SAVUNMA MEKANİZMALARI ve BAŞA ÇIKMA METODLARI
İçten veya dıştan duygu, düşünce yoluyla gelen strese karşı verilen tepki diye tanımlanan savunma mekanizması. Ruhumuzun bedenimizde yaşayabilmesi için yerleştirilen “akıl, şehvet, gadab / öfke / savunma” kuvvetlerinin ifrat ve tefritleri sonucunda meydana gelen stres, sıkıntı, huzursuzluk ve mutsuzluğu ortadan kaldırmak için geliştirilen palyatif bir tedbirdir. Diğer bir ifâdeyle, olumsuz duyguların mecralarına yönlendirilmemesinden hasıl olan strese karşı bir tepkidir.
Çocukluk devrindeki insiyaki davranışlardan yetişkinlikteki histeri nöbetlerine kadar geniş bir davranış yelpazesi şeklinde yansıyan, hayat yolculuğundaki ilk zamanlarını andıran primitif ya da ilkel diyebileceğimiz çeşitli psikolojik davranış biçimleridir. İlâs durumunda saçını başını yolmak, trafik kazası veya bir musîbet karşısında dizini dövmek; birisine kızıldığında sözlü bir cevap yerine duvarı yumruklamak gibi haller savunma mekanizmasının dışa yansıması olsa gerektir.
Ağır psikolojik travmaların ardından anlamsız kahkaha şeklinde gelen gülmeler, gereksiz ve uyumsuz tavırlar ruhun bir anlamda olayla yüzleşmekten kaçış şeklinde bir tedbirdir. İntihar da bu kategoride düşünülebilir. Ancak, bu kaçış eylemlerinin en dramatik, belki de en uç noktasıdır. Kızgınlık, kırgınlık, huzursuzluk, sıkıntı hallerinde eyleme başvurma şeklindeki bir savunma mekanizmasının en tipik örneklerinden biri bir sigara yakmak şeklinde ortaya çıkar. Oysa sıkıntı ile bağlantısı sıkıntıyı gidermekten çok, ferdin eyleme vurma ihtiyacını karşılıyor olmasıdır. Ölüm korkusunu bastırmak, ağır problemlerden kaçmak için de biraz daha aşırı uca kaçanlar alkol alıp aklını iptal ederek kendine problemsiz, toz pembe, dümdüz bir dünya oluşturmak da savunma mekanizmalarının bir sonucudur.
Ne yazık ki, bu ve benzeri olumsuz davranışlar zaman içinde alışkanlık haline dönüşmekte, bir hastalık ve bağımlılık hâlini almakta; beraberinde bir yığın daha pek çok sıkıntı getirmektedir. Çünkü, davranış bağımlılığı, zamanla madde bağımlılığına sıçramaktadır. Ulvî müsbet duyguların geliştirilememesi; menfi duyguların mecralarına kanalize edilmemesi sonucunda ruh, duygu ve düşüncelerde meydana gelen sapma ve arızalar karşısında tepki verilir. Bunlar, çoğu zaman insiyakî, gayr-i şuûrî ve otomatik olarak ortaya çıkarlar. Ancak, şuûr ve eğitimle tesirleri asgariye indirilebilir. Yoksa, insan psikolojisi üzerinde etkili olan iç ve dış baskı unsurlarına karşı gerçek savunma mekanizmaları geliştiremezse, bu sefer sahte, yanlış, geçici ve olumsuz savunma mekanizmaları biyo-fizyo-psikolojik travma ve strese sebep oluyor.