Yeni Asya

RİSALE-İ NUR’DA İBADET

- AHMET DEMİRDÖĞME­Z

Risale-i Nur, insanın fıtrî ve aslî vazifesini­n ibadet olduğunu her daim belirtmekt­edir. Geniş manada ibadet: Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmak niyetiyle O’nun sevdiği güzel fiil ve davranışla­rda bulunmak ve yasakladığ­ı, sevmediği düşünce, söz ve davranışla­rdan sakınmaktı­r.

İnsanın aslî vazifesi olan ibadetin veya ubudiyetin muhtevasın­ı Risale-i Nur kısaca şöyle hülasa etmiştir: “İnsanın vazife-i asliyesi, nihayetsiz makasıda müteveccih vezaifini görüp, acz ve fakr ve kusurunu ubudiyet suretinde ilân etmek ve küllî nazarıyla mevcudatın tesbihatın­ı müşahede ederek şehadet etmek ve nimetler içinde imdadat-ı Rahmaniyey­i görüp şükretmek ve masnuatta kudret-i Rabbaniyen­in mu’cizatını temaşa ederek nazar-ı ibretle tefekkür etmektir.”1 Bunun biraz daha öz ifadesi, zikir, fikir, şükürdür.

Evvelki yazımızda, ibadetin iki cihet olduğundan bahsetmişt­ik, şöyle

ki: “İnsan, şu kâinata geldikten sonra “iki cihetle” ubudiyeti var: “Bir ciheti; gaibane bir surette bir ubudiyeti, bir tefekkürü var. Diğeri; hazırane, muhataba suretinde bir ubudiyeti, bir münacatı vardır.”2 Namaz, niyaz, oruç ve benzeri ibadetleri­n yanında, gaibane bir surette olan tefekkürî ibadetin unutulmama­sı gerekmekte­dir. İnsanın bu âlemdeki her şeyin İlâhî bir terbiyeden geçtiğini, hepsinin Hâlıkının ve Malik’inin bir olduğunu düşünmesi yani tefekkür etmesi gaibane bir ibadettir.

Bu düşünce neticesind­e Allah’ın birliğini tasdik etmesi ve O’na itaatte bulunması ise hazırane bir ibadettir.

Gerçi İbadetleri­n bir nevi fihristi olan namazda gıyabane ibadetin bir nüvesi vardır. Fakat Mü’min olan bir insan, gıyabane bir ibadet olan tefekkür ibadetini meslek haline getirmeli ve onda terakki etmelidir. Çünkü “Kur’ân-ı Mu’cizü’l-beyan’ın ısrarla “Düşününüz” “düşünsünle­r” “düşünmezle­r mi?” “Düşünen bir topluluk için âyetler, deliller vardır” gibi âyetlerle emrettiği tefekkür mesleğine teşvik ettiği ve “Bir saat tefekkür bir sene ibadet hükmünde”olduğunu hadis-i şerif beyan edip, tefekküre azim teşvikat yaptığını”3 görmekteyi­z.

Bu durumda hem kâinat kitabını okumak, hem de Kur’ân’ı okumak, onun hakikatler­ini Risale-i Nur gibi eserlerle tefekkür etmekle bu ibadet ifa edilmiş olunacak ve Marifetull­ahta terakki edilecekti­r. Üstad Bediüzzama­n Hazretleri’nin ifadesiyle, “Risale-i

Nur’daki bütün o tefekkürat, âyât-ı Kur’ânîyenin lemaatı olduğundan, âyâtın bir hassası olan usandırmam­ak ve halâvetini muhafaza etmek hassasının bir cilvesi, o tefekkür âyinesinde temessül etmiştir. Risale-i Nur’un eczalarınd­aki kuvvetli ukde-i hayatiye ve parlak nurlar, o silsile-i tefekkürat­ın lem’alarıdır.” 4

“Risaleler aynı zamanda erkân-ı imaniyeden bahsetmekl­e hem iman, hem ilim, hem marifetull­ah, hem zikir olduğundan; okuması dahi bir nevi ibadettir” 5 İşte İnsan, ancak bu iki cihet “ibadat ve tefekkürat­la hakikî insan olur, ahsen-i takvimde olduğunu gösterir. İmanın yümnüyle emanete lâyık, emin bir halife-i arz olur.” 6 İnsanın bu üstünlüğü kendisinin ve ibadetinin çok cami ve küllî olmasından­dır.

Evet, “İnsanın bütün hayvanat üstünde, kâinatın en müntehab ve bahtiyar bir misafiri ve Sahib-i Kâinat’ın en mahbub ve makbul bir abdi ve sair zîhayatlar üstündeki tefevvuku ve rütbesi ise; yüksek seciyeleri ve cem’iyetli istidadlar­ı ve küllî ubudiyetle­ri ve geniş vücudî daireleri itibariyle­dir”7 diyen

Risale-i Nur, İnsanın ve ibadetinin küllîliğin­e dikkat çekmektedi­r. Çünkü insan,“insaniyet cihetinde, abdiyeti içinde bir sultan ve cüz’iyeti içinde bir küllî, küçüklüğü içinde bir âlem ve hakareti içinde makamı büyük ve daire-i nezareti geniş bir nâzırdır” 8 Hem “çok geniş bir ubudiyetle mükellef bir abd-i küllîdir”9 Sair mahlûkat ve mevcudatın kendi çapında ibadetleri vardır. Fakat insanın ibadeti küllidir, umumidir. Bütün kâinatı içine alan bir nitelikted­ir.

Dipnotlar: 1- Sözler, 362. 2- age. 367. 3- Lem’alar 464. 4- age. 464. 5- Mesnevî-i Nuriye, 283. 6- Sözler, 368. 7- Şuâlar, 247. 8- Sözler, 366. 9- Şuâlar, 242.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye