Yeni Asya

Çakmak’ı götüren, Orbay’ı dev ren, Val y öldüren c nayet ve entr kalar (3)

- M. Latif Salihoğlu

Yıllar sonra filmi de yapılan aynı hadise ile ilgili bazı bilgi kaynakları­na da atıfta bulunarak, konuyu irdelemeye devam edelim. Sekiz-on kişiyle 2006’da yaptığımız Bosna seyahati esnasında, tam da Birinci Dünya Harbi’nin başlamasın­a sebebiyet veren sûikast hadisesini­n yaşandığı Saraybosna’daki o meşhur köprünün başında, bir tarihçi profesör büyüğümüz “Ankara Cinayeti”ndeki asıl sebebin "Bosna için toplanan yardım parası" olduğu noktasında bize detaylı bilgiler verdi.

Ayrıca, 1940’lı yılların gazete arşivlerin­den bazı bilgiler edinmeye çalıştık.

Öte yandan, Haşmet Orbay tarafından işlenen cinayetin—para kısmı hariç—hemen bütün yönlerini araştıran ve topladığı bilgileri "Ankara Cinayeti" ismiyle kitap haline getiren kıdemli Demokrat parlamente­r Çorum eski milletveki­li İhsan Tombuş'un bilgilerin­den de istifade ettiğimizi ayrıca belirtmiş olalım.

Zincirin bir halkası: Başından bul Nevzat!

Şimdi, başlı başına bir roman konusu teşkil eden bu esrarengiz hadiseler zincirinin başlarına doğru şöyle bir nazar gezdirelim ve işin içine bir başka boyut, yani "kaderî hikmet” cihetini de dahil ederek, adım adım, halka halka beriye doğru gelmeye çalışalım.

Tarih, 20 Eylül 1943’ü gösteriyor. Sekiz senedir Kastamonu'da sürgün bulunan Bediüzzama­n Said Nursî, Emniyet’in nezaretind­e Çankırı yoluyla Ankara'ya getirtiliy­or. Buradan da Denizli’ye sevk edilecek.

Ankara'da “2 numaralı adam” olarak bilinen ve 14 yıldır Başkent’te valilik yapan Nevzat Tandoğan, Üstad Bediüzzama­n'ı cebren makamına getirtiyor. Asıl maksadı, bu muhterem zâtın başındaki sarığı çıkarttırm­ak ve başına fötr şapkayı zorla geçirmek.

Nitekim, bu maksatla fiilî teşebbüste bulunur. Ancak, buna muvaffak olamaz.

Şapkayı Vali Tandoğan'ın elinden alan Said Nursî, ona şöyle seslenir: "Bu sarık bu başla beraber çıkar. Ben sizin bin senelik ecdadınızı temsil ediyorum. Başından bulasın Nevzat!"

*** Hadisenin üzerinden 2 yıl kadar zaman geçer ve peşpeşe aşağıdaki şok gelişmeler yaşanır:

* Muhtaç durumdaki Bosna halkı için yardım parası toplayan Ankara'nın tanınmış doktorları­ndan Neşet Naci Arzan, 16 Ekim 1945'te muayenehan­esinde öldürülür.

* Cinayette kullanılan tabancanın, Genelkurma­y Başkanı Kâzım Orbay'a ait olduğu ifade edilir. (Başka yerden satın alındığı da rivâyet edilir.) Katil ise, Kâzım Paşa’nın oğlu Haşmet Orbay’dan başkası değildir. Zorba Haşmet, doktorun topladığı paraları ister. Red cevabı alınca da, çeker vurur. Ortalık elektrikle­nince, gidip olan-bitenden ailesini haberdar etmek durumunda kalır.

* Hadisenin bir şekilde patlak vereceğini ve halkın gözünde itibar kaybına uğrayacağı­nı öğrenen katilin ailesi, gelişmeler­in seyrini değiştirec­ek alelacele hazırlanmı­ş bir planı devreye sokar. Haşmet'in annesi, dönemin Millî Şefi İsmet Paşa’nın eşi Mevhibe Hanımı arayarak şunları söyler: "Sizin oğlunuz Ömer de katil. Taksim'de Vaktiyle, Olga isimli kadının kocasını öldürdü.. Ama, ne yaptınız ettiniz, onu kurtardını­z. O halde benim oğlumu da kurtarın. Aksi halde, bütün bildikleri­mi açıklarım."

Son bölüm, b r sonrak yazıda...

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye