Ey şefkat kahramanları, insanlık yanıyor!
En esaslı duygularımızdan ikisi şefkat, muhabbet değil mi? Eğer bir insan bu iki temel duygunun gereğini yerine getirmezse veya getiremezse, “Şefkat ve muhabbet ve alâkadarlığı derecesinde elîm endişeler ve azaplar çeker.”1
Bir işyerinde yangın çıksa, içinde bir inançsız var, dinsiz var, haberi gelse kurtarmaya gider miyiz?
Bir kilisede yangın çıksa, Ehl-i Kitabı, papazı kurtarmaya gitmez miyiz? Bir mekânda yangın çıksa; içerisinde kardeşimiz varsa; can havliyle kurtarmaz mıyız?
Bir yerde yangın çıksa; içinde anne-babamız varsa; bütün gücümüzle kurtarmaya gitmez miyiz? Bir yerde yangın çıksa; içinde eşimiz, ciğerpare evlâdımız varsa; kurtarmak için çılgıncasına, uçarcasına koşmaz mıyız?
İşte çağımız, insanlık, ülkemiz, milletimiz, komşularımız, akrabalarımız, çoluk çocuğumuz, Deccalizmin / Süfyanizmin çıkardığı dehşetli dinsizlik, imansızlık, ahlâksızlık yangınlarının göklere yükselen alevleri içine düşmüş yanıyor!
Şüphe ve vesveseler içinde kıvranarak yanıyor!
İman esaslarını ispat ve izah ederek anlatmalı, anlatmalı, anlatmalıyız. Müslümanlar biribirine adavete, kin, nefret ve haset silâhlarıyla ateş ediyor ve bunların sonucu olarak da gerçek silâhlarla da kurşun, bomba yağdırıyor.
Elbette, elinde Uhuvvet Risalesi olan Risale-i Nur terbiyesi alanların gözlerine uyku girmemeli; yerlerinde oturamamalı, can havliyle koşuşturmalı, hizmet etmelidirler. Zira, Risale-i Nur’un mesleğinin dörtte biri şefkattir. İnsanlığa acımalı ve bu alevler arasında cayır cayır yanmalarına seyirci kalınmamalı!
Çünkü, “İnsaniyetteki hemcinsine şefkat ise, şükr-ü hakikînin bir esasıdır. Hangi fert olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir; ona karşı şefkate mükelleftir.”
Evet, insanlara acımaya, merhametle elinden tutmaya devam edelim; ama, “şefkatimizi” yanlış yerde kullanmayalım, ölçüsünü taşırmayalım:
“Şefkat-i insaniye, merhameti Rabbaniyenin bir cilvesi olduğundan, elbette rahmetin derecesinden aşmamak ve Rahmetenli’l-âlemîn Zâtın (asm) mertebe-i şefkatinden taşmamak gerektir. Eğer aşsa ve taşsa, o şefkat, elbette merhamet ve şefkat değildir; belki dalâlete ve ilhada sirayet eden bir maraz-ı ruhî ve bir sakam-ı kalbîdir (kalbi hastalıktır).”