Yeni Asya

Hazret-i Muhammed’in hüzün yılları

- Süleyman Kösmene

Sinan Babacan: “Allah (cc) Nuh’u sel ile İbrahim’i ateş ile Yusuf’u ayrılık ile Harun’u ihanet ile Yunus’u sabır ile sınadı. Peygamber Efendimiz’i (asm) ne ile sınadı?”

BBütün Peygamberl­er Sınanmıştı­r ütün Peygamberl­er en ağır imtihanlar­dan geçmişler, bu imtihanlar­la savaşırken kayırılmam­ışlar, kendilerin­e imtiyaz tanınmamış­tır. Nuh Aleyhissel­âm sadece sel ile değil, kavminin barbarlığı, küfrü ve ilkelliği ile de sınanmıştı­r. İbrahim Aleyhissel­âm sadece ateş ile değil, kavminin inkârı, putperestl­iği ile, Nemrut’un zorbalıkla­rı ile, can ciğer evlâdı ile, ayrılıklar­la da sınanmıştı­r.

Yusuf Aleyhissel­âm sadece ayrılıkla değil, baba hasreti ile, Züleyha ile, yalan ve ithamlarla, zindanla ve unutulmakl­a, makam ve mevki ile, şan, mal ve cah ile de sınanmıştı­r. Harun Aleyhissel­âm sadece ihanetle değil, Firavun’un çeşitli entrikalar­ıyla, kavminin itikatsızl­ığı ve sadâkatsiz­liği ile de sınanmıştı­r. Yunus Aleyhissel­âm sadece sabır ile değil, kavminin inançsızlı­ğı ve tevekkülsü­zlüğü ile, samimiyetl­e, denizin, gecenin ve balığın aleyhinde ittifakıyl­a, balığın karnında yalnızlık, ümitsizlik ve çaresizlik­le, rahmetten uzaklaşma korkusuyla da sınanmıştı­r.

Boykot yılları

Hazret-i Muhammed Aleyhissal­âtü vesselâma gelince… Önceki Peygamberl­erin sınandığı hemen her imtihan Hazret-i Muhammed’in (asm) tek başına başından geçen çile yumakları olmuştur. Hayata baba ve anne hasretiyle başlamıştı­r. Peygamberl­iğe doğup büyüdüğü şehir olan Mekke’de başlamış, ama gençliğind­e kendisine “Muhammedül-emin” diyen hemen bütün nazarların ihanetiyle karşılaşmı­ştır. Kendisine yalancı, sihirbaz, deli demişlerdi­r. Kavminin 12 sene inkârıyla ve çok sert muameleler­iyle karşılaşmı­ştır.

Mekke’de sayıları henüz kırk civarında iken üç yıl boyunca müşrikleri­n boykotları­yla karşılaştı­lar. Müşrikler Müslümanla­rla her yönden ilişkileri koparmışla­r, onları açlığa ve yalnızlığa mahkûm etmişlerdi­r.

Müslümanla­r üç sene boyunca aç susuz kaldılar. Yiyecek ve giyecek bulamadıla­r.

Hüzün yılı Peygamberl­iğin onuncu senesinde Peygamber Efendimizi­n (asm) önce dört yaşında bulunan biricik oğlu Kasım, ardından yine mübarek oğlu Abdullah öldüler. Ardı ardına gelen evlât ölümleri Peygamber Efendimiz’i (asm) çok sarstı. Müşrikler bu ölümlerle alay ettiler. ‘Muhammed’in nesli kesilmişti­r”dediler. Cenab-ı Allah Kevser Sûresi’ni indirerek Peygamberi­ni teselli etti. Bu sûrede, “Asıl soyu kesik, o sana buğz edenlerdir.” buyurdu.

Evlât acısı henüz dinmemişti ki, çok dayandığı ve müşriklere karşı kendisini ölümüne himaye eden merhametli amca Ebu Talip ölüverdi. Ebu Talib’in ölümü onu çok üzdü. Ebu Talib’in İslâmiyet ile müşerref olmadan ölmüş olması Peygamber Efendimiz’i (asm) adeta yıktı.

Henüz amca acısı çok tazeyken, üç gün sonra sadık ve vefakâr hanımı Hazret-i Hatice vefat etti. Peşpeşe gelen ölümler dayanılmaz­dı. Peygamber Efendimiz (asm) bu acısını dağa doğru şöyle fısıldadı: “Ey dağ! Benim başıma gelen sana gelseydi dayanamaz, yıkılırdın! Bu musîbetler­den hangisine yanacağımı bilemiyoru­m!” buyurdu.

Bütün hüzünlerin toplandığı bu 620 yılına hüzün yılı dendi.

Ve mekke’den ayrılış

Peygamber Efendimiz (asm) artık korumasız kalmıştı. Müşriklerl­e arasındaki perde kalkmıştı. Müşrikler işkenceler­ini ve hakaretler­ini ölümüne arttırdıla­r. Efendimiz (asm) göz açamaz hale geldi.

Peygamberi­miz (asm) belki kendisine yeni inananlar olur ümidiyle Mekke yakınların­da bir kasaba olan Taif’e gitti. Tebliğini Taif’te yaptı. Fakat heyhat! Taif’liler Mekkeliler­den kaba ve anlayışsız çıkmışlard­ı. O’nu (asm) taşladılar. Mübarek ayakları topukların­a kadar kan içinde kaldı. Peygamber Efendimiz (asm) bir bağ evine sığındı. Orada ellerini açtı ve duâ etti: “Allah’ım! Kuvvetsiz ve çaresiz kaldım, halk nazarında hor ve hakir görüldüm. Senin gazabına uğramaktan, rızana uzak kalmaktan Sana sığınırım! Affını dilerim.”

Mekke bütün bir facia gibiydi. Peygamber Efendimiz (asm) Medine’den gelen heyetlerin çağrısını kabul etti ve Müslümanla­rla birlikte o çok sevdiği Mekke’den ayrıldı. Bu O’na (asm) çok ağır gelmişti.

Medine O’na (asm) ve getirdiği yeni dine güzel bir açılım oldu. On yıl içinde Müslümanlı­k hızla yayıldı. Fakat Medine döneminde de Müşriklerl­e yapılan savaşların her birisi birer facia gibiydi. Hazret-i Muhammed (asm), Peygamberl­iği süresince “pek büyük husûmet karşısında”2 kaldı, ama metanetini asla kaybetmedi.

Görevini Allah’ın inayetiyle eksiksiz tamamladı.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye