideleri; ciğerlerde yanan ümitsizlik ateşini söndürmek için, hikmet koridorlarının başlarında bekleyip, tebliğ ve temsiliyet planında uluhiyet endeksli ubudiyet rotasını gösterirler herkese. ”Müjdeler olsun gurâbalara” yankısını asırlardan asırlara ayakta tutanlardır onlar. Ye’cüc ve Me’cüc gibi her türlü ahlâkî değeri har vurup harman savuranlara karşı; birer seddi zülkârneyn edâsına bürünürler. Kurbiyet makamında biriktirdikleri âdetullah şâhikalarını; asrın fikriyat görünümlü boşboğaz kucağına atmazlar. Bir yerde zulmün bayrağı çekilince, sessiz kalıp dalgalanmasını seyretmezler. Hele ki sessiz ve sağır kalarak suskunluk perdesinin arkasına saklanmaz ve saklanamazlar!... Çünkü elestbezmindeki “Kâlû Belâ”1 bâlâsında; birmizanın, bir hesap gününün muştusunu ruh terazilerine koymuşlardır. Ses ve avazlar ”el-âman!” diye inlerken, onların gözlerine uyku girmez. Göz torbalarına ıztırabın şişkinliğini koyarlar.
Gecenin bir galet örtüsü şeklinde telâkki edildiği ânlarda; basiret pencerelerindeki beşeriyet perdelerini sıyırıp; ferd-i ferid muhâsebesine dizdikleri ıztırab boncuklarını da tesbih telâkki edip, tefekkürî bir evrâd-ü ezkâradalarlar. Gündelik devinimlerle hareket edenlerin algı ve propagandalarına karşı ise “Propaganda, sâbık tezyif ettiğim zalim cerbezenin veled-i nâmeşrûudur”2 prensibini idrakiyet kapısının önüne bekçi yapar. ”Ona mukabele, o yalancı silâhla olmamalı, belki sıdk ve hak ile olmalı. Bir tane sıdk, bir harman yalanı yakar” diyerek de vicdan içerisinde, bir şeytaniyet libasına bürünüp, mânevî atmosferini zehirlemesine izin vermezler. Vicdânî muhâsebelerini, yanlış kıyaslamalara girip boğmazlar. Kur’ânî ve şer’î hakikatler dairesini, nefsâniyet avanelerine pespaye ettirmezler. Hâdisâtın bulanık denizlerinden, iman-ı tahkiki gemisiyle emniyet ve selâmetle geçerler. Sünnetullah’ın şeciyesini, aktüel ritüellerin propagandalarına hapsetmezler. Aysberglerle yarışan enâniyet buzullarını, azamî sıdk ve merhâmetle bertaraf ederler.
Velhâsıl, garipler safında bu şekilde edâ edilen hakkâniyet namazını bozmamak için, hayatının her safhasını ilmik ilmik feda ederler. Şu tarih sahnesi ki; önceden hak nâmına can verenlerin portrelerine şahit oldu ve onların hikâyelerini okudu. Şimdi ise ıztırabın çizgisinde, hayatının her safhâsını imân hakikatlerini yaşatmak adına fedâ edenleri okusun... Cenâb-ı Allah (cc); cümlemizi şu imtihan sahnesinin kapısından, hakkâniyet namazının hitâmıyla çıkanlardan eylesin inşallah... Selâmetle kalınız...