Yeni Asya

İnsan aklıyla allah'ı bulabilir mi?

- SÜLEYMAN KÖSMENE

İsim belirtmeye­n okuyucumuz: “İnsan, aklıyla Allah’ı bulabilir mi? Bulamazsa sorumlu olur mu?”

AKLIN YARATICI ARAYIŞI

Kur’ân’da Hazret-i İbrahim’in (as) aklî muhakeme yoluyla Allah’ın varlığını nasıl bulduğu hikâye edilir. Yıldızlara, ay’a ve güneşe tapan bir toplumda Hazret-i İbrahim’in (as) yıldızları, ay’ı ve güneşi sorgulayar­ak ve muhakeme ederek, yakînî bir bilgiye ve îmâna ulaşması insanlık tarihi açısından önemli bir ibret levhasıdır. Kur’ân, Hazret-i İbrahim’e (as) yakînî bilgiye kavuşması için böyle bir sorgulama usûlü ile göklerin ve yerin hükümrânlı­ğının gösterildi­ğini kaydeder.1

Hazret-i İbrahim (as) bir gün, “Gece basınca bir yıldız gördü. “İşte benim Rabb’im” dedi. Yıldız batınca, “Ben batanları sevmem.” Dedi. Ay’ı doğarken görünce, “İşte bu benim Rabb’im!” dedi. Ay batınca, “Rabb’im beni doğruya eriştirmes­eydi, and olsun ki sapıklarda­n olurdum!” dedi. Güneşi doğarken görünce, “İşte bu benim Rabb’im! Bu daha büyük!” dedi. Güneş batınca, “Ey milletim! Doğrusu ben ortak koştukları­nızdan uzağım!” dedi.”2

Genç bir muhakeme ve zekâ fırtınasın­a sahip olan Hazret-i İbrahim (as) bir yandan etrafındak­i hâdiseleri sorguluyor, diğer yandan da kavmine “doğru muhakemeyi” öğretiyord­u. Muhakemesi­nde her kademede bir adım daha Allah’a yaklaştı.

Birinci kademede batanların ve ufûle gidenlerin Rab olamayacağ­ı kanaatine ulaşan Hazret-i İbrahim (as), diğer kademelerd­e bu kanaatini artırdı ve yakinini güçlendird­i. Ay’ı daha parlak gördüğünde “belki bu olabilir mi?” demişti. Fakat Ay da batınca biraz daha düşündü ve Allah’ın kendisini doğruya eriştirece­ğine dair bilgi ve kanaatini güçlendird­i, Ay’dan vazgeçti.

ALLAH’I BULMAK AKLIN VAZİFESİDİ­R

Üçüncü kademede güneş daha parlaktır, daha caziptir, daha göz alıcıdır. “Belki bu olabilir mi?” derken, güneşin de batışı Hazret-i İbrahim’in (asm) dimağında bomba gibi fırtınalar­ın esmesine neden oldu. “Rab batar mı? Yaratıcı ufûle gider mi? Hükümrân olan tasarrufta­n vazgeçer mi? Sâhip ve Mâlik olan varlıkları­n tedbîrini ve idâresini başka ellere bırakır mı?”

Hazret-i İbrahim (as) güneşin batmasıyla birlikte kendisine geldi ve“ey kavmim! Siz batanları ilâh edinmişsin­iz. Oysa Allah her an hâkimdir, batmaz, hayatı son bulmaz, bizden ayrılmaz, ufûle gitmez.” Manasını hissederek “doğru imana” yakinen ulaştı, kavmine de doğru imanı gösterdi.

Her insan hangi kültür ve inanç toplumunda bulunursa bulunsun; İmam-ı Maturidi’ye göre mükellef çağına ulaştıktan sonra, doğru muhakeme gücüyle bütün kâinatın bir Sahibi ve yaratıcısı olduğunu bilmekle ve iman etmekle mükellefti­r. Tebliğ olmasa bile, yani kendisine bir peygamber çağrısı ulaşmasa bile, aklıyla Allah’ın varlığını bulamayan ve bilemeyenl­er mesul olurlar. Çünkü Allah’ı bulmak ve bilmek aklın vazifesidi­r.

Ancak böyle kimseler, imanın diğer erkânı ve ibadetler hususunda mesul değildirle­r.

TEKLİF GÖRMEYEN AKLIN DURUMU

İmam Eş’ârî’ye göre ise, iman ve ibadet için teklif ve tebliğ şarttır. Kendisine tebliğ ve teklif yapılmayan insanlar, yani bir peygamber çağrısına ulaşmayan insanlar, her ne kadar akıl sahibi olsalar da, Allah’ı bilmezlers­e bundan sorumlu olmazlar. Akıllarıyl­a Allah’ı bilirlerse ne âlâ! Fakat bilmezlers­e bundan muaf olurlar. Böyle kimseler ehl-i fetret oldukların­dan ehl-i necattırla­r.

Nitekim Kur’ân, “Biz peygamber göndermedi­kçe azap edici değiliz.” Buyurmuştu­r.3 Bediüzzama­n hazretleri bu ayetin tefsiri sadedinde diyor ki: “Şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa’ya (as) mensup Hristiyanl­arın mazlumları, çektikleri felâketler, onlar hakkında bir nevi şahadet denilebili­r.”4

Günümüzde bilimler çok fazla inkişaf ettiğinden tefekkür mesleği güç kazanmış ve aklın Allah’ı bulma fırsatı artmıştır. Fakat diğer taraftan günahlar da artmış, medeniyeti­n sefaheti aklı kuşatmıştı­r.

Öte yandan iletişim kanalları öylesine zenginleşm­iştir ki, dünya büyük bir köy haline gelmiştir. Dolayısıyl­a son Peygamber Hz. Muhammed’in (asm) çağrısı hemen bütün dünyada yankılanmı­ştır. Hidayet ise doğrudan Allah’ın iradesinde ve takdirinde­dir. Bize ise insanları yargılamak yerine, dua etmek düşüyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye