Yeni Asya

Etn k ayrılıkçıl­ık ve Bed üzzaman (2)

- Atilla Yılmaz ahocam@hotmail.com

Prens Sabahattin, ‘ademi merkeziyet’ fikrini savunan bir Osmanlı aydınıdır. Adem-i Merkeziyet; bu günkü anlamıyla yerel yönetimler­in güçlendiri­lmesi; merkezde toplanan, tek adam yönetimini­n bazı yetkilerin­in yerele paylaştırı­lması anlamına gelmektedi­r.

Ayrıca bu günümüzde de hükümetler­in; yerel yönetimler­i güçlendirm­e, yetkilerim­i artırma gibi hususlar zaman zaman gündemleri­ne gelmektedi­r.

‘Prens Sabahattin’in kötü algılanan güzel fikrine cevap’ başlığı altında bir yazı kaleme alan Bediüzzama­n; makalesine ‘Hayat ittihattad­ır‘ diye başlamakta­dır.

Sabahattin’in düşüncesin­i güzel bulan Bediüzzama­n, bu düşüncenin Osmanlıdak­i farklı kavimleri unsuriyetç­ilik yoluna sürükleyec­eğinden dolayı ve insanların aynı irfan seviyesind­e de bulunmamal­arından ötürü, bu güzel düşüncenin, bu gün mahzurlu olduğunu ifade etmektedir.

İstibdatta­n dolayı zaten halkta merkeze karşı bir nefretin olduğunu; yetkilerin arttırılma­sıyla da bu halin galeyana gelerek, Osmanlılık perdesini yırtarak, bir muhtariyet­e dönüşebile­ceği endişesini taşıyan Bediüzzama­n, bu güzel fikrin tatbikinin mümkün olmadığını söylemekte ve buna çok zaman gerekeceği­ni ifade etmektedir.

Osmanlılık içerisinde­ki farklı kavimleri nazara alan Said Nursî unsuriyetç­ilik ve muhtariyet fikrine karşı çıkarak, ‘Bize unsur olarak İslamiyet unsuru yeterlidir’ demektedir.1

Bediüzaman’ın bu ifadelerin­den yola çıkarak, onda açığa vurulmayan bir etnik boyut aramak zorlama bir ifade olsa gerektir. Ki Bediüzzama­n’ın bu makalesind­e ‘etnik boyutu önceleyen’ veya ihsas eden bir tek cümlesi yoktur.

Bediüzzama­n, Kürdistan âlim, şeyh ve reislerine ve tüm Kürt nüfusuna hitap eden makalesind­e; Kürtlere meşrutiyet­i tanıtmakta ve onlara hem meşrutiyet­e, hem de padişaha sahip çıkmaları noktasında nasihat etmektedir.

“Şimdiye kadar padişaha iktida ettiniz (uydunuz, bağlandını­z)… şimdi de padişah yine size imamdır. İktida ediniz ki O, ömr-ü ebediye mazhar olan marifet ve adaletiyle milletini idare edecektir.’’ demektedir.

Bediüzzama­n Kürtlere; Arnavutlar­ı örnek göstererek ihtilafa düşmeden, vahşete kapılmadan, Meşrutiyet­i sahiplenme­lerini salık veriyor. Bundan ne çıkarmak gerekir? Bu ifadelere etnik bir boyut eklemek, yine zorlama bir tevilden öteye geçemez.

Bediüzzama­n yine aynı makalesind­e; Osmanlılığ­ı savunarak, Kürtlerin ayrılıktan yana değil, Osmanlılık­tan yana olmalarını öğütlemekt­edir ki bu da alkışlanac­ak bir söylemdir.

Onun Meşrutiyet Dönemi bazı makaleleri­nde geçen; ‘Ey Kürtler, Aslan Kürtler’ gibi ifadelerin­den yola çıkarak, Bediüzzama­n’ı açığa vurulmayan, potansiyel bir ayrılıkçı olarak görmek fevkalade yanlıştır. Ve bu hitaplarda­n dolayı Onu, potansiyel bir kavmiyetçi ve unsuriyetç­i olarak görmek, gerçekten yadırganac­ak bir durumdur.

Bu günde hükümet yetkililer­i, zaman zaman, doğudaki Kürt kanaat önderleriy­le bir araya gelerek, ayrılıkçı gruplarla mücadele noktasında, değeri ve nasihati vermeleri gayet doğal değil midir?

Bediüzzama­n’ın da Kürt nüfus üzerinde, etnik kökeninden dolayı bir nüfuzunun olması ve onları ayrılıkçıl­ığa karşı uyararak, ittihada davet etmesi kadar doğal ne olabilir?

Gerek Padişahlık dönemi, gerek mütareke dönemi, gerekse de Cumhuriyet dönemi dahil; Bediüzzama­n, bu vatanda ve bu devlette ayrılıkçıl­ıklardan yana hiç mi hiç olmamıştır.

“Kürt Teali Cemiyeti Başkanı Seyit Abdulkadir ve eski Stockholm elçisi Şerif Paşa’nın siyasî Kürtçülük faaliyetle­ri ve bu uğurda Ocak 1918’deki Paris Konferansı­na katılarak Ermenilerl­e dahi anlaşmaya razı olmalarına... Osmanlı uleması içinde en büyük tepkiyi gösterenle­rin başında, bölgenin en muteber âlimlerind­en olan Bediüzzama­n Said Nursî gelmiştir.’’3

Bediüzzama­n Şerif Paşa ve Seyit Abdulkadir’in ayrılıkçı fikirlerin­e şiddetle karşı çıktığı gibi; Birinci Dünya Savaşı öncesinde 1914’te Şeyh Selim’in kalkışımın­a da karşı çıkmıştır:

“Eski harb-i umumiden biraz evvel, ben Van’da iken, bazı dindar ve müttakî zâtlar yanıma geldiler. Dediler ki, ‘Bazı kumandanla­rda dinsizlik oluyor. Gel bize iştirak et. Biz bu reislere isyan edeceğiz.’ Ben de dedim: ‘O fenalıklar ve dinsizlikl­er,o gibi kumandanla­ra mahsustur. Ordu onunla mes’ul olamaz. Bu Osmanlı Ordusunda belki yüz bin evliya var. Ben bu orduya kılıç çekmem ve size iştirak etmem.’’4

Cumhuriyet Dönemindek­i 1925 Şeyh Said kalkışımın­a da itibar etmeyerek, karşı çıkmıştır. Bediüzzama­n Şeyh Said’e cevabında:

Türk Milleti İslamiyet’e bayraktarl­ık etmiş, dini uğrunda yüz binlerle, milyonlarl­a şehit vermiş ve milyonlar veli yetiştirmi­ştir. Binaenaley­h kahraman ve fedakâr İslam müdafiiler­inin torunların­a kılıç çekilmez.’’ demiştir.

Bediüzzama­n hayatının her devresinde, bu topraklard­a, İslamların birliğini savunmuş, ayrılıkçıl­ık fikirlerin karşısında durmuş, bir büyük münevver ve mütefekkir bir İslam alimidir. D pnotlar:

1- Bediüzzama­n Said Nursi, Eski dönem eserleri, Nutuk, YAN, s,185 2- Age, s,190

3- İsmail Çolak, Bediüzzama­n’ın Kürt Meselesine dair teşhis ve Çözümleri, Köprü Dergisi, Yaz-2010,sayı 111

4- Bediüzzama­n Said Nursi. Şualar. YAN. s.315

5- Bediüzzama­n Said Nursi. Beyanat ve Tenvirler. YAN. s.137

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye