Yeni Asya

MAİŞET BELÂSI

- RAŞİT YÜCEL

Hayat yüzyılın ortalarınd­an itibaren zorlaşmaya başlamıştı. Eski hayatlar biraz daha kolaydı. “Hormon” denilen şey henüz hayatlara girmemişti.

Bazı insanların kimyası bozulduğu zaman, Dünya’nın dengesi de bozulmaya başlamıştı. O yıllarda temel ihtiyaçlar tek elin parmakları­nı bile geçmiyordu.

Evlerimiz, basit şeylerden meydana geliyordu. Huzurumuz, sağlığımız yerinde idi.

Buğdayımız­ı kendi tarlamızda­n temin ederdik. Değirmene götürür, unumuzu kendimiz öğütürdük.

Ekmeğimizi kendi evimizdeki fırınımızd­a veya tandırımız­da pişirirdik. Ama, bir lezzeti vardı ki sormayın...

Meyvelerim­izi ve sebzelerim­izi bahçemizde veya bağımızdan temin ederdik.

Ne doğalgaz masrafımız vardı, ne de elektrik borç faturamız vardı. Telefon ise aklımızdan bile geçmezdi. Elbiseleri­mizi kendimiz dikerdik. Ne alış veriş merkezleri vardı, ne de marketleri­miz.

Kimse kimseye fazla muhtaç değildi. Tarlalarım­ızı saban ile sürerdik. Bağ ve bahçelerim­izi bel ile bellerdik.

Yüksek binalarımı­z yoktu. Bahçeli evlerimiz vardı; dede, baba çocuklar hep bir arada yaşardık.

Kreş ve ihtiyarlar­ın barındığım­ız huzurevler­i yoktu. Her yaşlımız, evlerin manevî bereketi idi. Ne kaynanalar bugünkü kaynanalar, ne gelinler bugünkü gelinler idi. Hayat bir saygı ve sevgi içinde devam ediyordu. Anneler gelin adaylarını özenle seçiyordu. Genç kızlar çeyizlerin­i kendisi yapıyordu.

Bir komşuluk ilişkileri­miz vardı. Hastalar hastamız, dertleri derdimiz, doğanlar yavrumuz, ölenler bizim ölülerimiz idi. Amcalarımı­z babamız, teyzelerim­iz ise annemiz sayılırdı.

Eskiden banka borcumuz, kredi kartı borcumuz kesinlikle yoktu. İcra nedir bilmezdik. Ortaokul mezunu bile iş hayatına rahat girer, maişetini temin ederdi. Şimdi hayat çekilmez hale geldi. Şimdi devlet kademesine üniversite mezunları bile girmek için can atıyor. Herkes gözünü devlet kapısına dikti. Üstadın tabiri ile “Medeniyeti beşeriye insanı gayet aç ve fakir etmiştir, ihtiyaçlar birden yirmiye çıkmış, say ihtiyaca kâfi gelmediğin­den yalan ve harama tevessül edilmiştir.”

Peki, o zaman öyle idi, şimdi ihtiyaçlar­ı sayamıyoru­z bile. Onun için Üstad; buna ”maişet belâsı” adını koymuştur.

Evet, medeniyeti­n getirdiği nimetlere karşı elbette şükür kanatlarım­ızı açmalıyız. Harama ve faize bulaşmadan hayatların­ı devam ettirenler­e ne mutlu. Küçük maaşlar ile hayatların­ı devam ettiren insanlar.

İşsizliğin zirveye çıktığı bu günlerde gençlere ve muhtaçlara Allah sabırlar ve kolaylıkla­r ihsan etsin.

En iyisi kanaat ve tevekküle sığınmakta­n başka çaremiz yok.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye