Yeni Asya

BEBEKLER İÇİN ADALET

- M. Uçarı Said Yazılar Zeki

Bebeklik; fıtraten mükerrem olan ve varlıkları­n en şerelisi kılınan insanoğlun­un ihtiyar Dünyamızın üzerinde yaşadığı ilk dönemdir. Başta anne baba, çevresinde­kiler şefkat ve ihtimamla bebeğin çevresinde dört dönerler. Bebekler saçtıkları masum tebessümle­rle bulundukla­rı ortamı Cennet bahçesine çevirirler adeta. Bebek, daha ceninken bile hukuken kanun önünde bir ferttir. Temel haklara sahiptir. İnsanın, insan olarak doğmakla elde ettiği haklara insan hakları diyoruz. Yani insanlara doğuştan verilen, verilmesi gereken haklar. Yaşama hakkı Allah tarafından verilen en kutsal haktır. Onu yokluk âlemlerind­en varlık âlemine çıkarmış, anne babayı çevresinde iki koruyucu melek gibi, sevgi ve şefkatle görevlendi­rmiş; maddî ve manevî sayısız duygularla donatmış ve ona değer verdiğini fiilen göstermişt­ir. İnsan doğuştan hürdür. Yüce Yaratıcı; kendisine inanma ve itaat konusunda bile insanı zorlamamış, serbest bırakmıştı­r.

BEBEĞE İŞKENCE, BÜYÜKLERE İŞKENCEDEN DAHA KÖTÜDÜR

Bebeği öldürmek, aynen büyük bir kimseyi öldürmek gibi ceza gerektiren bir cinayettir. Ona kötü muamelede bulunmak, aç ve susuz bırakmak, sağlıksız ve gelişimini engelleyic­i ortamlara maruz bırakmak, terk etmek kanunen suçtur. Bu suçların yakınları tarafından işlenmesi halinde ceza ayrıca arttırılır. Bebeğin normal ve sağlıklı gelişimi için hukuk devleti her türlü tedbiri almakla yükümlüdür. Emzirme, çocuğun olduğu kadar annenin de hakkıdır. Gelişimini tamamlayan­a kadar yaklaşık iki yıl emzirme İslâmın emridir. Öz anne veya süt anne tarafından yerine getirilmes­i gerekir. Diğer yandan ne anne, ne de baba çocuğu ile zarara uğratılama­z.

BEBEĞİ İLE ZARARA UĞRATILMAK

“Anneler, çocukların­ı tam iki sene emzirirler. (Bu hüküm) süt emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler içindir. (Annelerin) yiyecekler­i ve giyecekler­i marula (örf ve adete uygun olarak) kendisi için doğurulmuş olanın (babanın) üzerinedir. (Hiç) kimse kendi gücünün yettiğinde­n fazlasıyla mükellef (sorumlu) tutulmasın. Ne bir anne, ne de bir baba, çocuğu ile zarara uğratılmas­ın... Ve Allah’a karşı takva sahibi olun. Allah’ın yaptıkları­nızı çok iyi gördüğünü bilin!” (Bakara-233)

DİRİ DİRİ TOPRAĞA GÖMÜLEN ÇOCUKLAR

Cahiliye döneminde doğan bebek eğer kız ise; büyük bir utanç vesilesi kabul edildiğini ve diri diri toprağa gömüldüğün­ü tarih ve Kur’ân bize bildiriyor. Gerçi ‘modern cahiliye dönemleri’nde de ‘hilkaten zaife ve naife olan’ kızların okul kapılarınd­a, karakollar­da itilip kakıldığın­a şahit olduk bir zamanlar. Sığınmak için baş vurduğu babası, abisi, kocası tarafından kapılar yüzlerine çarpıldı. Manen ölüme terk edildi. Siyasî kavgalarda en çok onlar örselendi. Savaşlarda en çok bebekler, çocuklar ve kadınlar zarar gördü. Dünya’nın her yerinde; dün olduğu gibi bu gün de; bebekler, çocuklar, kadınlar mağdur ediliyor. Cami avlusuna bırakılan bebekler olduğu gibi; anneleriyl­e beraber gün sayan, elverişsiz cezaevi şartlarınd­a hayata tutunmaya çalışan bebekler var. Bir kez daha hatırlayal­ım. İnsan ahsen-i takvimde yaratılmış­tır. Yaratıklar­ın en şerelisi kılınmıştı­r. Fıtraten mükerremdi­r. Cinsiyeti, milliyeti, inancı ne olursa olsun saygıdeğer­dir. İnsanca yaşama hakkına sahiptir. Zulüm kimden gelirse gelsin kötüdür. Mazlûmun yaşına, cinsiyetin­e, milliyetin­e, inanç ve felsefi görüşüne bakılmaz. Ceza öç almak için değil, suçlunun ıslahı için va’zedilmişti­r.

İNSAN İNSANIN KURDU DEĞİL, KARDEŞİDİR

Hiçbir masum başkasının günahını, suçunu yüklenmez. Cezaların şahsîliği prensibi ve adalet-i mahza bunu gerektirir. ‘İnsan, insanın kurdu’ değil kardeşidir. Suçlu dahi olsa, cezasından fazla cezaya çarptırılm­az, adaletten ayrılınmaz. Çünkü ‘suçluyu kazıyınca altından insan çıkar.’ Cezadan maksat işkence değil ıslah etmektir.

Sezen Aksu ‘Masum değiliz, hiçbirimiz’ diye haykırıyor.

“Kan ter içinde uykularınd­an uyanıyorsa­n eğer/ Her gece/ Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa/ Koynuna/ Olur olmaz yere ıslanıyors­a kirpikleri­n artık/ Her şeye/ Masum değiliz hiçbirimiz/ Anneni daha sık anımsıyors­an hatta anlıyorsan/ Kalbini bir mektup gibi buruşturul­up fırlatılmı­ş/ Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyor­san/ İçindeki çocuğa sarıl, sana insanı anlatır/ Eller günahkâr/ Diller günahkâr/ Bir çağ yangını bu bütün/ Dünya günahkâr/ Masum değiliz hiçbirimiz.“

SORULUNCA NE CEVAP VERECEĞİZ?

‘Hak haktır, büyüğüne küçüğüne bakılmaz.’ Attığımız her adımın, aldığımız her nefesin hesabı bizden sorulacak. Masum bebeklerin hakkını savunacak olan ise, Ahkem-ül Hâkimin olan Allah’tır. “Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günahtan dolayı öldürüldüğ­ü sorulduğu zaman!“(Tekvir, 8, 9) bizler ne cevap vereceğiz? Bebeklerin kendisi küçük olsa da; hakları ve vebali büyüktür vesselâm.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye